gdh'de ara...

İşgalde 9 yıl "Kırım": İşgalin tanıklarının gözünden yaşananlar

❝Her şeye razıyız. Yeter ki Rusya gitsin.❞

❝Otobüste, pencere açıkken, evde, halka açık yerlerde savaşı konuşamıyoruz❞

❝Artık Kırım'da susmak da suç! İşgalciyi övmen lazım❞

1. resim

Kırım’ın işgalinden geçen 9 yılda yarımadada hayat nasıl değişti? İnsanlar işgal altında yaşamlarını nasıl sürdürüyorlar? Hiçbir bağımsız gözlemci ve gazetecinin bulunmadığı ve girmek imkanının olmadığı işgal altındaki topraklarda neler yaşanıyor?

İşgalin 9’uncu yıldönümünde konunun bu boyutunu ele almaya, Kırım’da yaşayan ve orada yakınları bulunan insanlarla konuşmaya çalıştım. Çok sayıda insan konuşmayı kabul etti, ancak hepsinin tek bir ricası vardı: görüntüleri, sesleri ve isimleri kullanılmayacaktı. Çünkü yarımadada düşünmek, konuşmak, anlatmak yasak. Bu nedenle bu yazıdaki insanlar ve anlattıkları gerçek, isimleri ise farklı…

"Ailem savaşta olduğumu bilmiyor"

A.İ (KIRIM TATARI ASKER – UKRAYNA ORDUSUNDA SAVAŞIYOR): 2014’de Kırım işgal edildiğinde yalnız kaldık. Kırım Tatar Milli Meclisi Rusların provokasyonlarını önlemek için özellikle Kırım Tatar erkeklerinin sokak gösterilerine çıkmamasını istedi. Çünkü çok sayıda istihbarat vardı, biz sokaklara çıksak kan akıtacaklardı. O zaman sokağa çıkmadık, ama işgali de kabul etmedik. Ruslar Kırım Tatarlarını her zaman düşman olarak görüyorlardı, ancak 20 yılda birlikte yaşamaya biraz alışmışlardı. 2014’ten sonra yine eskisi gibi düşman olarak görmeye başladılar. Bizim çoğunlukta yaşadığımız yerlerde seslerini çıkaramıyorlar gerçi, ancak azınlıkta gördüklerinde provoke etmeye çalışıyorlar. Ben işgalden bir süre sonra Kırım’ı terk ettim, çünkü orada yaşamak bana çok zordu. Ya sürekli birileri ile kavga edecektim, başıma bir şey getireceklerdi, ya da çıkacaktım. Çıktım. Şubat 2022’de Ruslar yeniden Ukrayna’ya saldırdığında gönüllü orduya yazıldım. Ailem Kırım’da. Ancak savaşta olduğumu bilmiyorlar. Annem Lviv tarafta bir yerde arka cephede olduğumu sanıyor. Belki de tahmin ediyor, bilmiyorum. Onlarla çok konuşmuyorum. Tehlikeye atmak istemiyorum, çünkü Kırım’da herkes telefonlarının dinlenilmesinden korkuyor. Ben Ukrayna’da Kırım için savaşıyorum. Kırım’da mutlaka savaş olacak. Savaşsız geri alamayız. Benim için zor tabi, ailem, evim Kırım’da. Savaş olursa bombaların nereye düşeceğini bilemezsin. Ancak biz hepimiz bu savaş olmadan Kırım’a dönemeyeceğimizi, Kırım’da kalanlarımızın da özgür yaşayamayacağını biliyoruz.

"Kırım Köprüsü'nün vurulması Ruslar için kırılma noktasıydı"

M.K: (EMEKLİ – KERÇ): Bizim yaşadığımız bölge en çok Rus propagandasına maruz kalan yerlerden. Rusların da en radikal olduğu kentlerden. Çünkü Rusya ile bağlantı daha çok Kerç üzerinden sağlanıyordu. Özellikle işgalden sonra Putin’in meşhur Kırım köprüsü de yapılınca, iyice kendilerini yarımadanın sahibi hissetmeye başladılar. Rusya ile ticaret yapmaya, evler yapmaya başladılar. Burada yaşayan bazı Kırım Tatarları da bu nedenle “Savaş olmasın” diyorlar. Ancak biliyoruz ki, Tatarlar arasında çoğunluk Ukrayna’nın gelmesini istiyor. Mesela, 2014’te bizim kasabadan referanduma sadece 3 Kırım Tatarı aile katıldı. Kalan herkes protesto etti. Sonraki seçimlere ise hiç kimse gitmedi. Çünkü onlar da vaatlerin yalan olduğunu gördüler. Sadece köylerde yerel seçimlere katılanlar var, buna mecburlar, insanların sorunlarını çözmek lazım. Şimdi hatta yüzde Rusya’yı destekleyenler de aslında Ukrayna’nın gelmesini istiyorlar. Ukrayna Kırım köprüsünü vurduğunda Ruslar büyük şok yaşadılar. Hepimiz görüyorduk, insanlar yanan köprüye bakmaya gidiyorlardı. Saatlerce yangını söndüremediler. Rusların sesi çıkmıyordu. Şok yaşıyorlardı. Daha önce Moskova kruvazörü vurulduğunda da her kes şok içindeydi. Kırım yönetimi günlerce kruvazörün vurulmadığını, batmadığını, kimsenin ölmediğini iddia etti. Ancak Sivastopol’den bir askerin ailesi skandal yarattı. Adama tam 3 ay gemide görevli olan oğlunun kayıp olduğunu söylediler, sonunda “öldü” kağıdını zorla aldı. Gemiden sonra köprünün vurulması ise Ruslar için kırılma noktasıydı. Çünkü yıllarca bu köprünün dünyanın en çok korunan tesisi olduğu konuşuluyordu. Hem yangın o kadar büyüktü ki, saklamak mümkün değildi. Ruslar köprüye çok güveniyorlardı. Ancak şimdi herkes “bir kez vurulduysa, yine vurulur” diyor. Zaten vurulsun da. Bu köprüyü yaptılar, Kerç’te balık kalmadı. Çünkü köprüye denizden insan yaklaşmasın diye aldıkları önlemler balıkları öldürüyor.

"Her şeye razıyız, yeter ki Rusya gitsin"

S.A (ESNAF – AKMESCİT): Rusya ilk geldiği zamanlarda Rus komşularla sorunlar yaşadık. Yıllardır tanıdığımız insanlar bizimle konuşmamaya başladı. Bazıları konuşmak istiyordu, ama korkuyordu. Bazıları çok radikal idi. Ancak biz bunu Kırım’a ilk geldiğimiz yıllarda da görmüştük. 90’larda Kırım’a döndüğümüzde Ruslar buna çok karşıydı. 92 senesinde çocuğum okula gittiğinde Rus sınıf arkadaşları “Aa, Kırım Tatarlarının üç gözü var, kuyruğu var, bizi kesecekler” diye saklanıyorlardı. Korkuyorlardı. Çünkü Kırım Tatarlarıyla ilgili korkunç bir propaganda vardı ve o çocuklar bu propaganda ile büyümüşlerdi. Annem hep Rus çocukların anneleriyle kavga ederdi, “biz size ne yaptık, siz bizi sürgün ettiniz” derdi. Sonra yavaş-yavaş alıştılar. Biz de çoğaldık. 2014’te işgal olduğunda yeniden bu hastalıkları baş kaldırdı. Hatta o zaman bazı ailelerde bile ciddi sorunlar yaşandı. Bir Rus komşumuz var, adam Ukrayna’yı, eşi ve kızları Rusya’yı destekliyor. Adam işgalin ilk zamanlarında evine gitmek istemiyordu. Bazı tanıdığımız arkadaşlarımız vardı, Rusya’yı desteklediğini biliyorduk, ancak politikadan konuşmuyorlardı. Halen de öyle. Bazıları ise halen de radikal şekilde Rus propagandasını destekliyor. Açlıktan ölüyor, ancak “Rusya bizim annemiz” diyor. “Tamam, anneniz, ama anneniz delirdi, komşuları öldürüyor” diyorsun, sana düşman oluyor. Ben işgalin ilk zamanlarında iş yerimde falan yüksek sesle konuşuyordum. Özellikle Rusların yanında işgale karşı konuşuyordum. Amma sonra eski müşterilerim olan Ruslar uyardılar, “Lütfen yüksek sesle konuşma, her yerde FSB’ciler var” dediler. Eşimi de uyarmışlar. Sonra eşim “dışarıda konuşma” dedi. Artık sessizce işe gidip geliyorum. Mesela, gizli gizli herkes evinde Telegram’dan falan haberleri takip ediyor. Ancak otobüste, takside, trende Telegram açamazsın. Çünkü açarsın, yanlışlıkla bir Ukrayna müziği duyulur, ya da Telegram açtığını görürler, hemen ya birisi saldırır, ya birisi polise şikayet eder, ya da direkt bir FSB’ciye denk gelirsin.

Bu nedenle de Ukrayna’yı bekliyorum. Kırım Tatarlarının yüzde 90’ı bekliyor. Ukrayna zamanında biz özgürdük, kimse sesimizi kesmiyordu. Ne istersek söylüyorduk. Hem de her yerde. Onun için Ukrayna gelsin istiyorum. Biliyorum, bu, savaşsız olmayacak. Tabi ki, savaş olmasını istemem, hayatımız boyunca kurduğumuz bir evimiz var, onun bombalanmasını, insanların ölmesini istemem. Ama başka yolumuz yok. Kırım’ın dönmesi için savaş olması lazım. Biz katlanırız her şeye. Ben istemesem dahi her şeyimi vermeye hazırım, yeter ki, Rusya gitsin. Çoğu Kırım Tatarı da böyle düşünüyor. Evet, bunu yüksek sesle konuşmuyoruz, ancak kendi aramızda biliyoruz”.

"Otobüste, pencere açıkken, evde, halka açık yerlerde savaşı konuşamıyoruz"

Z.A. (EMEKLİ - FEODOSİYA): “Ukrayna zamanında sorunlarımız vardı tabi, ancak mitinglere çıkıyorduk, yolları kapatıyorduk. Eskiden bizim olan evlere Ruslar, Ukrainler yerleşmişti, onları parayla bile bize satmadılar. Ancak biz de boş olan topraklarda kendimize evler yaptık. 18 Mayıs’ta sürgünün yıldönümünde her sene sokakları, meydanları doldurduk. Ruslar korkusundan karşımıza çıkamıyordu. Bizden nefret ediyorlardı, ancak söyleyemiyorlardı. 2014’te Rusya gelir gelmez hemen 18 Mayıs’ı yasakladılar. Sokaklara çıkamaz olduk. Mitingleri bırak, üç-beş kişi bir araya gelince hemen bir polis, bir FSB’ci, ya da bir provokatör ortaya çıkıyor. İşgalden sonra Kırım’a çok sayıda kolluk kuvvetleri elemanları geldi. Onlar da kendilerini amirlerini çalışkan göstermek için sürekli “hain” peşindeler. Bu yüzden insanlar savaşla, siyasetle ilgili konuşmaya korkuyorlar. Biz kendi aramızda konuşuyoruz, ancak otobüste, halka açık yerlerde konuşmuyoruz. Pencere açıkken konuşmuyoruz. Telefonda sadece “nasılsın, ne yapıyorsun” minvalinde konuşuyoruz. Sadece biz değil, Ruslar kendi aralarında bile konuşamıyorlar, tartışamıyorlar korkularından. Özellikle de son bir yılda her kes susuyor. Geçen yıla kadar Kırım Tatarlarının düğünlerinde Ukrayna müzikleri çalardı, kendi aramızda Ukrayna ile ilgili konuşurduk. Ancak Ukrayna’ya geçen yılki saldırı başladıktan sonra Ukrainceyi tamamen düşman ilan ettiler. Düğünlerinde Kırım Tatar müziği çalınan damadı, gelini, ailesini bile cezalandırdılar – bu, haberlere de çıktı. Şimdi artık yanlışlıkla sarı-mavi giysi giymek bile ceza sebebidir. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, son bir yılda Kırım’da insanlar konuşmasalar da daha cesur oldular. Çünkü artık hepimiz Kırım’ın Ukrayna’ya döneceğine inanıyoruz. Siz de soruyorsunuz, başkaları da soruyor “Neden Ukrayna’ya dönmek istiyorsunuz” diye. Çünkü Rusya’da bugün kazanırsın, yarın hiçbir şeysiz kalırsın. Herkes bunun farkında…

"Artık Kırım'da susmak da suç! İşgalciyi övmen lazım"

E.K (AKTİVİST-AKMESCİT): “İşgalin ilk yıllarında Kırım’da sussan yeterliydi. Yani itiraz etmesen, işgalle ilgili konuşmasan, yaşayabilirdin. Belli bir sınıra kadar para da kazanabilirdin. Yani mesela, Rus değilsen, işgal yanlısı değilsen, ancak susuyorsan, zincir olmana yine izin vermezlerdi, ancak küçük bir dükkanın olabilirdi. Susmak yeterliydi. Son bir yılda ise artık susmak da suç. İşgalcileri sürekli övmen lazım. Rusya’yı övmüyorsan, tartışma ortamında sessiz kalıyorsan, bir “donos” (ihbar) yazan bulunabilir ve seni şikayet edebilir. Özellikle de çalışan, para kazanan pozisyondaysan övmen lazım. Ukrayna zamanında ise tam farklıydı – kazanamazdın, ama konuşabilirdin. İstediğini söyleyebilirdin. Kimse bundan dolayı seni öldürmezdi, kaçırmazdı, cezalandırmazdı. Kırım’daki Ruslar da bunun farkında. Çoğu itiraf etmiyor, ancak farkındalar. Özellikle de son bir yılda. Rusya’nın ilan etti seferberlikten sonra sadece Kırım Tatarları çıkmadı, çok sayıda Rus da yarımadadan kaçtı, başka ülkelere gitti. Ancak Ruslar bu konuda asla konuşmuyorlar. Bir birilerine de çocuklarını, eşlerini yurtdışına kaçırdıklarını söylemiyorlar. Çünkü biliyorlar, konuştukları anda kendi aralarından bir ihbar eden illa bulunacak ve sıkıntı yaşayacaklar. Kırım Tatarlarının yüzde 90’ı Ukrayna’nın gelmesini istiyor. Bunun için her şeylerini vermeye hazırlar. Hatta işgal yönetimi ile işbirliği yapan bazı Kırım Tatarları da Ukrayna geri dönerse ön safta olacaklar, eminim. Çoğu zaten çocuklarını, torunlarını çıkartmış. Kendileri de anında yeniden saf değiştirecekler. Her kes bir gün Ukrayna’nın döneceğini biliyor. Son aylarda çok sayıda Rus Kırım’ı terk etti. Son günlerde ise işgal altındaki topraklarda bulunan Rus kolluk kuvvetlerinin ailelerine gayri-resmi şekilde Rusya’ya dönme izni verildi. Gerçi onların çoğu ailelerini falan çoktan kaçırmış, ancak buna rağmen son birkaç gündür Kırım köprüsünde Rusya yönüne doğru acayip bir trafik var.

"Kırım'da bazı Tatar mahallelerinde tüm erkekler cezaevinde"

A.C (SİYASİ TUTUKLU YAKINI – CANKOY): “Ailelerimizden hapiste bulunanlar olmasına rağmen bizler bile rahat konuşamıyoruz. “Yakınınız hapiste, korkacak ne var” diyebilirsiniz. Ancak korkacak bir şeyler var. Ailelerimiz, çocuklarımız var. Çocukları 8-9 yıl önce kaçırılanlar bile korkuyorlar. Çünkü hiçbir yerde hak arayamıyorlar. Birkaç tanesinin anne-babaları dertten öldü. Çoğunun anne-babası hasta yatağında. Kendi aramızda bir birimize destek olmaya, haber almaya çalışıyoruz, o kadar. Asıl yük kadınların üzerinde. Öyle kadınlar var ki, hem eşi, hem kardeşi, hem babası hapiste. Öyleleri var ki, evin tek ekmek kazananı hapiste, o, 4-5 çocukla, eşinin hasta anne-babasıyla evde. Kırım Tatarlarının toplu yaşadığı mahallelerde “kadın sokakları” oluşmuş. Öyle mahalleler var ki, erkeklerin hepsi cezaevinde, kadınlar ve çocuklar var sadece. Yüzlerce çocuk babasız. Ancak Kırım Tatarları kendi aralarında yine bu insanları yalnız bırakmamaya çalışıyorlar. Tabi ki, bu insanların hepsi Ukrayna’nın geri dönmesini istiyor. Çünkü Ukrayna zamanında kimse onları bu şekilde cezalandırmıyordu. Elbette, o zaman da sorunlarımız vardı, ancak sesimizi çıkarabiliyorduk. Son 9 yılda bu farkı herkes gördü. Kimse bu şekilde yaşamak istemiyor. Aç kalırız, evlerimizi de savaştan sonra yine yaparız, Kırım Tatarları buna alışık nasıl olsa. Yeter ki, Ukrayna gelsin…”

Tartışma