gdh'de ara...

Azerbaycan’ın Tahran Büyükelçiliği niçin hedef alındı?

💢 Azerbaycan’ın Tahran Büyükelçiliği’ne yönelik saldırının arkasında İran istihbaratının bulunma ihtimali var.
💢Azerbaycan-İran ilişkilerinde gerilimin tırmanması kaçınılmaz görünüyor.

1. resim

26 Ocak 2023 tarihinde Azerbaycan’ın Tahran Büyükelçiliği’ni hedef alan bir saldırı gerçekleşmiş ve saldırıda Büyükelçilik binasında görev yapan güvenlik şefi hayatını kaybederken iki güvenlik görevlisi de yaralanmıştır. Bu saldırı, 2022 yılının Ağustos ayında Londra’daki Azerbaycan Büyükelçiliği’nin radikal Şii gruplar tarafından hedef alındığı realitesiyle birlikte düşünüldüğünde, Şii-İslam Dünyası’nın liderliği iddiasını taşıyan bir ülkede gerçekleşmesi hasebiyle son derece dikkat çekici. Çünkü Tahran’daki terör eylemi, Londra’daki saldırının devamı niteliğini taşıyor olabilir.

Her ne kadar İranlı yetkililer tarafından yapılan açıklamalar ve bu bağlamda İran basınına yansıyan haberler, saldırının şahsi meselelerden kaynaklandığını belirterek meseleyi önemsizleştirmeye çalışsa da çeşitli olasılıkların tartışılması elzem. Zira İran basınına yansıyan haberlere göre, saldırının nedenini saldırganın eşinin Azerbaycan Büyükelçiliği’ne saldırması! Lakin farklı senaryoların tartışılması da zaruriyet arz ediyor.

Öncelikle İran’ın geçmişte de husumet yaşadığı ülkelerin diplomatik misyonlarını hedef haline getirdiğini belirtmekte yarar var. ABD ve Britanya Büyükelçiliklerinin hedef alınması olayları bunun en bilinen örnekleri. Bu anlamda Karabağ’daki 30 yıllık Ermeni işgali boyunca Kafkasya’daki statükodan memnuniyet duyan Tahran’ın İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra bölgede yaşanan gelişmelerden rahatsızlık duyduğu vurgulanmaya muhtaç.

Bilhassa Zengezur Koridoru’nun açılma ihtimali, İran için son derece tedirgin edici. Çünkü Tahran, Türkiye ile Türk Dünyası arasındaki kesintisiz kara bağlantısının sağlanmasından kaygı duyuyor. Zatan bu yüzden de Tahran, son dönemde bölgedeki normalleşme süreçlerini hedef alan çeşitli provokasyonlar gerçekleştirmekte. Mevzubahis saldırı da bu provokasyonların bir parçası olabilir.

Özellikle de Azerbaycan’ın Güney Azerbaycan Türklerine olan ilgisinin artmasının ve İsrail’le karşılıklı Büyükelçilik açılması hamlesinin vuku bulmasının Tahran’da rahatsızlık yarattığını söylemek mümkün. Bu yüzden de Tahran yönetimi, Bakü’ye gözdağı vermek için söz konusu saldırıyı organize etmiş olabilir. Dolayısıyla hadisenin arkasında İran istihbaratının bulunma ihtimali var.

Öte yandan saldırının İran’ın dahil olduğu bir devlet ve dolayısıyla istihbarat organizasyonunda bağımsız bir biçimde Fars milliyetçisi radikal bir kişinin eylemi olma ihtimali de var. Zira İran basını, son dönemde Azerbaycan karşıtı propagandayı son derece ileri bir seviyeye taşımış vaziyette. Bunun radikal Fars milliyetçilerini provoke etmiş olma ihtimali yadsınamaz. Fakat gerek güvenlik zafiyeti gerekse de propaganda savaşındaki tutumun rejimi mesuliyetten kurtarmaya yetmeyeceği aşikar. Yani Tahran yönetiminin olayın arkasında olmaması halinde bile saldırılardan ötürü suçlanması kaçınılmaz gözükmekte.

Bununla birlikte son dönemde İran-Azerbaycan ilişkilerinin gergin seyrettiği bilinmekte. Bu noktada taraflar arasındaki gerilimi tırmandırmak isteyen aktörlerin meczup kimliğiyle dikkat çeken zihinsel ya da duygusal anlamda sorunlu bir şahsı kullanarak provokasyon yapma ihtimali de vardır. Nitekim son dönemde Batılı aktörler tarafından İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun terör örgütü olarak tanınmak istendiği göz önünde bulundurulduğunda, bahsi geçen hadisenin İran istihbaratıyla ilişkilendirilecek biçimde bir provokasyon olma ihtimali de söz konusudur. Bu durum ise saldırının arkasında ABD ve İsrail’in olabileceğine işaret ediyor. Çünkü bu eylemin İran’a yönelik baskıyı arttıracağını öne sürmek mümkündür.

Eğer bahsi geçen saldırı bir provokasyon ise bu saldırıda terör örgütü ASALA’nın aktive edilmiş olma olasılığı da bulunmaktadır. Saldırının ASALA tarafından Los Angeles’taki Türk diplomatların ASALA tarafından şehit edilmesinin 50. sene-i devriyesine tekabül etmesi de bu anlamda son derece dikkat çekici. Çünkü terör örgütlerinin birtakım saldırılarında bazı sembolik tarihleri seçtikleri bilinen bir gerçek. Zaten saldırganın Ermeni olduğu yönünde de ciddi iddialar tartışılmakta.

Bu noktada Ermeni bir saldırganın kullanılmış olma ihtimalinin meselenin Erivan yönetimiyle ilişkilendirilmesini gerektirmediği de vurgulanmalı. Zira bahse konu olan saldırının Paşinyan yönetimini zor durumda bırakacağı açıkça ortadadır. Lakin bölgede milliyetçiliklerin yükselişe geçmesinin Erivan’a yansıması, Karabağ Klanı’nın güçlenmesi ve dolayısıyla Paşinyan yönetiminin zayıflaması şeklinde tezahür edebilir. Bu senaryoda ise saldırının planlanmasında Rusya’nın parmağı bulunabilir.

Tüm bu ihtimallere rağmen İran’da gerçekleşen saldırının iki önemli neticesi olacağı söylenebilir: Azerbaycan-İran ilişkilerinde gerilimin tırmanması ve Bakü-Erivan hattındaki normalleşme sürecinin zora girmesi.

Sonuç olarak Azerbaycan’ın Tahran Büyükelçiliği’ni hedef alan saldırı, Bakü-Tahran hattındaki gerilimi daha da tırmandıracak olmasının yanı sıra Azerbaycan-Ermenistan boyutundaki normalleşme süreçlerine de ağır bir darbe vuracaktır. Fakat mesele bununla sınırlı değildir. Çünkü olayda ASALA kullanılsa bile mesele, doğrudan Ermenistan Hükümeti’ni bağlamaz. Hadisenin arkasında İran istihbaratı ya da İran rejiminin propagandasının etkilenen radikaller de olabilir. Fakat bunun aksine Bakü-Erivan hattındaki normalleşme sürecini sabote etmek isteyen aktörlerin ya da Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerindeki gerilimi büyük bir krize dönüştürmeye çalışan üçüncül aktörlerin de bulunma ihtimali söz konusu.

Tartışma