gdh'de ara...

The National News: Türkiye cesur bir dengeleme yaklaşımı ortaya koyuyor

Türkiye diplomatik atılımlarını, bağımsız dış politikasından taviz vermeden gerçekleştiriyor. Türkiye dış politikasında cesur bir dengeleme yaklaşımı ortaya koyuyor.

1. resim

Ankara bir zamanlar ilişkilerinin soğuk olduğu ülkelerle bölgesel bağlarını yeniden tazeliyor ve Suriye'nin kuzeyindeki Kürt militanlara yeni bir operasyon planlıyor.

İstanbul'un göbeğinde yaşanan son terör saldırısından sonra Türkiye'nin YPG'ye karşı bir askeri harekat gerçekleştirme konusunda daha fazla aciliyeti var gibi görünüyor.

Tel Aviv veya Erivan'dan sonra Kahire'de Türkiye'nin yeni dostu olabilir.

Türkiye ve Mısır, 2013'te Muhammed Mursi'nin devrilmesinden bu yana anlaşmazlık içindeydi. Yakınlaşma görüşmeleri yaklaşık iki yıl önce başladı ve geçen hafta Mısır Cumhurbaşkanı Abdel Fattah El Sisi ile Türk mevkidaşı Erdoğan, Katar Emiri Şeyh Tamim'in ev sahipliği yaptığı Dünya Kupası resepsiyonunda el sıkıştı.

Katar liderinin bir dönüm noktası olarak tanımladığı toplantıyı, iki bölgesel gücün farklılıklarını bir kenara bırakarak işbirliğini benimsemesi nedeniyle organize ettiği düşünülüyor.

Ankara'nın Libya'da Mısır ve diğer Arap devletleri tarafından desteklenen Mareşal Halife Haftar'a karşı Trablus merkezli UMH'yi desteklemesi, Mısır ile Türkiye arasındaki sorunlardan birisi olmuştu. Ancak Libya artık çoğunlukla barışçıl bir süreç yaşıyor ve yeniden düzenlenecek olan seçimlere doğru ilerliyor.

Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları da Mısır ve Türkiye arasındaki diğer bir tartışma konusu olarak öne çıkıyor. 2020'de Türkiye'nin Libya'nın BM tarafından tanından Ulusal Mutabakat Hükümeti ile yaptığı deniz sınırları anlaşmasına yanıt olarak, Yunanistan ve Mısır kendi deniz anlaşmaları üzerinde uzlaştılar ve Kahire, Doğu Akdeniz Gaz Forumu'na katıldı. Ankara bu hamlelerden pek memnun değildi.

Bu nedenle, Sisi-Erdoğan el sıkışmasının ertesi günü Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias'ın bir deniz anlaşması imzalamak için Kahire'ye gitmesi sürpriz olmadı. Türkiye gelişmeyi, "Yunanistan'ın maksimalist iddialarını ilerletme arzusu" olarak tanımlayarak anlaşmayı hemen kınadı.

Ankara'nın, Türkiye'ye has bir dış politika dosyası olan Yunanistan'ı bir kenara bırakırsak, son dönemde bölge genelinde çoğunlukla yumuşak ve uzlaşıcı bir yaklaşım benimsediğini söyleyebiliriz. 2020'nin ortalarından bu yana Türkiye, Suudi Arabistan, BAE, İsrail, Ermenistan ve Mısır ile ilişkilerini geliştirdi.

Dikkat çekici olan, Türkiye'nin diplomatik atılımlarını, bağımsız dış politikasından taviz vermeden gerçekleştirmesidir.

Örnek olarak Kahire'nin ilişkilerin yenilenmesi için iki şart koyduğu bildirildi: Türkiye'nin Libya'dan tamamen çekilmesi ve sürgündeki Müslüman Kardeşler liderlerinin teslim edilmesi. Benzer şekilde İsrail'in de Türkiye'ye Hamas'ın İstanbul ofisini kapatması gerektiğini söylediği yaygın olarak düşünülüyor. Ancak Ankara, bunların hiçbirini yapmamasına rağmen yine de ilişkileri geliştirdi.

Türkiye'nin bu cesur dengeleme yaklaşımı, daha geniş bir dış politika konumlandırma hedefini destekleyen bir çizgide ilerliyor.

Ankara, Rusya'ya yaptırım uygulamak yerine onunla ticareti artırarak batıya karşı çıkabileceğini gösterdi. ABD'nin ortağı YPG'ye saldırmak, yeni NATO üyelerini onaylamayı reddetmek gibi adımlar atarak bu politikasını başka başlıklarda da ortaya koydu.

Türkiye bunları yaparken aynı zamanda, tahıl anlaşmasına aracılık ederek, milyonlarca mülteciye ev sahipliği yaparak, Ukrayna egemenliğini destekleyerek ve Suudi Arabistan ve İsrail gibi ülkelerle bağları yenileyerek bu defa Batı'nın gündemini benimsediğini ortaya koydu. Türkiye bu stratejiyi yüürüttüğü sürece sonuçları da şüphesiz asgari düzeyde olacak.

Türkiye'nin uyguladığı bu 'zig-zag' iyi çalışıyor gibi görünüyor. Sırada, muhtemelen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in aracılık edeceği bir Erdoğan ile Esad görüşmesi var. Türk yetkililer, Türkiye'de Haziran ayında yapılacak olan seçimlerden önce bir zirvenin yapılabileceğini belirtiyor.

Geçen ay, uzun süredir düşman olan İsrail ve Lübnan, aralarında devam eden denizcilik anlaşmazlığını çözdüler. Şimdi Lübnan ve Suriye'nin de Akdeniz'deki sınırlarını belirlemek için bir araya geleceği konuşuluyor.

Aniden gelişecek bir süreçle Türkiye, Suriye, Lübnan, Mısır, Libya ve İsrail'in, deniz sınırları ve Akdeniz enerjisi konusunda büyük ölçüde aynı çizgiye geldiğini hayal etmek artık çok da abartılı değil.

Geçtiğimiz hafta sonu Suriye'nin kuzeydoğusundaki bir toplantıda Rusya, YPG'yi güneye çekilmeye ve Suriye rejim güçlerinin Türkiye sınırı boyunca bir tampon bölgenin kontrolünü ele geçirmesine izin vermeye çağırdı. Böyle bir değişiklik, başka bir Türk operasyonuna olan ihtiyacı ortadan kaldıracak ve bir Esad-Erdoğan zirvesinin önünü açacaktır.

Ankara önümüzdeki günlerde Akdeniz'de sondaja devam etmeyi planladığından ve Karadeniz gazı keşfinin önümüzdeki birkaç ay içinde devreye girmesi beklendiğinden dolayı bu zamanlama iyi olabilir.

Erdoğan yakında gaz merkezi hayallerini gerçekleştirmek için iyi bir konuma sahip olabilir ve potansiyel olarak Avrupa'ya çok ihtiyaç duyduğu bir enerji can damarı sağlayabilir.

Tartışma