gdh'de ara...

AB’nin Orta Asya Açılımı: Türkiye’siz bir Orta Asya ve Orta Koridor düşünülemez!

💢 Orta Asya cumhuriyetlerinin Rusya konusundaki rahatsızlıkları, AB için bir fırsat.

💢 AB istikrarlı bir Orta Asya-Kafkasya-Türkiye bağlantısına ihtiyaç duyuyor.

💢 Türkiye’siz bir Orta Asya ve Orta Koridor düşünülemez.

1. resim

Rusya-Ukrayna Savaşı, pek çok açıdan kırılma etkisi yaratmıştır. Zira Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi, post-Sovyet ülkeleri egemenlikleri, bağımsızlıkları, toprak bütünlükleri ve üniter yapıları noktasında endişeye sürükledi. Çünkü Kremlin, Ukrayna’nın işgali vesilesiyle söz konusu devletlerin bağımsızlıklarına saygı duymadığını gözler önüne serdi.

Bu kapsamda çok vektörlü-yönlü dış politika uygulayan Orta Asya cumhuriyetleri de Batı yönelimlerini güçlendirme eğiliminde olduklarını gözler önüne seren eylemlerde bulunuyor. Bir yandan savaş nedeniyle tıkanan Kuzey Koridoru’na alternatif olarak Orta Koridor üzerinden Batı’ya açılmaya çalışan bölge ülkeleri; diğer taraftan da çeşitli reform süreçleriyle birlikte liberalleşme yolunda kararlı adımlar atmakta. Elbette bu durum, post-Sovyet alana nüfuz etmek isteyen Avrupa Birliği (AB) için de mühim bir fırsat.

Uluslararası Ticaretin Stratejik Hattı Stratejik Orta Koridor
Uluslararası Ticaretin Stratejik Hattı Stratejik Orta Koridor

Bu bağlamda AB’nin Orta Asya devletleriyle diyaloğu geliştirmesine hizmet eden “AB+5” formatlı görüşmeler önem kazanmış durumda. Konuya ilişkin son zirve ise 27 Ekim 2022’de Kazakistan’ın başkenti Astana’da yapıldı.

Orta Asya ve AB Liderleri
Orta Asya ve AB Liderleri

Zirve kapsamında 27 Ekim tarihinde Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım-Cömert Tokayev, Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel’le bir araya gelmiştir. İkili görüşmelerde stratejik ilişkilerin geliştirilmesine yönelik beklentiler ele alınmıştır. Toplantıda, enerji ve gıda istikrarı, “yeşil” ekonominin gelişimi ve ulaştırma ve lojistik sektörü üzerinden yürütülecek projeler tartışılmıştır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki; Michel’in ziyaretinin temel amacı, Rusya-Ukrayna Savaşı sebebiyle yaşanan Enerji Krizi’nde Orta Asya merkezli seçeneklere yoğunlaşılmasıdır. Bu seçenekler ise Türkmenistan, Kazakistan ve Özbekistan gibi ülkelerin Hazar merkezli projeler üzerinden Azerbaycan gazına eklemlenmesi ve TANAP-TAP hattı üzerinden Avrupa’nın enerji ihtiyacının karşılanmasıdır. Yani Güney Gaz Koridoru; bir başka deyişle Orta Koridor.

Charles Michel
Charles Michel

Ayrıca AB’nin savaşı fırsata çevirmek istediği de vurgulanmalı. Zira savaş nedeniyle bölge devletlerinin Rusya merkezli tehdit algılamaları pekişmiş vaziyette. Nitekim Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) özelinde yaşanan tartışmalar, bölge ülkelerinin KGAÖ’ye ve dolayısıyla Rusya’nın müttefikliğine ilişkin bir sorgulama içerisinde olduklarını göstermekte. 

Bahse konu olan durumu açmak gerekirse, Kazakistan’ın ülkenin kuzeyindeki Rus nüfusa ilişkin Moskova’dan gelen açıklamalara tepki göstermesi ve Rusya Eski Devlet Başkanı Dmitry Medvedev’in Kazakistan’ı uydu devlet olarak nitelendirmesi, Astana’nın tepkisini çekmiştir. Kırgızistan ise KGAÖ’nün Kırgız-Tacik sınır çatışmalarındaki etkisizliği üzerinden üyesi olduğu örgütü ve dolayısıyla müttefiki Rusya’yı sorgulamakta. Bişkek’e göre, Moskova’nın meseleye yaklaşımı hiç de tarafsız değil. Tacikistan da yatırımlar noktasında Rusya’nın bölge devletlerine eşit davranmadığını en yüksek seviyeden Cumhurbaşkanı İmamali Rahman nezdinde ifade etmiş durumda. 

Elbette Orta Asya cumhuriyetlerinin Rusya konusundaki rahatsızlıkları, AB için bir fırsat olarak nitelendirilebilir. Çünkü böylesi bir konjonktürde AB, Rusya’nın etkisini sınırlandırmak maksadıyla bölge devletleriyle ilişkilerini geliştirme, kurumsallaştırma ve derinleştirme adımları atılabilir. 

Esasen Michel’in verdiği mesajlar da bu yönde olmuştur. Üstelik Orta Asya cumhuriyetlerinde yürütülen reform süreçleri de en temelde Batılılaşma amacı taşımaktadır. Bu anlamda Kazakistan ve Özbekistan’ın son derece kritik adımlar attıkları görülmekte. Eğer ki AB, bu reform süreçlerini desteklerse, Rusya’nın etkisinin sınırlandırıldığı ve dolayısıyla bölge devletlerinin bağımsızlıklarının güçlendirildiği çok daha farklı bir Orta Asya tahayyülü mümkün hale gelebilir.

Ekonomik bakımdan da Rusya’dan çekilen AB menşeili firmaların yatırımlarını Orta Asya’ya yönlendirmesi mümkün. Zaten bölge devletlerinin beklentisi de bu yönde. Yani AB-Orta Asya yakınlaşması, bölgenin refahına hizmet edecek bir sürece evrilebilir. Nitekim Michel’in zirvede yaptığı konuşmada AB ile Orta Asya arasındaki bağımlılık ilişkilerinin arttığına ve bu yüzden de birlik ile bölge arasındaki münasebetlerin derinleştiğine dikkat çekmesi de bundan kaynaklanıyor.

Anlaşılacağı üzere bölge devletlerinin beklentilerine uygun bir şekilde karşılıklı saygıya dayanan ve müşterek çıkarlara öncelik veren bir süreç gelişmekte. Lakin AB’nin bölge politikasındaki hedeflerine ulaşmak için atacağı adımlar, yalnızca bölgeden ibaret kalırsa başarısızlığa mahkum olacak. Çünkü Rusya’nın yakın çevresi ya da diğer bir ifadeyle arka bahçesi olarak gördüğü Orta Asya’da artan Batı etkisine tepkisiz kalması mümkün değil.

Bu noktada bölgedeki ekonomik yatırımları ve Orta Koridor’a olan ilgisiyle Çin’in dengeleyici bir aktöre dönüşmesi muhtemel. Hatta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile AB arasındaki ayrışmanın temel alanı da Orta Asya’da Çin’le yürütülecek işbirlikleri olabilir. Fakat özellikle de enerji konusunda birliğin beklentilerini karşılayacak çözüm için Çin de yeterli değil. 

AB’nin temel ihtiyacı istikrarlı bir Orta Asya-Kafkasya-Türkiye bağlantısı. Dolayısıyla bir yandan Azerbaycan-Ermenistan sınırının belirlenmesi ve kalıcı barış anlaşması imzalanması gerekmekte; diğer taraftan da Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir sayfa açmak gerekmekte. Hiç şüphe yok ki; Ukrayna’daki savaş Türkiye’nin jeopolitik öneminin Batı tarafından anlaşılmasını sağlamış durumda. Fakat bu idrakın pratik işbirlikleriyle de desteklenmesi, her şeyden önce AB için ihtiyaç. Birliğin Orta Asya açılımından çıkan en önemli netice de AB’nin Türkiye’ye olan ihtiyacının her geçen gün daha da artacağı yönünde. Çünkü Türkiye’siz bir Orta Asya ve Orta Koridor düşünülemez.

Tartışma