gdh'de ara...

İran’ın Azerbaycan sınırına asker yığması ne anlama geliyor?

İran, İkinci Karabağ Savaşı sonrasında bölgede oluşan statükodan oldukça rahatsız.

1. resim
19.09.2022

13 Eylül 2022 tarihinde Azerbaycan ile Ermenistan arasında başlayan sınır çatışmalarında bölgedeki barış arayışlarını sabote eden aktörlerin başında İran geliyor. Zira İran, İkinci Karabağ Savaşı sonrasında bölgede oluşan statükodan oldukça rahatsız. 

Söz konusu rahatsızlığın temelinde Tahran’ın Karabağ’da işgal statüsüne dönülmesi noktasında duyduğu özlem yatmakta. Zira İran, her ne kadar söylemsel düzeyde uluslararası hukuk nezdinde haklı olan Azerbaycan’ı desteklediğini belirtse de işgal dönemi boyunca Bakü’nün işgali sonlandırmaya dönük tüm hamlelerine diyalog çağrısı yapmış bir ülkedir. Barışçıl gibi görünen bu çağrı ise işgalin devamını savunmaktan başka bir işe yaramamıştır. Bu durum ise Tahran’ın eylemlerinin Erivan’ın yanında duran bir konumlanmayı barındırdığını ortaya koymakta. Yani İran, kendisi gibi Müslüman ve halkı Şii olan Azerbaycan’ı değil; Hrıstiyan Ermenistan’ı desteklemiş ve desteklemektedir. Bu da İran dış politikasındaki dini vurguların retorikten ibaret olduğunu göstermesi bakımından son derece önemli!

Bilindiği gibi, İkinci Karabağ Savaşı esnasında İran, sınırları üzerinden Ermenistan Ordusu’na yardım gönderilmesine izin vermiş ve bu duruma Güney Azerbaycan Türklerinin sokağa çıkarak tepki gösterdiği güne kadar mevzubahis politikasında değişikliğe gitmemiştir. 

Yine İkinci Karabağ Savaşı’nda Suriye’de faaliyet gösteren terör örgütü PYD bünyesindeki Ermeni grubunun savaştığı görülmüştür. Bu teröristlerin Suriye’den Karabağ’a geçebilmesi ise yalnızca İran sınırlarının kullanılmasıyla mümkündür. Elbette bu durum, Tahran’ın terör örgütü PYD ile olan ilişkisi bakımından da not edilmesi elzem bir hadise.

Bahse konu olan savaşın ardından da Tahran, bölgedeki normalleşme arayışlarını sabote edecek adımlar atmış ve özellikle de İran-Azerbaycan hattında yaşanan gümrük krizi, Tahran yönetiminin bölgedeki normalleşme arayışlarını sabote etme girişimi olarak hafızalarda yer etmiştir. 

13 Eylül 2022 tarihinde başlayan çatışmalardan sonra ise İran’ın kuzeybatı sınırlarında değişikliğe yol açacak gelişmelere izin vermeyeceğini açıklaması, hiçbir şekilde göz ardı edilmemeli. Aslında İran, geçmişte de benzer açıklamalar yapmıştır. Fakat son çatışmalardaki açıklamanın tonu, dikkat çekici boyuttadır. Kuşkusuz İran’ın kuzeybatı sınırlarında değişiklik istemediğini beyan etmesi, en temelde Karabağ’ın henüz azad edilmemiş bölgelerindeki Ermeni hakimiyetinin sürdürülmesini savunduğu anlamına gelmekte!

Dahası İran, Azerbaycan sınırına asker yığarak olası statüko değişikliği durumunda savaşmayı göze alacağı mesajını da verdi. Hiç şüphe yok ki; bu mesajın üç adresi bulunuyor. İlk adres, Bakü. İran, Sınıra asker yığmak suretiyle Azerbaycan’a “Gerekirse benimle savaşmayı göze almalısın.” mesajını vermekte. 

İkinci adresin ise Erivan olduğunu öne sürmek mümkün. Tahran yönetimi, bölgedeki normalleşme arayışlarından duyduğu rahatsızlık sebebiyle Karabağ’da işgal statükosuna dönüşü savunan Ermeni milliyetçilerini cesaretlendirmenin yollarını aramakta.

Dolayısıyla İran’ın sınıra asker yığma hamlesinin temelinde Gümrük Krizi esnasında İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in Cuma imamlarının verdiği “Aslanın kuyruğuyla oynama” mesajı yer almakta. İran, söz konusu dönemde nasıl Ermenistan’ı cesaretlendirip Azerbaycan’a meydan okuduysa, yine aynı duruşu sergilemekte. Bir anlamda Tahran, Ermenistan’daki işgal yanlısı milliyetçi kesimleri harekete geçirerek barış anlaşması imzalamak isteyen Nikol Paşinyan’ı zoru durumda bırakacak adımlar atmkata.

Üçüncü adres ise doğrudan Güney Azerbaycan Türkleri ve Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) içerisindeki Türklerdir. Çünkü Tahran, çatışmaların derinleşmesi durumunda, İkinci Karabağ Savaşı’ndaki gibi bir toplumsal tepkinin oluşması halinde, kendi vatandaşı olan Türklere müdahale edebileceğinin sinyallerini vermekte. Üstelik DMO’nun Güney Azerbaycan bölgesindeki birliklerinde genellikle Türk komutanların bulunduğu düşünüldüğünde, farklı coğrafyalardaki birliklerin Güney Azerbaycan’a kaydırılması, İran’ın bölgede görev yapan kendi ordusuna da güvenmediğini de net bir şekilde gözler önüne sermekte. Yani İran, DMO’nun Türk komutanlarının Güney Azerbaycanlılara silah çevirmeyeceğini bildiği için bölgeye Fars komutanlar göndererek yurttaşlarına “Siz, uslu durun. Ben Acem Oyunu peşindeyim.” demekte. Bu da Tahran’ın hem kendi yurttaşlarıyla hem de ordusundaki komutanlarla ciddi bir güven probleminin bulunduğunu teyit etmektedir.

Kısaca özetlemek gerekirse İran, güçlü ve bağımsız bir Azerbaycan’ın Güney Azerbaycan Türklerinde yaratacağı özendirici etkiden korkmakta ve bu yüzden de Karabağ’da işgal statükosuna dönüşün yollarını aramaktadır. Bu da İran’ın bölgesel işbirliği arayışlarını sabote eden bir çizgide konumlanmasını beraberinde getiriyor. Elbette bölgesel işbirliği arayışlarının en somut göstergesi Türkiye ile Türk Dünyası arasındaki kesintisiz kara bağlantısını tesis edecek olan Zengezur Koridoru’nun açılması. Elbette bunda Orta Koridor’un güçlenmesinin, bölgenin İran’a olan bağımlılığının azaltacak olmasının etkisi de yadsınamaz. Nitekim Güçlü bir Türk Dünyası’nı kendi Fars Dünyası vizyonunun önünde engel olarak gören İran, geçmişte kısık sesle dile getirdiği Zengezur Koridoru’nun açılmasına yönelik itirazını, çatışmaların verdiği cesaretle çok daha yüksek sesle dillendirmekte. 

Tüm bu gelişmeler ise her sıkıştığında bölgesel işbirliğine dikkat çeken ve bölge sorunlarının bölge devletleri tarafından çözülmesi gerektiğini savunan İran’ın samimiyetini tartışmaya açması bakımından oldukça mühim. Zira halihazırda işgal yanlısı politikaları Paşinyan yönetimi bile savunmazken; iki aktör Ermenistan’ı kışkırtan adımlar atmakta. Bunlar ise ABD ve İran! Tam da bu noktada ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Tayvan provokasyonunda olduğu gibi Erivan’da yaptığı provokasyonu da göz önünde bulundurarak sormak gerekir: İran’ı gerçekten de ABD’ye karşı direnişin sembolü olarak gösterenler, bu ülkeyi hak ettiğinden ve gereğinden fazla abartmıyor musunuz?