gdh'de ara...

East Asia Forum: Çin, ABD'nin Orta Doğu'daki etkisini sıfırlamaya çalışıyor

Çin'in Suudi füze programına verdiği destek İran'ı, İran ile güvenlik işbirliği anlaşması ise Suudi Arabistan'ı rahatsız ediyor. Çin'in Orta Doğu'da almak istediği rol, ABD ile rekabetinde yeni bir meydan okuma olabilir. 

1. resim

Aralık 2021'de ABD istihbaratı, Çin'in Suudi Arabistan'ın balistik füzelergeliştirmesine yardım ettiğini iddia etmişti. Bu gelişmenin ardından Washington, Suudilerin Çin ile daha yakın bir ortaklık arayışına girerek onları terk edeceğinden korkmaya başladı. Bazı ABD'li politika yapıcılar için bu, Çin'in Orta Doğu'daki başlıca dış güç olarak ABD'yi yerinden etme tehdidine işaret ediyor.

Suudi Arabistan ve diğer Arap Körfez ülkeleri, Çin'in Orta Doğu'daki ekonomik ilişkilerinin çok büyük bir bölümünü oluşturuyor. Hatta Çin ile İran'ın yakın ilişkileri olduğu düşünülmesine rağmen İran'dan bile daha fazlaydı. 2020'de Çin'in Suudi Arabistan ile ticareti 65,2 milyar ABD doları değerindeydi. İran ile olan ticareti ise14,36 milyar ABD doları oldu.

Çin, uzun zaman boyunca Ortadoğu'daki gerilimlerden uzak kalmak istese de bunu yapmakta zorlandı. Bundan sonra ise uyumsuzluk ve altta yatan rekabetler bölge çapında bir çatışmanın meydana geldiği noktaya kadar şiddetlenirse Çin'in bu duruşunu sürdürmesi daha da zorlaşacaktır.

Çin, bölgedeki devletlerle ticari ilişkiler sürdürürken, ülkelerin aralarındaki gerilimleri de kabul ediyor ve bunları da çıkarlarına esas olacak bir retorik olarak kullanıyor.

Çin, Küresel Güvenlik Girişimi'ni özellikle Orta Doğu ülkelerini kendi bölgesel güvenlik mimarilerini oluşturmaya teşvik etmek için kullandı. Bu stratejisi de aslında, herhangi bir güvenlik girişiminin dış güçlerin müdahalesi olmadan (ABD ve Rusya gibi) bölgenin içinden gelmesini desteklediğini açıkça ortaya koydu. Bu özellikle ABD'nin bölgedeki varlığının zımni bir reddidir.

Ancak Çin'in bu stratejisine rağmen Suudi Arabistan ile İran arasında bir çatışma arabulucusu olarak daha aktif bir rol üstlenmesi veya birinin konumunu diğerine karşı kullanmak istediğine dair çok az gösterge var.

İlk olarak 1980'lerde başlayan Çin ve Suudi Arabistan arasındaki füze ticareti aslında yeni değil. O dönemde Amerika Birleşik Devletleri Suudi Arabistan'a füze satışını reddedince Çin, İran devrimi ve İran-Irak savaşının ardından Suudi Arabistan'a ilk olakra 25 adet orta menzilli balistik füze sattı. Suudi Arabistan'ın bu füzeleri kullandığına dair bir kanıt yok. Bu gelişmeye göre, mevcut Suudi füze programının amacı saldırgan kullanımdan çok caydırıcılık olabilir.

Diğer yandan Suudi Arabistan'ın olası bir çatışma ortamında bu füzeleri kullanmayı seçip seçmeyeceği, muhtemelen Çin'in müdahil olmasından ayrı olarak değerlendirilmelidir. Zira; Pekin, tarihsel olarak İran da dahil olmak üzere Orta Doğu'daki ülkeler için ikincil de olsa bir silah tedarikçisi olmuştur. Örnek olarak Suudi Arabistan'a füze tedarik eden Çin'in İran'a yaptığı daha yakın tarihli satışların bazıları Yemen'deki Husiler tarafından Suudi Arabistan'a karşı konuşlandırılmış olan unsurlar olma özelliği taşıyor.

Çin'in bu hamleleri sahadaki gelişmeleri şu ana kadar olumsuz etkilemedi ve Çin, hem Suudiler hem de İranlılar tarafından ortak olarak görünüyor. Çin'in İran'a ve Arap Körfez ülkelerine silah satışı, karşıt taraflarca Pekin'le iş yapmanın bedeli olarak hesaba katılmış olabilir.

Çin'in Suudi füze programına verdiği mevcut destek, İran'daki bazılarını memnun etmese de, Suudi Arabistan'da da Mart 2021'de Çin ile İran arasında imzalanan 25 yıllık işbirliği anlaşmasından dolayı memnun değil.

Hem Suudi Arabistan hem de İran, Çin'in diğer tarafla angajmanını kabul etse de mutlaka belli bir noktada sınırları olacaktır. Ancak şimlilik her iki taraf da, Çin'in rakipleriyle askeri olarak işbirliği yapmasını kabul ediyor gibi görünüyor.

Yine de Suudi Arabistan'ın İran'ın sahip olmadığı bir avantajı var. Tehdit edilirse, Riyad ABD ile zayıflayan ittifakını yeniden başlatabilir. Bu açında İran'ın durumu daha vahim. Çünkü Tahran, benzer şekilde güçlü bir küresel hamiye sahip değil ve bu nedenle ABD'nin tehdit ve baskılarına daha fazla maruz kalıyor. İran'ın liderleri son yıllarda askeri destek için tamamen hem Rusya'ya hem de Çin'e güveniyor. Ancak İran onlara, Suudilerin ABD'ye güvendiği ölçüde güvenemez.

Çin şimdiye kadar ABD'nin yerini alabilecek bir bölgesel güvenlik sağlayıcısı veya garantör olarak daha etkin bir duruş benimsemeyi reddetmişti. Çin, Orta Doğu'daki ilişkilerinde, özellikle Suudi Arabistan ile İran arasındaki Körfez'deki ilişkilerinde diplomatik dengeyi korumaya çalıştı. Ancak ABD'nin bölgedeki etkisini azaltması gibi son gelişmeler, Çin'in bu pozisyonunun değişmesine neden olabilir.

Bölgesel veya daha geniş küresel dinamikler, Suudi Arabistan ve İran'ın göreli konumlarını değiştirirse Çin'in almak istediği yeni rolü ve ABD ile rekabetinde yeni bir perdenin açılmasına ve yeni bir meydan okumaya neden olabilir.

Tartışma