Bir gülümsetici hayat mücadelesi: Benden Ne Olur
Sinemalarda yerli filmlerin rüzgar gibi esmeye başladığı şu günlerde, daha önce pandemi engeline takılan “Benden Ne Olur?” filmi nihayet vizyona merhaba diyor. 14 Ocak'ta vizyona girecek olan filmi, sizler için değerlendirdik!
Hayat, içimizdeki gücün ve istersek başarabileceğimizin farkında aslında. Kim bilir, belki de engelleri biz koyuyoruzdur ve o engelleri kaldırmak da elimizdedir. Bir istesek, neler yapmayız ki? Başarı biz istersek bizimle, başarısızlık da… Biraz cesaret, biraz istek gerekli galiba…
Sinemalarda yerli filmlerin rüzgar gibi esmeye başladığı şu günlerde, daha önce pandemi engeline takılan “Benden Ne Olur?” filmi nihayet vizyona merhaba diyor. Film, deli dolu bir hayat yaşayan Sertab Bal’ın kendisine ‘benden ne olur?’ diye sormasıyla başlıyor. Hayatta ne istediğini bilmediği bir noktada olan Sertab; iş süreci, arkadaşlıklarıyla yaşadıkları anlar ve aşk hayatındaki ‘mükemmeliyetçi’ beklentileri üzerinden bir hikaye ilerletiyor. Sertab kendini bir anda, ‘Bir anda hayatta tek başına, evsiz ve parasız kalırsan ne yaparsın?’ sorusuyla karşı karşıya buluyor. Film; genç bir kadının hayatında bir şey başarması ve ayakta kalması gerektiğini fark etmesiyle, işte de aşkta da yeni yollara gitmesi üzerinden hem komik hem dramatik hikayeler anlatıyor. Murat Şenöy'ün yönetmenliğini üstlendiği filmde başlıca rollerde Hazal Kaya, Onur Tuna, Enis Arıkan, Elçin Afacan, Cem Belevi, Selin Şekerci ve Nur Fettahoğlu yer alıyor.
Ben istersem başarır mıyım?
Hayatta bir insanın başarılı olması için elinden geleni fazlasıyla yapmaya çalışanları yakalamaya çabalayan Benden Ne Olur, bir bakıma ‘istenirse başarılır’ mottosunu sonuna kadar savunuyor. Tabi bunu ‘pembe rüyalar’ tadına vardırıyor ve ortaya renkli bir film çıkıyor. Hepimizin hayatta yaşadığı iş, arkadaşlık ve aşk ilişkilerinde sorular olabiliyor. Film bu sorunları gerçekçi bir yerden ama daha çok romantik komedi tadı katarak veriyor. Bu da süreci daha eğlenceli ama tabi gerçek tat katarak veriyor. Filmdeki güzel detaylardan da söz etmek gerek. Sertab’ın mikado çubukları, ‘köfte ekmek’ sevgisinin ‘balık ekmek’ sevgisine dönüşmesi, floresan ışık ve et lokantası-et lounge gibi detaylar filme hem dinamik bir günümüz hava katarken, bir yandan da eskilerde kalmış güzel anıları hatırlatıyor. İlişki konusunda, hepimiz Sertab gibi ‘mükemmeliyetçi’ havaya giriyoruz, hepimizin bir ‘check-list’i var gibi. Hele o ağız şapırdatma olayı… (!)
Genel olarak tatmin edici bir film olsa da, romantik komedilerin düştüğü ‘klişe’ sahnelerden de kaçamadığını gözlemleyebiliyoruz. Mesela ‘asansörde kalma’ ve ‘elektriklerin gitmesi’ gibi sahneler olmasa da olabilirmiş… Filmin bazı sahnelerinde genel ve yakın planlardaki ufak tefek teknik hatalar da göze çarpmıyor değil. Nazar boncuğu olarak değerlendirilebilecek olan sahneler, filme büyük bir sıkıntı vermiyor elbette. Filmdeki her duygu ya da olay bitişi sonrası, dengelerin değişmesi ve yeni bir başlangıcın olmasını çok sevdim. Nabza göre şerbet veren halini ve yapılan en ufak hataların telafi ediliş şekli gibi detaylar güzeldi.
Elçin Afacan’ın performansı dikkat çekiyor
Filmin başrolü Hazal Kaya, karakterine sıkı sıkı bağlı ve eğlenceli bir performansla karşımıza çıkıyor. Sertab’ı sahiplenmiş ve izleyiciye eğlenceli dakikalar yaşatan Kaya, karakterin içinde eğlenmiş ve izleyiciyi de bu mücadeleye dahil etmişe benziyor. Enis Arıkan ile çok samimi ve tatlı bir uyum yakaladıklarını da belirtmek gerek. Filme ayrı bir renk katan Arıkan, filmin detaylarından olan ‘sarılma’ hissi isteğini film boyunca uyandırıyor. Cem Belevi de şaşırtıcı bir şekilde filmde duygularımızda sürekli oynayan karakterini, layığıyla canlandırmış. Filmin bence parlayan en büyük performansı, Elçin Afacan’a ait. Filmde kendine hayran bıraktıran Afacan, özellikle sarhoş olduğu sahnede çok samimi ve sevecendi. Dört arkadaşın floresan lamba üzerine yaptığı muhabbette ve sütyen çıkarıp atma halinde de Afacan’ın eğlenceli sahnesine dikkat etmenizi tavsiye ederim.
Benden Ne Olur; izlerken bolca eğlenebileceğiniz, kendi yaşam mücadelenize yer yer benzetebileceğiniz, kısabileceğiniz ama sonunda keyif alabileceğiniz tatta bir film. Sinemaları doldurma zamanı gelsin dediğinizi duyar gibiyiz…