gdh'de ara...

Al Monitor: Türkiye, Körfez ülkeleriyle hem ekonomik hem de siyasi ilişkilerini geliştiriyor

 Türkiye; jeopolitik konumu, eğitimli nüfusu, sanayi, tarım ve gelişen askeri kapasitesi ile stratejik bir ülke olma rolünü artırıyor. BAE, Türkiye'nin dış politikasına muhalefet konumundan vazgeçerek yatırımcı konumuna doğru ilerliyor.

1. resim

ABD merkezli Al-Monitor'de, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim zaferinin ardından Türkiye-BAE ve Türkiye-Körfez ülkeleri ilişkilerinin nasıl şekilleneceğinin değerlendirildiği bir analiz yayımlandı.

Türkiye'nin son dönemde Körfez ülkeleri ile ilişkilerini güçlendirdiği ve büyük yatırımlar almaya başladığı belirtilen analizde, bu yakınlaşmanın ekonomi dışında siyasi ilişkilerde de kendini göstermeye başladığı belirtildi.

Analizde ayrıca, Türkiye'nin gerek konumu, gerekse de eğitimli nüfusu ve gelişen teknolojik kabiliyetleri ile, Körfez ülkeleri için bir yatırım merkezi haline gelebileceği belirtildi.

İşte Al-Monitor'de yayımlanan analizin tamamı:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 20 yıllık iktidarını sürdürürken, başta Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere Körfez ülkeleriyle, hem ekonomik hem de siyasi cephelerde ilişkilerini de geliştiriyor.

BAE'nin altıncı en büyük ticaret ortağı olan Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden seçilmesinin hemen ardından, 31 Mayıs'ta Türkiye ile 40 milyar dolarlık yeni bir ticaret anlaşması imzaladı. Uzmanlara göre bu ekonomik anlaşma, iki ülke liderleri arasındaki temel dostluğun basit bir ifadesi.

BAE'li analist ve siyaset bilimi profesörü Abdulkhaleq Abdulla, bu anlaşmanın BAE lideri Muhammed Bin Zayed'in iki ülke arasındaki güveni pekiştirmesinin ve kişisel ilişkilere değer veren dış politika yaklaşımının bir yansıması olduğunu belirtti.

Abdulkhaleq Abdulla yaptığı değerlendirmde;

“Bence Muhammed Bin Zayed ve Erdoğan, yaptıkları çeşitli toplantılarda çok iyi bir uyum sağladılar. Bu bize, Muhammed Bin Zayed'in Erdoğan ile olan ilişkisinde, çeşitli stratejik yönleri kadar dostluğa da ne kadar değer verdiğini gösteriyor.”

değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye ile BAE ve diğer Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri arasındaki ilişkiler, 2010 ile 2020 yılları arasında, Arap Baharı'nın başlangıcında ve ardından Suudi yazar Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesi ile ciddi olarak zarar görmüştü.

2011'deki Arap Baharı'nın ardından Erdoğan yönetimindeki Türkiye; Tunus, Mısır ve Suriye'de Müslüman Kardeşler'in önemli bir destekçisi olarak görülüyordu. Hem Suudi Arabistan hem de BAE'nin şiddetle karşı çıktığı ve yasadışı ilan ettiği bu grup, 2013'te Mısır'da iktidardan indirildi ve 2022'den bu yana da Tunus'ta hükümetten dışlandı.

Türkiye, 2017 yılında yaşanan Körfez anlaşmazlığı sırasında ise komşuları tarafından ablukaya alınan Katar'ın yanında yer aldı ve uzun bir gerilimin ardından bu abluka 2021'de sona erdi.

Abdulla, BAE-Türkiye ilişkisinin zor aşamalardan geçtiğini, en yüksek ve iyi noktasının ise Türkiye'nin BAE'nin en iyi ticaret ortaklarından biri olduğu Arap Baharı'ndan önceki dönem olduğunu belirtiyor.

Abdulla yaptığı değerlendirmede;

“İki ülkenin sahip olduğu siyasi rekabet döneminde bile, ekonomik ilişkileri güçlü ve sağlamdı. BAE ile Türkiye arasındaki ilişki, son iki yılda neredeyse 180 derece değişti. Şimdi iki ülkenin siyasi konularda daha uyumlu olduğunu görüyoruz.”

ifadelerini kullandı.

2021'de Katar ile gerilimin çözülmesinin ardından da BAE, Türkiye için 10 milyar dolarlık bir yatırım fonu kurmuştu.

Bu yıl Türkleri ve ekonomilerini sarsan iki büyük depremin hemen ardından BAE, depremlerden ağır şekilde etkilenen Suriye'nin yanı sıra Türkiye'ye de 100 milyon dolarlık yardım sözü verdi.

Reuters'e göre iki ülke arasındaki ikili ticaret, 2022'de bir önceki yıla göre %40 artışla 18,9 milyar dolara ulaştı.

New Lines Enstitüsü Strateji ve İnovasyon Departmanı Kıdemli Direktörü Nicholas Heras ise yaptığı değerlendirmede, Afrika'da nüfuz rekabeti devam etse de BAE'nin Türkiye'nin dış politikasına aktif muhalefet konumundan vazgeçtiğini ve aktif yatırımcı konumuna doğru ilerlediğini belirtti.

Al-Monitor'a konuşan Nicholas Heras;

“BAE, Türkiye ekonomisini yatırım yapabileceği ve bu yatırımdan kazanımlar elde edebileceğini düşünüyor.”

ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin şu anda yaklaşık 85 milyon olan iyi eğitimli bir nüfusu, büyük sanayi kapasitesi, tarım, temiz enerji ve askeri teknoloji gibi gelişmekte olan endüstrileri var ve bu özellikleri ile stratejik rolünü artırıyor. Bu yatırımlar BAE'ye fayda sağlayacağı gibi Türkiye'deki endüstrinin de önünü açabilir.

Türkiye'nin Avrupa, Afrika ve Asya'ya kolayca erişilebilen merkezi konumu, BAE'nin Türkiye'yi bir ticaret ve turizm merkezi olarak görmesini de sağlıyor.

Erdoğan son seçim zaferinden bu yana, önceki alışılmışın dışında ekonomi politikalarından uzaklaşıyor ve ekonomik güvenilirliğini düzeltmek için daha geleneksel bir yaklaşım benimsiyor gibi görünüyor.

Erdoğan, ABD'de üst düzey bankacılık yöneticiliği yapmış olan Hafize Gaye Erkan'ı ülkenin yeni merkez bankası başkanı olarak atadı. Bu hamle, Mehmet Şimşek'in yeni maliye ve hazine bakanı olarak atanmasının ardından geldi.

Heras, bölgede yaşanan değişimin Türkiye-BAE ilişkilerini nasıl etkileyeceğine dair yaptığı değerlendirmede ise;

"BAE ve Türkiye ilişkilerinde yakın gelecekte gerçekleşebilecek en büyük gelişme, Ankara ve Abu Dabi'nin, birbirlerinin etki alanları konusunda itiraz etmeyecekleri bir ortaklık anlaşmasına varmasıdır."

ifadelerini kullandı.

Kaynaklar

Tartışma