gdh'de ara...

Arab Center DC: Ortadoğu'da değişim ve orta güçlerin yükselişi

Tüm dünyada olduğu gibi Ortadoğu'da da kökten bir değişim yaşanıyor. Çok kutupluluk ile birlikte Türkiye ve Suudi Arabistan gibi ülkeler kendi çıkarlarını önceleyen orta güçler haline geliyor. 

1. resim

ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Arab Center DC'de, dünyada son dönemde yaşanan gelişmelerin ve dünya düzeninin çok kutuplu düzene doğru evrilmesi ile şekillenen yeni dengelerin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

ABD'nin başta Ukrayna-Rusya savaşına ve Asya-Pasifik bölgesine odaklanması ve özellikle Afganistan başta olmak üzere Ortadoğu'dan çekilme hamlelerinin çok kutuplu düzenin oluşumunu hızlandırdığı tespiti yapılan analizde, Türkiye ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin yerel ve küresel çıkarları olan orta güçler haline geldiğini belirtildi.

Analizde ayrıca, bu ülkelerin önümüzdeki dönemin çok kutupluluğun etkisi ile bu ülkelerin yükselişinin ve etkisininin artacağı bir dönem olacağı öngörüsüne yer verildi.

İşte Arab Center DC'de yayınlanan analiz:

Orta Doğu ile ilgili konularda “uzlaşı” hemen hemen hiçbir zaman doğal bir sonuç değildir. Ancak çoğu teorisyen Soğuk Savaş'ın sona ermesinin, bölgenin jeopolitiğini derinden yeniden şekillendirdiği konusunda hemfikirdir.

Ortadoğu'daki şu andaki durum, Soğuk Savaş dönemindeki iki kutuplu dünyadan daha parçalı ve çeşitlenmiş bir jeopolitik manzaraya doğru yaşanan geniş çaplı küresel değişimi yansıtmaktadır.

Bu dönemde Orta Doğu'daki ülkeler bölge siyaseti, ekonomileri ve güvenlik meseleleri üzerinde daha belirgin bir etkiye sahip olmaya başladılar. Bu da, dünyanın çok kutuplu bir noktaya evrilmesine katkıda bulundu.

Dahası bu çok kutuplu düzene, başta Çin ve Rusya olmak üzere yeni ortaya çıkan küresel oyuncuların da eklenmesiyle birlikte Ortadoğu'da kökten bir değişim yaşanmaya başlandı.

Diğer yandan ABD dış politikasındaki dalgalanmalar ve başta Afganistan olmak üzere geri çekilme kararları, diğer güçlerin boşlukları doldurması için fırsatlar yarattı.

Bu önermeye karşı argümanlar olsa da, ABD'nin Rusya-Ukrayna ve Asya-Pasifik bölgesine odaklanması ve Washington'un bazı yönetimler altında daha izolasyonist bir duruş benimsemesi, Orta Doğu'daki Amerikan ayak izini azaltarak diğer güçlerin devreye girmesine izin verdi.

Bazı ülkelerdeki ekonomik çeşitlenme, teknolojik ilerleme ve sosyal reform çabaları iç dinamikleri ve dış ilişkileri değiştirerek bölgenin çok kutuplu bir yapıya dönüşmesine neden olmuştur.

Pek çok Orta Doğu ülkesi ekonomilerini petrole bağımlılığın ötesinde çeşitlendirmek için önemli çabalar sarf etmekte, böylece bölgenin iç dinamiklerini ve dış ekonomik ilişkilerini değiştirmekte ve bu çok kutuplu manzaraya katkıda bulunmaktadır.

Çok kutupluluk

Çok kutupluluğa geçişin, daha geniş küresel jeopolitik değişimlerin bir sonucu olduğu açıktır.

Bölge, genellikle geleneksel ittifak hatlarını aşan karmaşık bir güvenlik paktları ve askeri ittifaklar ağı ile karakterize edilmektedir. Dahası, Arap Baharı'ndan bölgede devam eden reformlara kadar sosyopolitik hareketler ve değişimler de Orta Doğu devletlerinin iç dinamiklerini yeniden şekillendiriyor.

Bu hareketler ülkeler içindeki ve arasındaki güç dengesini değiştirerek bölgenin çok kutuplu yapısını etkileyebilir.

Foreign Policy Research Institute tarafından yakın zamanda yayınlanan bir makalede, bu dönüşümlerin ortasında bile bölgede bazı durumların devam ettiği belirtildi.

Sonuç olarak ABD ve bölgesel aktörler, çoğu zaman rakiplerinin zararına olacak şekilde, kendi çıkarlarının peşinden inatla gitmeye devam ettiler.

Makalede, Suudi Arabistan ve Türkiye gibi ülkelerin yerel ve küresel çıkarları olan orta güçler haline geldiğini belirtiliyor.

Bu ülkeler, çok kutuplu dünyada kendi stratejik çıkarlarının, dış politika hedeflerinin ve etki alanlarının peşine düşen bir anlayışla hareket ediyorlar.

Bu bölgesel dönüşüm, birden fazla gücün nüfuz için yarıştığı ve sürekli değişen bir ilişkiler ağı içinde işbirliği yaptığı daha karmaşık ve rekabetçi bir manzaraya yol açmıştır. Ancak çok kutupluluk ne Orta Doğu'ya özgü ne de yeni bir olgudur.

Günümüz jeopolitiğinde, küreselleşme, karşılıklı bağımlılık ve bölgesel güçlerin yükselişinin bir sonucu olarak, tek bir devletin gücün tüm yönleri üzerinde başka herhangi bir devletten önemli bir meydan okuma olmaksızın baskın bir etkiye sahip olduğu tam anlamıyla tek kutuplu bir bölge tanımlamak giderek daha nadir hale gelmektedir.

Ancak bazı bölgeler, belirli bir ülkenin ezici etkisi nedeniyle belirli açılardan veya belirli bir süre için tek kutuplu eğilimler sergilemektedir.

Özellikle Orta Doğu, Soğuk Savaş'tan önce de çok kutuplu dinamikler yaşamış ve tarih boyunca çeşitli güçler bölge üzerinde nüfuz sahibi olmuştur. Bu çok kutupluluğun izleri antik çağlara kadar sürülebilir ve ortaçağ, Osmanlı İmparatorluğu ve sömürge dönemi de dahil olmak üzere farklı dönemler boyunca devam etmiştir.

Bu dönemlerin her biri kendine özgü yöntemlerle bölgeyi stratejik topraklar, kaynaklar ve ticaret yolları üzerindeki kontrol ve nüfuzunu genişletmek için bir rekabet alanına dönüştürmüştür. Ortaya çıkan rekabetler Orta Doğu'daki siyasi, kültürel ve dini manzarayı şekillendirmiştir.

Birinci Dünya Savaşı'nın ardından bölge, İngiliz ve Fransız kontrolü altında mandaların kurulması ve bağımsız devletlerin yükselişiyle yeni bir çok kutupluluğa sahne olmuştur. İkinci Dünya Savaşı, petrol kaynakları ve stratejik konumu nedeniyle Orta Doğu'nun stratejik önemini artırmıştır.

Bu dönemler boyunca Orta Doğu nadiren tek bir gücün hakimiyeti altında kalmıştır. Bunun yerine Orta Doğu çoğu zaman hem bölge içinden hem de dışından gelen rakip çıkarların ve etkilerin kesişme noktasında yer almıştır.

Bu tarihsel bağlam, Orta Doğu'nun günümüze kadar gelişmeye devam eden çok kutuplu özelliklerinin altını çizmektedir. Çok kutupluluk belki de Orta Doğu gibi karmaşık bir bölgenin gereksinimlerine uygundu. Çünkü orta ve küçük güçler çok kutuplu bir dünyada önemli etkiye sahip olabilir.

Tüm bu gelişmeler ve tarihi anlatı göstermektedir ki; önümüzdeki dönem çok kutupluluğun etkisi ile bu ülkelerin yükselişine ve etkisini artırdığına şahit olduğumuz bir dönem olacaktır.

Tartışma