Atlantic Council: Ne ABD ne de Rusya, Türkiye'nin bir kara harekâtını durduracak konumda değil
Türk resmi açıklamaları ve geçmiş operasyonlar yeni bir Türk harekatına dair şüphe bırakmıyor. Ne ABD ne de Rusya, Türkiye'nin bir kara harekâtını durduracak konumda değil.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin güney sınırları boyunca ABD'nin terör örgütü olarak listeye aldığı PKK'ya bağlı militanlardan temizlemek için tasarlanmış bir askeri operasyon olan Pençe-Kılıç Harekatı'nın kara aşamasını yakında başlatma niyetinin sinyallerini verdi.
Erdoğan, bu yılın Haziran ayından bu yana yeni ve büyük bir operasyondan söz ediyor ancak zamanlamanın kendi seçimi olacağını sürekli olarak vurguladı ve "Bir gece ansızın." ifadelerini kullandı. Kara harekatı için hazırlıklar neredeyse tamamlanmış görünüyor.
Yeni tırmanışa, 13 Kasım'da İstanbul'un ikonik ve kalabalık İstiklal Caddesi'nde altı kişinin ölümüne neden olan ölümcül bir bombalı saldırı neden oldu.
Türkiye, bombacıyı, destek ağını tespit eden tutuklamalar gerçekleştirdi ve PKK'nın Suriye kolu olan sözde Halk Savunma Birlikleri veya YPG ile ayrıntılı bağları olduğunu açıkladı. YPG de dahil olmak üzere PKK bağlantılı örgütler, Pençe-Kılıç'ın başlangıcından bu yana Türkiye'de ve Suriye'deki Türk hedeflerine saldırılar düzenledi.
Ancak burada daha da önemli olan; Erdoğan'ın YPG'yi Türkiye sınırının otuz kilometre etrafında yada en azından Fırat Nehri'nin batısında tamamen tasfiye etme taahhüdü. Bu muhtemelen, YPG ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın rejim güçleri tarafından ortaklaşa kontrol edilen Tel Rıfat ve Menbiç'e yönelik bir operasyon anlamına geliyor.
Pençe-Kılıç, Irak'ın Kuzeyi ve Suriye'de onlarca yıldır devam eden PKK karşıtı operasyonların sonuncusu. Operasyon 20 Kasım'dan bu yana, başta insanlı ve insansız hava araçları olmak üzere hava ve topçu saldırılarından oluşuyordu. Ancak gelinen noktada bir kara harekatına ilişkin beklentiler, Washington ve Moskova'nın kara harekatını önlemek veya en azından kapsamını sınırlamak için devreye girmesine neden oldu. Ancak Türk resmi açıklamaları ve geçmiş operasyonlar bunun gerçekleşeceğine dair şüphe bırakmıyor.
Ankara'nın Pençe-Kılıç'taki amacı,PKK ile bağlantılı güçleri hassas sınır bölgelerinden çıkarmak, Suriye'deki savaşı bitirmek, mülteci dönüşlerini mümkün kılmak ve nihai olarak Türkiye'nin bölgedeki nüfuzunu sağlamak için bir “güvenli bölge” oluşturmaya odaklanıyor.
Böyle bir operasyon sonucu YPG'nin Menbiç ve Tel Rıfat'tan çıkmasıyla, grubun 2015 sonrası Arap ağırlıklı kuzeybatı Suriye'deki toprak kazanımları tersine dönecek. Erdoğan karşıtı siyasi muhalefet partilerinden oluşan koalisyon (“Altılı Masa”) sınır bölgelerinin güvenliğini sağlamak için askeri harekata destek sinyali verirken, Türk kamuoyu genel olarak PKK'ya karşı sınır ötesi operasyonları destekliyor.
Ne Amerika Birleşik Devletleri ne de Rusya, bir kara harekâtının başlamasını durduracak konumda değiller ancak başladığında bitirmek için baskı uygulayacaklarına şüphe yok.
Her iki ülkenin istihbarat şeflerine Ankara'ya yapılan son ziyaretleri sırasında büyük olasılıkla bilgi verildi. Diğer yandan bu operasyon, Ankara'nın Suriye'nin kuzeyinde “güvenli bölge” kurma başarısını ilan etmek için gerekli gördüğü son kara operasyonu olabilir.
Neden şimdi?
İstiklal saldırısının ötesindeki bir dizi husus muhtemelen Pençe-Kılıç'ın zamanlamasını belirledi. Bu sebeplerin kısa listesi şu şekilde özetlenebilir.
Ukrayna'daki savaş Türkiye'nin diplomatik gücünü artırdı. Rusya'nın askeri güvenilirliğini ve kaynaklarını zayıflattı.
Bölgesel diplomatik yakınlaşmalar, Türkiye'nin PKK karşıtı operasyonlarına şiddetle karşı çıkma eğiliminde olan komşu ülkelerin sayısını azalttı.
İran'ın Irak ve Suriye'deki ABD güçlerine ve çıkarlarına yönelik artan provokasyonları, Türkiye'nin rolünü önemli hale getirdi. Amerika Birleşik Devletleri'nin önümüzdeki yıllarda Irak'ın İran'dan korunması da dahil olmak üzere diğer bölgesel hedeflere ulaşmak için Türkiye'nin işbirliğine daha fazla ihtiyaç duyması muhtemeldir.
Türkiye seçimlerinin Haziran 2023'te yapılması planlanıyor ve Erdoğan'ın Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Türkiye'nin Suriye'deki çıkarlarına ilişkin taahhütlerini yerine getirme zorunluluğu var.
Türkiye'nin kara operasyonları, Washington'un çeşitli çağrılarına, tehditlerine ve yaptırımlar yoluyla karşılık verilmesine neden olabilir. Ancak bu tür tehditler, belirli operasyonların sonuçlanmasını sağlasa da Türk operasyonlarını durduramadı.
Yaptırımlar, Türkiye'de milliyetçi ve ABD karşıtı duyguları artırma veya Ukrayna, İran ve NATO'nun genişlemesiyle ilgili diğer Batılı çıkarları tehlikeye atma riskini taşıyor. Washington'un veya diğer Batılı başkentlerin, sinyali verilmiş, sınırlandırılmış ve titizlikle hazırlanmış bir kara operasyonuna büyük itirazlar yapması pek olası değil.
Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki son büyük operasyonu olan 2019'daki Barış Pınarı Harekatı sırasında olduğu gibi, Ankara muhtemelen kara harekatının kapsamını net bir şekilde koruyacak ve Türkiye'nin Suriye'de PKK'ya karşı savaşını ABD'den korumak için ABD birliklerinin yakınındaki alanlardan titizlikle kaçınacaktır.
Erdoğan'ın, Türkiye'nin güvenlik çıkarlarını korumayan herhangi bir anlaşma yapması muhtemel olmasa da, Esad ile ilişkileri yeniden kurmayı düşünebilir. Washington da Esad'ın muhtemelen iktidarda kalacağı gerçeğini kabul etmiş görünüyor.
Esad'dan taviz almak için en güçlü kartlara sahip iki oyuncu Türkiye ve ABD'dir. Ancak işbirliğinin önündeki engel, Türkiye'nin YPG'nin sınırına yakın olmasından duyduğu endişedir. Dikkatlice kontrol edilen ve sınırlandırılan bir operasyon, ne SDG'yi ne de IŞİD'e karşı yürütülen harekatı ölümcül bir şekilde baltalamadan Türkiye'nin tehdit algısını azaltabilir.