Arab News: Türkiye, düzensiz olan bölgede düzen için stratejik adımlar atıyor!

Türkiye, bölgedeki çıkarlarını korumak için odağını, askeri müdahalelerin ardından yumuşak güç kullanımına kaydırdı. Ancak Türkiye'nin stratejik hamleleri beş ana zorluk ile karşı karşıya.

1. resim

Suudi Arabistan merkezli yayın yapan Arab News'de, Ortadoğunun geleceğinin ve Türkiye dış politikasının hem bölgesel hem de ülke için geleceğinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Türkiye'nin, bölgedeki çıkarlarını korumak için odağını askeri müdahalelerin ardından yumuşak güç kullanımına kaydırdığı tespiti yapılan analizde, fakat olumlu adımlarına rağmen sonuç olarak Türkiye'nin geleceğinin Ortadoğu dengelerine bağlı olduğuna dikkat çekildi.

Analizde ayrıca; Türkiye'nin son dönemde dış politikasında proaktif stratejiler yerine reaktif ve taktiksel hamleler benimsediği tespiti yapıldı.

İşte Arab News'de yayınlanan analiz:

Her ülkenin dış politikası stratejik çevresi, komşuları ve bölgesel düzen algısı tarafından şekillendirilir.

Bu durum şüphesiz olarak, hiçbir yerde siyasi gerilimler, silahlı çatışmalar, ekonomik ve sosyal istikrarsızlıklarla dolu bir bölge olan Orta Doğu'da olduğu kadar belirgin değildir.

Türkiye için bölgesel güvenlik sorunları karmaşıktır ve bu, çıkarlarını korumak açısından bazı zorluklar teşkil etmektedir.

Orta Doğu her zaman bir istikrarsızlık noktası olmuştur. Ancak son yıllarda krizlerin tırmanması bölgesel düzenin kırılganlığı artırmıştır.

Bu durum Türkiye'yi, ortaya çıkan tehditleri duruma göre yönlendirmek ve isteklerini çalkantılı bir bölgenin gerçekleriyle dengelemek için yeni stratejiler ve araçlar düşünmeye itmiştir.

Bu bağlamda Türkiye, dış politikasında proaktif stratejiler yerine reaktif ve taktiksel hamleler benimsemiştir.

Daha önceki katı yaklaşımı Ankara'yı sık sık bölgesel aktörlerle karşı karşıya getirdi ve Libya'dan Suriye'ye ve Doğu Akdeniz'e kadar karmaşık rekabetler yarattı.

Ancak, Türkiye'nin bölgesel aktörlerle ilişkilerini normalleştirmesinin önünü açan bölgedeki gerilimin azalmasının ardından Ankara, bölgedeki ilişkilerini ve çıkarlarını korumak için odağını askeri müdahaleden yumuşak güç kullanımına kaydırdı.

Bu değişimde iç siyasi faktörler, çok kutuplu bölgesel yapının yükselişi ve yoğunlaşan jeopolitik rekabet etkili olmuştur.

Türkiye'nin yeni politikası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından net bir şekilde ifade edildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan;

“Bölgemizin sürekli diken üstünde olduğu bir dönemde, dış politikada yeni denklemler kurmak sadece bir tercih değil, aynı zamanda bir zorunluluktur.”

açıklamasında bulundu.

Ankara, bölge devletleri arasındaki ittifakların birbirlerine karşı değil, tehditlere karşı kurulması gereken bölgesel bir model üzerinde çalışıyor gibi görünüyor.

Bu bölgesel model, herhangi bir devletin “kural koyucu” ya da “kural alıcı” olmasını değil, yeni bir bölgesel düzende ortak olmasını gerektiriyor.

Bu bağlamda, Türk politika yapıcıları dış politikada önemli bir dönüşüm gerçekleştirmektedir.

Ancak beş ana zorluk söz konusudur.

Birincisi, Suriye'dir.

Türkiye'nin Orta Doğu'daki dış politikası, hem güçlü hem de kırılgan olduğu derin tartışmalı bir arena olmaya devam ediyor. Suriye rejimi ile ilişkilerin normalleşmesi ihtimali, Türkiye'nin dış politikasında büyük bir değişim yaratacaktır.

İkincisi, terörist "Kürt grupların" tehdidir.

Türkiye'nin başlıca endişesi, bölgesel düzensizliğin Irak'ın kuzeyi ve Suriye'de “Kürt grupların” iddiasını arttırmasıdır.

Terör örgütü PKK ve ona bağlı YPG gibi gruplar Türkiye'nin ulusal güvenliği ve çıkarları için önemli bir tehdit oluşturmaktadır.

Bu gruplarla Türk güçleri arasında son dönemde tırmanan çatışmalar, Türkiye'nin terörist faaliyetlerindeki potansiyel artıştan duyduğu endişenin altını çizmektedir.

Üçüncüsü, Gazze savaşı ve İsrail-İran gerginliği. İran'ın bölgesel istikrarsızlığa dolaylı olarak müdahil olması ve İsrail ile doğrudan çatışma riski karmaşıklığı daha da arttırıyor.

Gazze savaşı tüm bölge devletleri için önemli zorluklar teşkil etmektedir ve tüm çabalar İsrail saldırganlığını durdurmak ve Filistin halkının kötü durumu için bölgesel işbirliği kavramını geliştirmek konusunda başarısız olmuştur.

Dördüncüsü, kırılgan ve başarısız devletlerdir.

Irak'ın güvenlik sorunları ve Lübnan'ın siyasi ve ekonomik felci bölgesel kargaşaya daha da katkıda bulunmaktadır.

Ayrıca, Suriye, Yemen ve Sudan'daki istikrarsızlık sadece ciddi insani acılara yol açmakla kalmamış, aynı zamanda daha büyük bir bölgesel krize katkıda bulunarak bu ülkelerde ve ötesinde yaşayanlar için gıda ve su güvenliğini etkilemiştir.

Türkiye, arabulucu ve insani yardım sağlayıcısı olarak bu ülkelerin istikrara kavuşması konusunda en etkin ülke konumundadır.

Son olarak ise ekonomik çıkarlara yönelik tehditler dikkate alınmalıdır.

Türkiye için Orta Doğu'daki istikrarsızlığa karşı koymanın bir yolu da ekonomik girişimler yoluyla bölgesel işbirliğidir.

Örneğin, Türkiye'nin Irak, BAE ve Katar ile birlikte Irak'ın Basra limanını Türkiye'ye bağlayacak milyarlarca dolarlık girişim gibi iddialı projelere dahil olması, bölgesel bağlanabilirliği ve ekonomik entegrasyonu artırma çabalarını vurgulamaktadır.

Ancak bölgesel karışıklıklar bu işbirliğinin önünde önemli engeller oluşturmaya devam ediyor ve bu girişimleri gölgeleme riski taşıyor.

Türkiye'nin rolü ve etkisi, şüphesiz her ülke gibi kendisini çevreleyen istikrarsızlıklardan etkilenmektedir.

Ancak kabul edilmesi gereken bir gerçek var; bölgesel düzeni şekillendirme kabiliyeti yüksek olsa da Türkiye'nin geleceği, Orta Doğu'nun geleceğine bağlıdır.

Kaynaklar

Tartışma