Asker mektupları: Antik Roma sınırındaki hayat
Vindolanda’da parti davetlerinden sıcak tutan çorap taleplerine kadar çeşitli konularda yazılmış mektuplar, askerlerin günlük yaşamını aydınlatıyor.
İngiltere, Vindolanda’da keşfedilen ve parti davetiyelerinden sıcak tutan çorap taleplerine kadar çeşitli konularda yazılmış mektuplar, bir Roma kalesinin içerisindeki günlük yaşamın ilk elden anlatımlarını gösteriyor.
MS 1. yüzyılın sonunda, kuzey Britanya’daki bir Roma kalesinde konuşlanmış bir askere bir mektup yazılmıştı. Yazarın, alıcıya “çorap … iki çift sandalet ve iki çift iç çamaşırı” gönderileceğini söylediği mektup, “en büyük şans içinde yaşamanız için dua ettiğim tüm arkadaşlarınızı” şeklinde selamlayarak sona eriyordu.
Bu mektup, 1973 yılında, bugün İngiltere’nin İskoçya sınırına yakın konumdaki Northumberland ilçesinde bulunan Vindolanda kalesinde yapılan kazılar sırasında keşfedildi. O zamandan beri bulunan ve deşifre edilen diğer yazılarla birlikte Vindolanda tabletleri, Britanya istilasına başlandıktan birkaç on yıl sonraki Roma garnizonlarının yapısı hakkında oldukça zengin bilgiler sağladı.
Ahşap üzerine yazılmış tabletler, bir zamanlar bu sınır üssünde yaşamış olan erkeklerin – ve bazı kadınların – hayatlarındaki sıradan, günlük anlar hakkında bir bilgi hazinesi sunuyor. Mektuplar, askeri görevleri, mali kaygıları, hastalıkları, sosyal davetleri, okuryazarlık seviyeleri ve etnik kökenlerine ışık tutuyor.
Britanya’daki Roma
MS 43’te Roma imparatoru Claudius tarafından başlatılan Britanya fethi, 60 yılında Boudica’nın isyanıyla sekteye uğradı. Asi kraliçe yenilgiye uğratıldıktan sonra, Roma kuvvetleri, MS 80’e dek Galler’i ve kuzey İngiltere topraklarını güvence altına aldılar ve general Agricola’nın komutası altında bugünkü İskoçya’ya girerek ilerleyişlerine devam ettiler. II. Lejyon Adiutrix’in Tuna yakınlarında konuşlanmak üzere geri çekilmesinden sonra ise Romalılar İskoçya’ya boyun eğdirme şansını kaybettiler. Güneye doğru hareket eden askerler, kabaca doğudan batıya uzanan bir tahkimat hattı oluşturdular.
Bu hat üzerindeki kalelerden biri, MS 85 civarında kurulan Vindolanda’ydı. Orijinal yapı kısa süre sonra yeniden inşa edildi ve sonraki 300 yıl boyunca, Roma garnizonları imparatorluğun en kuzey noktasını Kaledonyalı akıncılara karşı korurken, Vindolanda bölgesinde toplam dokuz kale inşa edilecekti.
Çorap ve ayakkabılarla ilgili mektup, Vindolanda’nın kuruluşundan hemen sonra yazılmıştı. Yaklaşık bir nesil kadar sonra, MS 117’de Roma’da yeni bir imparator ilan edilmişti. Kendini, genişleyen imparatorluğun sınırlarını belirlemeye ve güvence altına almaya adamış olan Hadrianus, Vindolanda’nın hemen kuzeyinde, kendi adını taşıyan savunma duvarının inşa edilmesini emretti.
Kaledeki askerler
Vindolanda yazı tabletlerinin yapıldığı ve kullanıldığı dönemde, kalede iki ordu birimi bulunuyordu: piyadelerden oluşan Birinci Tungria Kohortu ve piyade ve süvarilerin karışımı olan Dokuzuncu Batavya Kohortu. Roma ordusuna ait olmaları bakımından Romalı sayılıyorlardı, ancak auxilia’nın bir parçasıydılar: 25 yıllık hizmeti tamamladıktan sonra vatandaşlık alan, eyaletlerden toplanmış askerlerden oluşturulan destek birlikleri. Hem Tungrialılar hem de Batavyalılar, bugünkü batı Almanya ve Hollanda’nın Rheinland bölgesinden geliyorlardı.
Kaledeki yaşam koşulları zordu. Birinci Tungria kohortu (askeri birlik) için bir çeşit askeri mevcut raporu olan tabletlerden biri, Vindolanda’daki adamlardan 31’inin göreve uygun olmadığını ve 10’unun göz iltihabından muzdarip olduğunu ortaya koyuyor. Alanda yapılan kazıların gösterdiğine göre, kışla kirliydi, yetersiz aydınlatılmıştı ve parazitlerle doluydu, enfeksiyonlar ve hastalıklar için iyi bir üreme alanıydı.
Günümüze ulaşan bulmacalar
Romalılar kaleyi her yeniden inşa ettiğinde, eski yapıların önemli kalıntıları suyla dolu toprağa gömülüyordu. Çürüme ve bozulma için gerekli olan oksijenden yoksun olan ahşap tabletler, deri eşyalar ve askerlere ait diğer organik malzemeler son derece iyi durumda günümüze ulaşabildi. (Vindolanda’da diğer Roma dönemi alanlarından çok daha fazla deri ayakkabı bulundu.)
1973’te Vindolanda’daki ilk tabletlerin bulunması büyük heyecan yarattı. O zamandan beri, en son 2017’de olmak üzere çok daha fazlası ortaya çıkarıldı. Bulunan bu belgeler, hesaplar ve listeler, askeri mevcut raporları, kişisel mektuplar ve edebi metinlerden oluşuyor.
Buluntularda iki tür tablet mevcuttu. Biri, eritilip düzleştirilerek yeniden kullanılabilen, balmumu kaplı ince bir tahta parçasıydı. Bu yeniden kullanılabilir türdeki tabletler üzerinde stylus ucuyla yapılan çizikler korunduğu için, tabletin her yeni kullanımında yazılan mesajların izleri genellikle üst üste binerek deşifre edilmesi imkansız bir harfler karmaşası yarattı.
Diğer tür ise tek kullanımlıktı. Ahşap tabletler, mürekkebin yayılmasını önlemek için sadece ince bir balmumu tabakası ile kaplanmıştı. Tek kullanımlık tabletlerde bile mürekkep genellikle solmuş ve okunamaz durumda. Çoğunlukla sadece mikroskop altında veya büyütülmüş bir fotoğrafta çizikler görülebiliyor. Bazı tabletlerde sadece boşluklar bulunuyor, bu da kaç harfin eksik olabileceğini tahmin etmek ve kelimelerin ne olabileceğini bağlamdan çıkarmaya çalışmak anlamına geliyor. Metinleri deşifre etmek özenli bir iş ve kapsamlı bir Latince bilgisi ve Roma ordusu tarafından kullanılan tüm argo ve kısaltmaları bilmeyi gerektiriyor.
Gazeteler, çorap ve ayakkabı yollama ile ilgili bu son derece sıradan ve gösterişsiz bulguyu havada kapmıştı. Bu mektup, asker oğlunun Roma imparatorluğunun kuzey sınırındaki bu kasvetli görevde sıkıntı çektiğinden endişe duyan nazik bir anne tarafından mı gönderilmişti? Böyle bir yorum mümkündü, ancak genel olarak mektubun ticari bir işlemi detaylandırma ihtimali daha olası görünüyor.
Yazı tabletleri, çoğunlukla atıldıkları için – biraz da şans eseri, günümüze ulaşmayı başardı. Eğer metinler taslak bir mektuba ait değilse, büyük ihtimalle Vindolanda’daki birine postalanmışlardı. Mektupların birkaçı kazara atılmış olabilir, ancak tarihçiler neredeyse hepsinin, özellikle de mal sahibi başka bir göreve geçmek üzereyken ve gerçekten neyin taşınmaya değer olduğuna karar vermek zorunda kaldığında, artık saklamaya değmeyecekleri için atıldığına inanıyor.
Birkaç metin üzerinde yapılan çalışmalar tamamlandı ve her birini deşifre etme görevi, başka bir dildeki bir bulmacayı herhangi bir ipucu olmadan çözmeye benziyor. Bunlar, diğer yabancılardan bahseden yabancılar tarafından yazılmış yalnızca tek taraflı bir iletişimin parçaları. Bazen birinin kim olduğu, konumu, ailesi ve arkadaşları hakkında bir fikir oluşturmaya yetecek kadar mesaj parçacıkları bulunuyor. Ama o zaman bile birçok boşluk barındırıyor. İlk mektuptaki ayakkabılar gerçekten geldi mi? Henüz bir yanıt bulunamadı, bu nedenle akıbetleri muhtemelen bilinmiyor.
Askeri izinler ve ayrıcalıklar
Tabletler, günlük rutinlerin anlık görüntülerini sunuyor. Aşağıda, muhtemelen her sabah yazılan ortak bir belgenin eksiksiz bir tercümesi yer alıyor:
15 Nisan. Dokuzuncu Batavyalılar Kohortu Raporu. Herkes olması gerektiği gibi görev yerlerinde. Optio’lar (Roma ordusunda, modern ordulardaki ikinci komutanınkine benzer bir pozisyonda bulunan asker) ve curator’lar (kıdemli memur) raporu hazırladı. Crescens centuria optio’su Arcuttius teslim etti.
Diğer metinler, ayakkabı yapmak veya hamam inşa etmek gibi özel görevlere atanan erkeklerden bahsediyor. Hadrian Duvarı ve çevresindeki kaleler gibi taş yapılar en görünür Roma kalıntıları, ancak Vindolanda’daki ilk aşamalarda inşaat, dal örgü tekniğinde örülmüş ahşap duvarlardandı. Arkeologlar, muhtemelen metinde bahsedilen ilk hamamı buldular ve bu yapı, büyük olasılıkla taştan yapılmış ilk yapıydı.
Tabletler arasında izin talepleri de bulunuyordu (ancak hiçbiri bu sürenin ne kadar olacağını belirtmiyor). Arkadaşlar ve aileler mektuplarla iletişim kuruyordu. Mektuplardan birinde, maddi kaygıların ağır bastığını görüyoruz: “Bana biraz para, en az 500 denarius göndermezseniz, teminat olarak yatırdığımı kaybedeceğim … ve mahcup olacağım.” Bu talep, tahıl, post ve lif alım satımıyla ilgili bir mektupta yer alıyordu; diğer birçok mektup da ticaretle ilgiliydi.
Vindolanda, imparatorluğun en ucunda olmasına rağmen, Roma İmparatorluğu’nun geniş pazarlarıyla tamamen bağlantılıydı. Malların taşınmasını geciktiren kötü yollardan söz edilse de, satın almaya gücü yetenler için hemen hemen her şeyin mevcut olacağı bilinci her zaman vardı. İlk mektupta bahsedilen ayakkabı ve giysiler, av ağlarından istiridyelere kadar her şeyle uyumlu. Tabletlerin birçoğu köleler tarafından yazılmıştı ve üslerde kıdemli memurlar tarafından ayrıntılı satın alımlar yapılıyordu.
Yüksek sınıf
Vindolanda tabletlerinin sürprizleri arasında garnizon topluluğunun kadınlarına yapılan göndermeler de vardı. Komutanın veya yüksek rütbeli bir memurun evi olan praetorium, merkezi bir avlu etrafında konumlandırılmış ve Pompeii’deki oldukça büyük bir evle karşılaştırılabilir boyut ve şekilde tasarlanmış, herhangi bir üste görülebilecek en görkemli binalardan biriydi. Bu kişiler, senato düzeninin hemen altında yer alan ve bir dereceye kadar önemli statüdeki sosyal sınıf olan Equestrian sınıfına aitti. Üç yıl veya daha uzun süre sürdürdükleri görevleri sırasında ailelerini ve ev halkını da yanlarında getirmişlerdi.
Vindolanda tabletlerinin en ünlülerinden biri, Coria’daki komutanın eşi Claudia Severa tarafından yazılan ve Vindolanda valisinin eşi Sulpicia Lepidina’yı 11 Eylül’deki doğum günü partisine davet eden bir mektup. Metnin çoğu bir katip tarafından yazılmıştı ama Severa kesinlikle kendi el yazıyla, “Seni bekliyorum kardeşim. Elveda, kardeşim, en sevgili ruhum, her şeyin yolunda gitmesini umarak selamlıyorum” diye eklemişti. Mesajı, muhtemelen Avrupa’da bir kadının el yazısının günümüze ulaşmış en eski örneklerinden biri. Severa ve Lepidina, Roma’da sahip olacakları türden bir bağı sürdürmek için ellerinden gelenin en iyisini yaparak düzenli şekilde yazışmış olmalılardı.
Lepidina’nın Vindolanda valisi olan eşinin adı Flavius Cerialis’ti. Valatta adında bir kadın, yazdığı bir mektupta Cerialis’e “ciddiyetini azaltmasını ve Lepidina aracılığıyla ona istediğini vermesini” söylüyordu. Kayırma, Roma toplumunun merkezinde yer alıyordu ve erkekler kadar kadınlar da bu tavsiye ve iltimas ağında kendi rollerini oynuyorlardı. Arkeolojik kazılar sayesinde, Lepidina’nın yaşamına başka canlı ayrıntılar da eklendi. Zarif ve pahalı ayakkabılarından biri bulundu, belki de tamir ettirmeye ihtiyaç duymadığı için atılmıştı. Ayrıca çocuklarına ait ayakkabılar da ortaya çıkarıldı.
Vali Flavius Cerialis’in adı, bir vatandaş ve bir eques olmasına rağmen, aynı zamanda bir Batavyalı olduğunu gösteriyor. Mektuplardan birinde bir decurion (süvari birliği komutanı) ona “kralım” diye hitap ediyor, bu da onun kabilenin kraliyet ailesinden gelme ihtimalini mümkün kılıyor. Bu komutan ile askerleri arasındaki ilişki, büyük olasılıkla çoğu askeri birimdekinden farklıydı. Aynı mektupta decurion, adamlarının tamamını mı yoksa sadece yarsını mı belirli bir yere götürüp götürmeyeceği konusunda emir isterken, belki de daha acil olarak, en azından askerler açısından, komutanına “Asker arkadaşlarımın birası yok. Lütfen gönderilmesi için emir verin.” şeklinde bildiriyor.
Yerel çatışmalar
Vindolanda bir sınır karakoluydu. Hadrian Duvarı’nın daha sonraki inşası, imparatorluk tarafından bir tür askeri tehdidin algılandığını açıkça ortaya koyuyor. Kalenin konumu ve askeri doğası göz önüne alındığında, belki de şaşırtıcı bir şekilde, bölgede ne kadar çok veya ne kadar az çatışma olduğu bilinmiyor. Tabletler arasında bulunan kanıtlar oldukça yetersiz. Birinci Tungria Kohortunun hastanesinde “volnerati” olarak listelenen altı adam bulunuyor, bu en doğal haliyle “yaralı” olarak tercüme edilse de sadece “bir kazada yaralandıkları” anlamına da gelebilir.
Tabletler yerel halktan neredeyse hiç bahsetmiyor. Bulunan parçalardan biri, “Britonların zırhla korunmadığını, çok fazla süvari olduğunu, süvarilerin kılıç kullanmadığını Brittunculi’lerin ise mızrak atmak için ata binmediklerini” belirtiyor. Aşağılayıcı bir terim olan Brittunculi, “küçük Britonlar” ya da “sefil küçük Britonlar” anlamına geliyor ve yazarın onları hor gördüğünü ima ediyor. Ancak bu kelimeyle başka hiçbir yerde karşılaşılmadığından, eyalette görev yapan Romalı bir subay için tipik mi yoksa aşırı bir tutum mu olduğunu anlamayı zorlaştırıyor.
Vindolanda bölgesinde kazı çalışmaları devam ediyor ve her sezon yeni keşifler yapılıyor: silahlardan sofra takımına, mücevherden zırha kadar bulunan her bir eser, tıpkı önlerindeki tabletler gibi, sınırdaki Romalı yardımcı birlikler için hayatın gündelik gerçeklerini daha net bir şekilde odak noktası haline getiriyor.