gdh'de ara...

Küresel konjonktür Ankara'nın değerini yükseltiyor

Ankara, son dönemde bölgesel rakipleri ve muhalifleri olan, Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve İsrail ile bölgedeki birçok ülke ile ilişkilerinde doğru, net adımlar attı.

1. resim
21.07.2022

Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde Türk dış politikası, bölgesel gelişmelere göre şekillenen ve bu gelişmelerden etkilenen birçok değişim aşamasına tanık olmuştur.

Ancak son birkaç yıl, Türkiye'nin net bir vizyona dayalı sabit bir politikadan ziyade, tepkilere dayalı bir dış politika yürüttüğü izlenimi veriyor. Bölgedeki ve daha yakın zamanda dünyadaki durumun likiditesinin bunda önemli bir rolü olduğu doğrudur. Ancak bunun tek nedeni ve açıklayıcı çerçevesi bu değil.

2016'da birçok neden, zorluk ve kriz nedeniyle Ankara, "daha çok dost ve daha az muhalif" sloganını gündeme getirdi. Fakat takip eden yıllar, Katar'daki kuşatma krizi, gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesi, Doğu Akdeniz ve Libya gibi sebeblerle özellikle de bazı Körfez ülkeleri ile daha derin bir kutuplaşmayı beraberinde getirdi..

2020'nin başından beri ilişkileri normalleştirmek ve farklılıkları yatıştırmak konuşuluyor ama bu sefer bu istek sadece Türkiye tarafından değil. Artık çeşitli taraflarca ve pek çok nedenden ötürü bu yakınlaşmalar daha fazla isteniyor ve uygulanmaya çalışılıyor.

Bu konudaki en önemli iki nedenden birincisi, ABD'nin bölgedeki müttefikleri arasındaki anlaşmazlığın yoğunluğunu azaltmak ve bölgesel dosyaların çözümünde onlara olan güvenini artırmak istemesidir.

İkincisi ise herkesi etkileyen ekonomik kriz. Covid pandemisinin yansımaları ve son olarak da Rusya-Ukrayna savaşı neredeyse dünyadaki tüm ekonomileri olumsuz etkiledi.

Bu nedenle Ankara, son dönemde bölgesel rakipleri ve muhalifleri olan, Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve İsrail ile bölgedeki birçok ülke ile ilişkilerinde doğru ve net adımlar attı.

Ancak bu defa söz konusu taraflarla bu yakınlaşma yolunu farklı kılan, bunu sadece Türkiye'nin istemiyor olmasıydı. İsrail'e yönelik adımlarında olduğu gibi, aslında cesaret verici olmayan koşullar altında bile taraflar bir aciliyet duygusuyla davrandı. Mısır ve Suudi Arabistan örneklerinde de benzer bir süreç yaşandı.

Halen izlenen yolun sonuçlarını değerlendirmek için erken olsa da, Türkiye'nin üzerindeki dış baskılardan kurtulduğunu ve bölge ülkelerinin buna yönelik tavrının eskisinden daha ılımlı göründüğünü söyleyebiliriz. Çünkü dünyada Ankara'nın oynadığı rollerin değerini yükselten bir konjonktür hakim.

Sonuç olarak, Türkiye ile bazı bölgesel güçler arasındaki bu gelişmeler, bölgedeki barışın yolunu açacak ve özellikle ekonomik açıdan geri dönüşü sağlayabilecek ilerlemelerle hızla gelişiyor.

Middleeastmonitor'de yayımlanan analiz gdh.analiz tarafından çevrilmiştir.