gdh'de ara...

ABD Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton'dan NATO'ya çağrı: Türkiye'deki seçimlere müdahale etmelisiniz

Bolton: Türkiye'de muhalefet, etkili bir kampanya yürütür ve birlik içinde kalırsa, Erdoğan'ı mağlup edebilir. NATO, Türkiye'yi ihraç etme tehdidiyle uluslararası dikkatleri buraya çekerse Erdoğan'ın işi zorlaşacaktır.

1. resim

ABD eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Amerika merkezli Wall Street Journal'da, Türkiye'de yaklaşan seçimlere dair tehdit dolu ifadeler içeren bir analiz kaleme aldı. 

Bolton; Türkiye'de gerçekleşecek olan seçimlerde NATO'nun Erdoğan'a mesaj vermesi gerektiğini belirterek, Türkiye'nin NATO'dan ihracının masaya yatırılması gerektiğini belirtti. 

Erdoğan liderliğindeki Türkiye'nin Batı'nın çıkarlarını baltaladığını belirten Bolton; "Erdoğan; Ortadoğu meselelerinde Türkiye'nin nüfuzunu yeniden kazanmak için 'neo-Osmanlı' emelleri taşıyor" ifadelerini kullanarak, NATO'ya Türkiye'deki seçimlere müdahale etme çağrısında bulundu. 

İşte Bolton'un Wall Street Journal'da kaleme aldığı ilgili analiz: 

"Recep Tayyip Erdoğan'ın dümeninde olduğu Türkiye, 19. yüzyıldaki orijinal ifadenin kullanıldığı dönemdeki nedenlerden farklı olsa da, yeniden "Avrupa'nın hasta adamı" oldu.

Erdoğan'ın liderlik performansı sürekli olarak bölücü ve tehlikeli olmuştur. Türkiye'nin Osmanlı sonrası ortaya çıkan laik anayasasının kilit unsurlarını alt üst etmekten, finansal sistemini ve ekonomik istikrarını defalarca tehlikeye atmaya kadar çok sayıda politikasının yanında, kavgacı bölgesel politikaları da benzer şekilde tehlikeliydi.

Türkiye, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nün (NATO) bir üyesidir. Ancak son dönemde bir müttefik gibi davranmıyor.

Yine de eğer Batı, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri süresinde cesur bir şekilde harekete geçerse o zaman Erdoğan'ın durdurulma şansı var. Ve bunu yapmak için NATO'nun Ankara'nın üyeliğini kesme tahtasına yatırması gerekiyor.

İhraç edilmeyi düşünmek, hem Türk seçmenlerde hem de NATO üyeleri arasında, ittifaka üye olmanın artılarının ve eksilerinin tartışmaşılmasına yol açacak ve yaklaşan seçimlerin öneminin vurgulamasına izin verecektir.

Eğer bu yapılabilirse; normalde Haziran'da veya Erdoğan'ın seçim takvimini değiştirmesi durumunda Mayıs'ta, Türk seçmenin ülkelerini geri alma şansı olacak.

Muhalefet adaylarının da şimdi gerçek bir şansı var. 2019'da İstanbul, Ankara ve İzmir gibi şehirlerde önemli belediye seçimlerini kazandılar. Üstelik bu, Erdoğan'ın muhalefeti yıpratmak için çok uğraştığı ve İstanbul belediye başkanı da dahil olmak üzere muhalefet liderlerine karşı uydurma suçlamalarda bulunmasına rağmen gerçekleşti.

Bu sefer de benzer rahatsız edici işaretleri var. Erdoğan ve müttefikleri, muhalefeti Türkiye'ye sadakatsizlikle suçluyor ve ülkede az sayıda kalan bağımsız medyayı bezdiriyor. Erdoğan'ın, Türkiye'deki Kürtlere karşı, siyasi partilerini karalamak ve muhalif din adamı Fethullah Gülen'in yandaşlarını terör suçlamalarıyla tutuklamak gibi ek önlemler alması da muhtemel.

Batı, Türkiye seçimlerinin uluslararası alanda daha fazla izlenmesini ve medyada yer almasını teşvik ederek, Erdoğan'ın ikiyüzlü yaklaşımına ışık tutarak bu sonucu önleyebilir. Aynı şekilde NATO, Türkiye'nin özgür ve adil seçimler yapamamasının, NATO üyeliğini iptal edip etmeme kararının nihai tetikleyicisi olacağını açıkça belirtebilir.

NATO İttifakı'nın kurucu tüzüğü, üyelikleri ihraç veya askıya almayı öngörmüyor, ancak uluslararası hukuk ilkesi olan “rebus sic stantibus" bunu yapmak için yeterli bir temelden fazlasını sağlıyor. Yani böyle bir durumda; NATO'nun yönetim organı olan Kuzey Atlantik Konseyi, kurumsal güvenliğini korumak için gerekli önlemleri alma konusunda tam yetkiye sahip olacaktır.

Erdoğan bir müttefik gibi davranmıyor ve son yıllardaki en kötü adımlarından birisi, Aralık 2017'de Rusya'nın gelişmiş S-400 hava savunma sistemini satın almaktı. Bu karar, mevcut NATO savunma önlemleriyle bağdaşmıyordu ve Amerika'nın F-35 programını tehlikeye atarak NATO müttefiklerinin ve Orta Doğulu ortaklarının güvenliğini tehdit ediyordu.

ABD'nin CAATSA yaptırımları, Türkiye'nin teslimatı kabul edip S-400'leri test etmeye başladığı 14 Aralık 2020'ye ve Trump'ın yeniden seçimi kaybetmesine kadar açıklanmadı. ABD Kongresi, 2018-19'da Türkiye'yi F-35 programında çıkardı ve satışını yasakladı. Ancak Trump'ın yaptırımları onaylamakta gecikmesi, Erdoğan'ın uzlaşmazlığını daha da cesaretlendiren sinyaller gönderdi.

Erdoğan'ın dış politikasının diğer yönleri de aynı derecede haincedir. Erdoğan; Ortadoğu meselelerinde Türkiye'nin nüfuzunu yeniden kazanmak için “neo-Osmanlı” emelleri taşıyor.

Bu, zaman zaman ABD ve ABD önderliğindeki koalisyon güçleriyle potansiyel olarak tehlikeli teması muhtemel hale getirdi. Ankara, Amerika'nın IŞİD'i yenme, yeniden dirilişini engelleme ve mahkumları Suriye içinde hapsetme çabalarını tehlikeye attı.

Arap Baharı sonrası uzun süren bölgesel savaşlar sırasında Erdoğan, mülteci akışını kullanarak Avrupa'ya şantaj yaptı. Diğer yandan İsrail'e yönelik tutarlı husumeti, benzer şekilde Ortadoğu'daki daha geniş hegemonik planlarını yansıtıyor.

Erdoğan, Rusya'nın Şubat 2022 işgalinden sonra Ukrayna'ya insansız hava araçları sağladığı için takdir toplasa da, bu hamle daha çok insansız hava aracı programının reklamını yapmak için bir tanıtım gösterisiydi ve başka yerlerde devam eden tehditlerini gizlememeli.

Belki de bunlardan en görünür olanı, Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliğini engelleme planıdır. Kabulleri Macaristan hariç tüm ittifak tarafından desteklenen iki adaya yönelik bu haydutça muamele, klasik bir Erdoğan tavrıdır.

Beyaz Saray görünüşe göre Türkiye'ye F-16 satışını Finlandiya ve İsveç'in katılımını destekleme şartına bağlıyor. Ancak yine de kongrenin satışlara karşı güçlü muhalefeti, ABD'nin Türkiye'nin engelleme politikasına yönelik yaygın hoşnutsuzluğunu yansıtıyor.

Türk ve dış gözlemciler, sürecin özgür ve adil olması ve muhalefetin etkili bir kampanya yürütmek için yeterince birlik içinde kalması halinde, Erdoğan'ın seçimde mağlup olacağı konusunda hemfikir.

NATO, Türkiye'yi ihraç etme tehdidiyle uluslararası dikkatleri çekerse, oylamayı kazanması Erdoğan için çok daha zor olacaktır. Erdoğan, eğer cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerini kazanmayı başarırsa, NATO onun ittifaka ve üyelerine verdiği zararı artık görmezden gelemez.

Türkiye'nin ihraç edilmesini veya üyeliğinin askıya alınmasını ciddi olarak düşünmek, açıkçası ciddi bir iştir. Ancak ittifak, Erdoğan'a karşı koyamazsa işler daha da kötüye gidecek."

Tartışma