gdh'de ara...

CENTCOM yoksa "PENTAGON POST" görev başında

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yayın organı Voice of America (Amerika’nın Sesi) ve Washington Post gazetesi ile devam eden, müttefik bir ülkenin yönetimindeki iki yüzlülüğü ayan beyan ortaya koyan yeni ve farklı bir süreç ile aydınlanmaktayız.

1. resim

Mehmet Kancı / gdh

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 19 Kasım’ı 20 Kasım’a bağlayan gece yarısı Suriye’nin kuzeyinde işgal ettiği toprakları Türkiye’ye yönelik saldırıları için kullanan terör örgütü PKK ile uzantıları PYD/YPG’ye yönelik başlattığı “Pençe Kılıç Hava Harekatı”, Batı medyasının bizlere malum olan özelliklerinin altını bir kez daha çizdi.

New York Times’ın 13 Kasım İstanbul saldırısına ilişkin, İstanbul’un tarihi, turistik ve ekonomik niteliklerini öne çıkaran ciddiyetsiz haber dilini, Fransız medyasının Türkiye topraklarına düşen roketlerden bahseden ancak yaşamlarını yitiren genç bir öğretmen ile 5 yaşındaki Hasan Karataş’ın esamelerinin okunmadığı haberleri takip etmişti.

Ancak Batı medyasının Türkiye’nin hedef olduğu terör eylemlerine karşı yarım asırdır takındığı çifte standartlı yaklaşım bu kadarla kalmadı.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yayın organı Voice of America ( Amerika’nın Sesi) ve Washington Post gazetesi ile devam eden, müttefik bir ülkenin yönetimindeki iki yüzlülüğü ayan beyan ortaya koyan yeni ve farklı bir süreç ile aydınlanmaktayız.

Bu aydınlanmayı ayrıntılandırmadan önce “Pençe Kılıç Hava Harekatı” ile ABD yönetiminde beliren bir çatlaktan bahsetmek gerekiyor.

Siz okuyucuların kahir ekseriyetinin malumu olduğu üzere Amerikan Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), Irak’ın işgal edildiği İkinci Körfez Savaşı’ndan bu yana, yaklaşık 20 yıldır Türkiye’ye karşı sistematik bir hasmane tutum içerisinde.

CENTCOM’un alenen sergilediği Türkiye aleyhtarı tutumu, 2016 yılında PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD/YPG’yi kendisine partner olarak seçmesiyle yeni bir boyut kazandı.

CENTCOM aracılığıyla terör örgütüne 2017-2020 yılları arasında 1 milyar 200 milyon dolar temin edilirken, 65 bin teröriste ABD ordusu tarafından eğitim verildi, bunlardan 10 binine ayda 200 ila 400 dolar arasında değişen miktarlarda aylık maaş bağlandı.

Son iki yıldır ise PYD/YPG’li teröristlere yakın hava desteği, Bradley zırhlı araç kullanma ve Javelin anti-tank füzeleri başta olmak üzere sofistike silah sistemlerine ilişkin eğitimlerin verildiği de sosyal medyaya yansıdı.

CENTCOM’un Suriye’nin kuzeyindeki terör ağına yaptığı katkıların Beyaz Saray politikaları ile çeliştiğine de şahit olundu. Eski ABD Başkanı Trump’ın Suriye’nin kuzeyindeki ABD askerlerinin sayısını 2 binden 200’e indirme kararını dönemin CENTCOM Komutanı Orgeneral Votel, “Bağırsaklarıma bir yumruk yemiş gibi oldum” sözleriyle değerlendirmişti.

Trump’ın bu kararına CIA’nın (ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı) çeşitli düşünce kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarındaki uzantılarının da tepki gösterdiğine şahit olmuştuk.

Beyaz Saray ile CENTCOM arasındaki bu çatlak TSK’nın “Pençe Kılıç Hava Harekatı” ile derinlemesine bir kez daha gün yüzüne çıktı.

Dahası Pentagon ve ABD Dışişleri Bakanlıkları da CENTCOM’un yanında yer alarak, Türkiye’nin kendisini teröre karşı mücadele etme hakkına karşı Beyaz Saray’dan farklı bir dil kullandılar, operasyonların durdurulması için çağrı yaptılar.

Nitekim 25 Kasım’da terör örgütünün sözde medya temsilcileri de Beyaz Saray ile Pentagon arasındaki ikiliğe işaret ederek, “ipler Pentagon’un elinde olsa Türkiye bu operasyonu yapamazdı” yollu ifadelerini mecralarında açıkça dile getirmekten kaçınmadılar.

Pentagon, ABD Dışişleri Bakanlığı ve CENTCOM üçlüsünün Beyaz Saray’a karşı başlattıkları bu “isyan” yeterli etkiyi yaratamayınca “medya kanalları” devreye sokuldu. Bu operasyonun ilk adımı 23 Kasım’da ABD Dışişleri Bakanlığı kontrolündeki radyo ve internet haber mecrası “Voice of America”dan ( Amerika’nın Sesi) geldi.

VOA’ya yazılı bir açıklama “yap(tırıl)an” PYD/YPG’nin sözde komutanı terörist Mazlum Abdi, “TSK’nın operasyonları nedeniyle DEAŞ terörüne karşı mücadelelerini askıya aldıklarını” ilan etti.

ABD Dışişleri Bakanlığı kontrolündeki bir mecra alenen Beyaz Saray’a karşı şantaj amaçlı olarak devreye sokulmuştu.

Devlet destekli VOA aracılığıyla yapılan operasyonun arzu edilen etkiye ulaşmaması nedeniyle “özgür basın” görünümündeki başka bir mecra daha harekete geçirildi.

Bu defa ABD Savunma Bakanlığı Pentagon devredeydi. Türkiye’nin olası bir kara harekatını engellemek için Washington Post gazetesi devreye sokuluyordu.

“U.S. calls for de-escalation as Turkey threatens ground assault into Syria” başlıklı haberle terör örgütü lideri Mazlum Abdi’nin sözcülüğüne soyunan Washington Post, haberde kullandığı görseller ve ifadelerle, CENTCOM’un Washington’daki uzantısı olduğunu açık etmekten imtina etmedi.

Haberi hazırlayan kadroyu incelemek, nasıl bir sürecin işlediğini de anlamaya yetiyor. Louisa Loveluck ve Karen DeYoung imzalı habere katkı verelerden biri Washington Post’un Pentagon muhabiri Karoun Demirjian, bir diğeri ise Ayn el Arab’dan Mustafa al-Ali.

Al Ali’nin twitter hesabının içeriği PKK/PYD/YPG’nin terör propaganda mecrası olması açısından örnek teşkil edecek nitelikte.

Louisa Loveluck’ın zengin içerikli twitter hesabında 13 Kasım’da İstanbul’da düzenlenen terör saldırısı ile ilgili hiçbir twit ya da haber bulunmaması da herhalde tesadüf ile açıklanabilecek bir durum.

Makalenin diğer yazarı Karen DeYoung konusunu ise Henri Barkey’den aldığı görüşlerle bezediği 15 Temmuz darbe girişimi sonrası hazırladığı haberi okuyuculara bırakmak yerinde olur.

1970’li yıllarda Türkiye’deki radikal sol terör örgütlerinin geleceğe yönelik eylem ve söylemlerini anlamak için dönemin Demokratik Almanya, Çekoslavakya ve Polonya gibi Demir Perde ülkelerindeki yarı resmi yayın organları takip edilirdi.

Günümüzde ise yine Türkiye’ye yönelik terör mesajlarını Washington üzerinden takip etmemizi sağlayacak bu tür kaynakların bulunması büyük bir şans. En azından hükümetler üzeri muhataplarımızı tanıma imkanı bulabiliyoruz.

Tartışma