gdh'de ara...

Türkiye Afrika'daki yumuşak güç stratejilerini savunma ürünleriyle destekliyor

Türkiye'nin Afrika ülkeleriyle ilişkileri, özellikle 2005 yılının "Afrika Yılı" olarak ilan edilmesi ve 2008 yılında gerçekleştirilen Birinci Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi'nin ardından ivme kazanmıştır.

1. resim
24.05.2022

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Afrika ülkelerinin çoğu sömürge yönetimi altındaydı. Bu dönemde, yeni kurulan cumhuriyetin ekonomik kalkınma ve ulus-devlet inşası gibi iç öncelikleri vardı.

Soğuk Savaş yılları, Türkiye'nin güvenlik kaygıları ve ittifak ilişkileri nedeniyle Afrika ülkeleri ile ikili ilişkilerinin sınırlı kaldığı bir dönem oldu. Türkiye bu dönemde Afrika ülkeleriyle bazı yakınlaşma girişimleri oldu ama hepsi kısa ömürlü oldu.

1960'ların sonunda, 1970'lerin ve hatta 1990'ların sonunda Afrika ülkeleriyle ilişkileri iyileştirme çabaları, Türkiye'nin kendisini uluslararası alanda yalnız hissettiği ve dış politika hamleleri için alternatif ortaklar ve diplomatik destek aradığı dönemlere denk geliyor.

1998 yılında benimsenen Afrika'ya açılma politikası, bugüne kadar benimsenen girişimler arasında en kapsamlı stratejidir.

Örneğin 2009-2014 yılları arasında Afrika ülkelerinde 27 büyükelçilik kuruldu. Türkiye'nin mevcut Afrika politikasını önceki dönemlerden ayıran iki temel özellik var. Birincisi, iş çevreleri ve sivil toplum kuruluşları, Afrika politikasının uygulanmasında genellikle kamu kuruluşları ile koordineli bir şekilde çalışmakta ve tamamlayıcı bir rol oynamaktadır. İkincisi ve belki daha da önemlisi, Türkiye'nin Afrika politikası, ticari ilişkiler, insani yardım gibi farklı yumuşak güç araçlarının kullanımına dayanmaktadır.

Ticari ve kültürel ilişkiler

2021 yılında Türkiye'nin Afrika ülkeleriyle ticaret hacmi yaklaşık 25 milyar dolar oldu. Ve görünen o ki ticari ilişkilerin daha fazla potansiyeli var. Kıta genelinde faaliyet gösteren Türk şirketleri, özellikle altyapı sektöründe büyük projeler üstlendi.

Türkiye'nin kültürel diplomasi faaliyetlerini yürütmekten sorumlu kurumu Yunus Emre Enstitüsü'nün sekiz Afrika ülkesinde 10 kültür merkezi bulunuyor. Ve 2022'de bu sayıyı ikiye katlamayı hedefliyor. Afrika'da özllikle bu kültür merkezleri aracılığıyla Türk kültürüne ve diline olan ilgi artarken, kültürel alışverişin güçlenmesine ve yaygınlaşmasına da katkı sağlamaktadır.

Eğitim faaliyetleri

Kültürlerarası iletişimi artırmaya vesile olan bir diğer kamu diplomasisi girişimi ise Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı'dır. Türkiye bu kurum aracılığı ile verdiği bursları aracılığıyla Afrikalı öğrencilere ulaşmakta ve etkili bir politika yürütmektedir.

Bu öğrencilerin büyük çoğunluğu Kuzey Afrika ülkelerinden veya Türkiye'nin daha yakın ilişkiler içinde olduğu Somali, Sudan ve Etiyopya'da bulunmaktadır. Bununla birlikte, Cibuti, Benin ve Gine gibi nispeten küçük nüfusa ve coğrafyaya sahip Afrika ülkelerinden de önemli sayıda öğrenci bulunmaktadır.

Afrikalı öğrencilere sağlanan burslar, Türkiye'nin Afrika ülkeleriyle gelecekteki ilişkileri için önemli bir yatırım kaynağı olarak değerlendirilmelidir.

Eğitim diplomasisi faaliyetlerinde bulunan bir diğer kurum ise Türkiye Maarif Vakfı'dır. Vakıf, 25 Afrika ülkesine dağılmış 175 eğitim kurumu aracılığıyla 17.000'den fazla Afrikalı öğrenciye eğitim verdi.

Yunus Emre Enstitüsü ve Türkiye Maarif Vakfı'nın yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı da çeşitli Afrika ülkelerindeki Müslüman öğrencilere hem üniversite hem de lise düzeyinde burs veriyor. TDV ayrıca birçok Afrika ülkesinde camiler inşa ediyor, hasarlı camileri onarıyor ve özellikle dini aylarda yardım kampanyaları düzenliyor.

Türkiye'nin uluslararası yardım kuruluşu Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) ise Afrika ülkelerine resmi kalkınma yardımı yapıyor. TİKA, Türkiye'deki sivil toplum kuruluşları ve diğer kamu kurumları ile işbirliği içinde başta eğitim, sağlık ve tarım olmak üzere birçok alanda projeler başlatmakta ve kilit sektörlerde nitelikli işgücü yetiştirmek için programlar yürütmektedir.

Türkiye'nin yumuşak güç potansiyeline katkı sağlayan bir diğer kuruluş olan Anadolu Ajansı da birçok Afrika ülkesinde ofisler açtı. Anadolu Ajansı'nın yanı sıra 2015 yılında yayın hayatına başlayan TRT World, hem internet yayıncılığı hem de geleneksel televizyon yayıncılığı sayesinde Afrikalı izleyicilere ulaşmada etkili olmuştur. Bu alandaki en önemli gelişmelerden biri de 2020 yılında TRT Swahili yayın hizmetinin başlaması olmuştur.

Türkiye'nin ulusal havayolu şirketi Türk Hava Yolları, 2022 yılı itibarıyla 40 Afrika ülkesinde 61 noktaya uçmaktadır. Sadece 2012 yılında kıtada 12 noktaya uçuş başlatan Türk Hava Yolları, Türkiye'nin Afrika'daki görünürlüğünü artırmak için Türk dış politikasının öncelikleri doğrultusunda uçuş ağını genişletiyor.

Askeri işbirliği

Türkiye'nin Afrika ülkeleriyle askeri işbirliği, 2017 yılında Somali'nin başkenti Mogadişu'da TÜRKSOM askeri eğitim tesisinin açılmasına ve 2019 yılında Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti ile askeri ve güvenlik işbirliği anlaşması imzalanmasına kadar fazla ilgi görmedi.

Son birkaç yılda Türkiye'nin Afrika'daki askeri varlığına artan bir ilgi görüldü. Bunun başlıca nedeni, Türkiye'nin büyüyen savunma sanayiinin doğrudan bir sonucu olarak Afrika ülkelerine artan silah, zırhlı araç ve özellikle silahlı/silahsız insansız hava araçları ihracatıdır.

Türk yapımı İHA'lar, sadece piyasadaki alternatiflerinin çoğundan daha uygun fiyatlı olduğu için değil, aynı zamanda Türkiye'nin bu silahların satışını belirli siyasi koşullara bağlamadığı için Afrika ülkelerinden büyük talep görüyor.

Bu nedenle, Afrika ülkelerinin en büyük silah tedarikçisi olan Rusya, Fransa, ABD ve Çin'e karşı Türkiye'nin önemli bir alternatif olarak ortaya çıkması şaşırtıcı değildir. Türkiye'nin Afrika ülkelerine yaptığı savunma ihracatının önümüzdeki yıllarda daha da artması kuvvetle muhtemeldir.

Zorluklar, riskler

Ankara, uzun yıllardır Afrika politikasının bel kemiğini oluşturan yumuşak güç stratejilerini sert güç unsurlarının satışı ile desteklemektedir. Türkiye, Afrika ülkelerine silah satışını yaparken bölge içi dinamikleri dikkate almalıdır.

Kıtadaki dış güç rekabetinden kaynaklanan diğer zorluklar da orta ve uzun vadede Türkiye'yi beklemektedir.

Middle East Monitor'de yayımlanan analiz gdh.digital tarafından çevrilmiştir.