Arab Center DC: AB, ABD ve Türkiye arasındaki ilişkilerde yeni bir dönem başlayabilir mi?

ABD ve Türkiye arasındaki ilişkilerde, her iki taraf da kabloyu kesen ilk ülke olmak istemiyor. Peki AB, ABD ve Türkiye arasındaki ilişkilerde yeni bir dönem başlayabilir mi?

1. resim

ABD merkezli yayın yapan Arab Center DC'de, Türkiye'nin son dönemde uluslararası meselelerde aldığı olumlu rollerin ve AB ile ABD ile ilişkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Türkiye'nin Ukrayna savaşında aldığı rolden, Yunanistan ile ilişkilerde attığı adımlara kadar çok sayıda hamlesinin, dünyada olumlu karşılandığı belirtilen analizde, AB ve ABD ile Türkiye arasında bulunan ihtilafların da karşılıklı olarak görüşülmeye devam ettiği belirtildi.

Analizde ayrıca, İsveç'in NATO üyeliği ve Türkiye'nin F-16 talebinin karşılıklı olarak ilişkileri test edeceği ve iki ülkenin de olumsuz bir adım atarak “kabloyu kesen ilk ülke” olmak istemediği tespiti yapıldı.

İşte Arab Center DC'de yayınlanan analiz:

AB'nin Türkiye'ye yönelik tutumunda üç hafta önce bir değişiklik oldu. AB'nin dışişleri ve güvenlik politikasından sorumlu yüksek temsilcisi Josep Borrell ve Avrupa Komisyonu'nun komşuluk ve genişlemeden sorumlu üyesi Oliver Verhelyi, AB-Türkiye ilişkilerinin durumu hakkında kapsamlı açıklamalarda bulundu.

Ardından AB Genel İşler Konseyi, Türkiye ile "angajmana" hazır olduğunun sinyalini verdi.

Konsey'den yapılan açıklamada, sanki yeni bir bilgiymiş gibi, Türkiye'nin AB üyeliğine aday ve çeşitli alanlarda kilit bir ortak olduğunun altı çizildi. Bu gerçekler tüm taraflarca biliniyordu, ancak hiçbiri bunu yüksek sesle dile getirmiyordu.

Orta Doğu çalkantı içinde. Ukrayna'daki savaş neredeyse çıkmaza girmiş durumda. Türkiye ve Yunanistan ise birbirlerine karşı olumlu adımlar attılar.

Bu gelişmeler ışığında, Türkiye'deki birçok gözlemci AB'nin ilişkiler için olumlu bir gündem oluşturmaya karar verdiğini düşündü. Bu arada başka işaretler de Avrupa-Atlantik topluluğunun Türkiye'ye yeni açılımlar yapmakta olduğunu gösteriyordu.

Ortam bunun gerçekleşmesi için uygundu çünkü ülkeler bu belirsiz zamanlarda diğer ülkelerin desteğine ihtiyaç duyuyordu.

AB, Türkiye ile karşılıklı olarak kârlı işbirliği alanlarını keşfedebileceği fikrini masaya getirdi ancak herhangi bir angajmanın aşamalı, orantılı ve geri döndürülebilir olması gerektiğini de ekledi.

Bu bağlamda "geri döndürülebilir" kelimesi, AB'nin sonuçtan memnun olmaması halinde herhangi bir ilerlemeyi geri sarma gücünü elinde tutmak istediği anlamına gelebilir.

Bu ifadelerle birlikte AB'nin sözde cömert olduğunu ancak eylemde cömert olmadığını gösterdi.

Borrell ve Verhelyi tarafından hazırlanan raporun AB zirvesine sunulması bekleniyordu. Ancak görünmez bir el raporun yayınlanmasını engelledi.

Transatlantik cephede ise Türkiye ile ilişkilerle ilgili konular biraz daha farklı.

İlk bakışta ABD için Avrupa'daki en önemli acil mesele İsveç'in NATO'ya katılımı gibi görünse de aslında daha acil bir mesele ABD Kongresi ile Türk parlamentosu arasındaki bir anlaşmayı içeriyor.

Türkiye, 36 adet F-16 savaş uçağı alımı ve halihazırda Türk Hava Kuvvetleri'nin elinde bulunan 80 uçağın modernizasyonu konusundaki soru işaretlerini gidermek isterken, Kongre de ipleri elinde tutmak istiyor.

İki konu birbiriyle bağlantılı çünkü ABD İsveç'in bir an önce NATO'ya kabul edilmesini istiyor. Bu arada Türkiye, F-16'ların alımı konusunda ABD'li yetkililerle bir anlaşmaya varmaya çalışırken, Washington'a İsveç'in NATO üyeliğinin onaylanıp onaylanmamasına ilişkin bir önergenin görüşülmek üzere Türk parlamentosuna sunulduğunu bildirdi.

Bu nedenle Türkiye ile İsveç arasındaki anlaşmazlıklar ABD Kongresi ile Türk parlamentosu arasında bir sürtüşme kaynağı haline geldi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, süreci hızlandırmak için önergelerin Kongre ve Türk parlamentosuna eş zamanlı olarak sunulmasını önerdi.

Her iki taraf da kabloyu kesen ilk ülke olmak istemiyor.

İki ülke arasında ABD'nin ayak sürümesi daha muhtemel. F-16'ların satın alınması ve modernizasyonu anlaşması sorunu çözüldüğü takdirde Türkiye'nin ABD'nin isteklerine karşı çıkması pek olası değil.

İsveç'in NATO'ya katılımı bu nedenle iki ülke arasında bir yan mesele haline gelmiştir.

Ancak İsveç'in NATO üyeliği meselesinin yanı sıra, Ankara ile Washington arasında ele alınması ve çözülmesi gereken uzun bir anlaşmazlık listesi daha var.

Erdoğan, ABD Başkanı Joe Biden ile Türkiye-ABD ilişkilerini enine boyuna tartışmaya hevesli. Böyle bir görüşme geçtiğimiz günlerde iki liderin yaklaşık bir saat telefonda konuşmasıyla gerçekleşti.

Bu görüşmede Beyaz Saray ise NATO ittifakının güçlendirilmesinin önemine vurgu yaptı ve İsrail'in kendini savunma hakkını yineledi.

Biden ve Erdoğan'ın önümüzdeki yıl Temmuz ayında Washington'da yapılacak yıllık NATO zirvesi sırasında tekrar bir araya gelmeleri bekleniyor.

Ankara ile Washington arasındaki ilişkilerin bir diğer sıcak konu da, Suriye'deki ABD güçleri ile Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülkenin terör örgütü olarak kabul ettiği PKK üyelerinden oluşan Suriye Demokratik Güçleri'nin son dönemde gerçekleştirdiği ortak askeri tatbikatlar.

Bu konu Türkiye tarafından diğerlerinden daha önemli bir mesele olarak algılanıyor ve Erdoğan'ın NATO zirvesinde Biden ile bu konuyu gündeme getirmesi muhtemel.

Bu arada Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yıllık basın toplantısında Erdoğan'ın Gazze'deki durumu çözme çabalarında önemli ve öncü bir rol oynadığını söylediğinde Rusya'dan övgü geldi.

Sorunlar bir gecede çözülmeyecektir ve Türkiye'nin Gazze'deki savaşı sona erdirme çabalarındaki rolü, çok önemli noktaya ulaşmayabilir.

Ancak ülkenin adının uluslararası alanda olumlu bir bağlamda anılıyor olması, karşı karşıya olduğu sorunların bir kısmının çözülmesi için çalışmayı kolaylaştırmaktadır.

Tartışma