Atlantic Council: Rusya, Ukrayna’ya karşı yürüttüğü deniz savaşını tırmandırıyor
Karadeniz’de deniz savaşı riski her geçen gün daha da artıyor. Gerilimi azaltabilecek kilit aktör ise Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.
ABD merkezli Atlantic Council, Rusya’nın tahıl koridorundan çekilmesinin Ukrayna’ya karşı yürütülen deniz savaşını tırmandırmasına ilişkin bir analiz yayınladı. Michael Bociurkiw tarafından kaleme alınan analize göre, Karadeniz’de deniz savaşı riski her geçen gün daha da artıyor.
“Son günlerde, Moskova'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısının ön cephesi güneye; yani Karadeniz'e doğru kaymış gibi görünüyor.” ifadelerinin yer aldığı analizde Odessa Limanı’na yapılan saldırılar ele alınırken; gerlimi azaltabilecek kilit aktörün ise Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğu belirtiliyor.
İşte Atlantic Council’de yayınlanan analiz:
Son günlerde, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırılarının ön cephesi güneye; yani Karadeniz'e doğru kaymış gibi görünüyor. Mikolayiv ve Odessa gibi büyük liman şehirleri, Rus Donanması’nın doğrudan hedef noktası haline geliyor.
Tam rakamlara ulaşmak zor olsa da Rusya’nın Odessa başta olmak üzere Ukrayna’daki hedeflerine düzenlediği saldırıların büyük bir kısmı Karadeniz üzerinden gerçekleşti. Bu konuda yapılan bir tahmine göre, Rusya’nın Ukrayna’ya Şubat 2022’de başlayan müdahalesinin başlangıcında Rus amfibi saldırı gemilerinin bölgedeki sayısında yaşanan artış, 1,5 tabur taktik grubuna eşdeğerdi. Temmuz ayı içerisinde ise Rusya, denizdeki potansiyel hedeflere ilişkin kuzeybatı bölgesinde canlı atış “tatbikatı” düzenledi.
Rusya’nın Karadeniz kıyısında yer alan Ukrayna hedeflerine yönelik günlük saldırılarında da olağanüstü bir tırmanış gözlemleniyor. Bu da Rus stratejisindeki değişimin habercisi. Esasen bu saldırılar, ağırlıklı olarak son derece yüksek hızla uçan Kh-22 ve P-800 Oniks gemisavar seyir füzelerinin bataryalarının işgal altındaki Kırım’da kullanılmasına dayanıyor. Söz konusu füzeler, hedeflerine ulaşırken suda ve karada (32 fit kadar alçak) düşük irtifalarda uçabiliyor. Bu nedenle de bu füzeleri engellemek oldukça zor.
Belirtmek gerekir ki; her ne kadar Odessa’da yaşayan yerel halkın bir kısmı, güvenliklerini sağlamak için kırsal bölgelere ya da ülke dışına kaçma eğilimi göstermişse de bölge sakinlernin büyük çoğunluğu, savaşın önceki aylarında tespit edilemeyen bir iradeye-dayanıklılığa sahip.
Açıkçası Rusya’nın Maripol’ü harap ettiği gibi, Odessa’yı da tahrip etmeyi planladığına ilişkin güçlü şüpheler var. Özellikle de güneydeki liman bölgesine yönelik şiddetli saldırıların endişelere yol açtığı görülüyor. Ukrayna Hava Kuvvetleri’ne göre, sadece bir gece içinde Rus güçleri, Karadeniz’deki gemilerden en az 30 tane seyir füzesi fırlattı. Hatta bu saldırılardan biri, Çin Konsolosluğu’na yakın bir yere düşerek binanın duvarına zarar verdi. Odessalılar ise başka yerlere göç edenlere rağmen genel olarak dayanıklı.
Bilindiği üzere Kremlin yönetimi, 17 Temmuz’da Tahıl Koridoru Anlaşması’nı baltalayarak Karadeniz’deki gerilimi önemli ölçüde arttırdı. Rusya, Odessa Limanı’nın altyapısına da saldırdı. Dahası Rusya Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan bildiride, Ukrayna limanlarına giden tüm gemilerin askeri kargo taşıdığının kabul edileceği belirtildi. Söz konusu bildiride, gemilerin hangi bayrağı taşırsa taşısın, Ukrayna için taşıma yaptığının varsayılacağı dile getirildi.
Rusya’nın Ukrayna’nın tarım ihracatını durdurmak için ne kadar ileri gidebileceği hususunda kuşku varsa, Russia Today editörü Margarta Simonyan’ın sözlerine bakılabilir:
“Tüm umudumuz kıtlıkta... Kıtlık, şimdi başlayacak, onlar da yaptırımları kaldıracak ve nihayetinde bize dost olacaklar. Çünkü bunun gerekliliğini anlayacaklar.”
Ukrayna Savunma Bakanlığı ise 20 Temmuz’da paylaştığı Telegram gönderide, Rusya’nın hamlelerinin ticaret yollarında kasıtlı bir şekilde askeri tehdit yarattığını ve Kremlin’in Karadeniz’i bir tehlike bölgesine dönüştürdüğünü ifade etti.
Ardından da bakanlık, rasyonel bir misillieme adımı olarak 21 Temmuz’dan itibaren Rusya’ya giden gemileri askeri kargo gemisi olarak değerlendireceğini açıkladı. Ayrıca Kev yönetimi, Karadeniz’in kuzeydoğusunu ticari faaliyetlere kapalı bir askeri bölge olarak tanımlama yoluna gitti. Bu gelişme, Rus limanlarına yönlendirilen gemilerin, örneğin petrol ihracatında kullanılan mühim bir liman olan Novorossiysk Limanı’na giden gemilerin ağır bir faturaya hazırlıklı olmasını gerektirecek. Dolayısıyla Rusya’nın bölge üzerinden ticaret yapması imkansız hale gelebilir.
Bu süreçteki kilit aktör ise Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Çünkü Erdoğan, hem Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hem de Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenski’yle hızlı iletişim kurabilme yeteneğine sahip olan az sayıdaki NATO liderlerinden biri. Erdoğan, Tahıl Koridoru Anlaşması’nı kurtaramasa da örneğin Rusya’ya giden ve gelen gemilere ilişkin gerekli güvencenin sağlanması konusunda Putin’e baskı yapabilir. Zira bu yeteneğe sahip.
Hatırlanacağı üzere, geçtğimiz haftalarda Türkiye, Rusya ve Belarus havayollarının Boeing ve Airbus uçaklarının Türkiye’deki havalimanlarında yakıt ikmali yapması ve bakım hizmeti alması askıya alınmıştı. Yani Ankara, Moskova’ya baskı yapabiliyor. Üstelik iddiaya göre, Erdoğan ile Putin, Ağustos ayında yüz yüze görüşecek.
Dahası Ortadoğu ve Afrika’da yer alan Mısır gibi Rusya’yla dostane münasebetlere sahip olıp da Ukrayna’dan gerçekleştirilen ithalata bağımlı olan ülkelerin de Karadeniz üzerinden ticaret yollarının açılması için Moskova’ya yönelik baskıyı arttırması gerekecek. Mesela Afrika Birliği’nin dönem başkanı olan Etiyopya, Tahıl Koridoru kapsamında Ukrayna’dan yaklaşık 300.000 ton gıda tedarik etmiş ve başka kanallardan da 90.000 ton tahıl alımı yapmıştır. Dünya Gıda Programı’na göre Etiyopya, Doğu Afrika’da gıda güvensizliğinin yaşandığı yedi ülkeden biri. Bu nedenle bile Afrika Birliği’nın ve Güney Afrika’nın Rusya’nın Ukrayna’dan gıda ihracatını önlemeye devam etmesi halinde, Moskova yönetimine yaptırım uygulaması gerekebilir.
Tahıl meselesinde gerekli çözüm bulunamazsa savaş tırmanmaya devam edebilir. Ntekim Rusya’nın karada 620 mil uzunluğundaki cephe hattı boyunca (Lyman-Kupiansk eksennde) 100.000 asker konuşlandırdığı öne sürülüyor. Ukrayna Ordusu Doğu Grubu Sözcüsü Serhii Cherevati’ye göre ise bu askeri güç birikimi, Sovyetler Birliği’nin 1979-1989 yıllarında Afganistan’ı işgal ettiği dönemde söz konusu ülkeye konuşlandırdığı 120.00 asker sayısına yakın. İddialara göre Rus askerleri; 950 tank, 555 topçu sisemi ve 370 çoklu roketatar sistemiyle destekleniyor.
Üstelik Odessa’nın ana gelir kaynağı olan liman ve turizm sektörü ciddi şekilde zarar görürse, Ukrayna’nın Batılı müttefklerinden destek almadan ne kadar dayanabileceği de belirsiz. Rusya’nın küresel gıda tedariknide hayati öneme sahip olan bir altyapıyı hedef alarak bir başka kırmızı çizgiyi aştığını düşünen Batı başkentlerinn Rus seyir füzelerini engellemek maksadıyla Ukrayna’ya Patirot füzeleri tedarik etmesi ve böylece Rus saldırganlığına karşı çıkması bekleniyor.
Günün sonunda ise şu soruyu sormakta yarar var: Kremlin’deki karar alıcıların dünya genelinde yüz milyonlarca insanın kaderini ve bu kişilerin tabağında yemek olup olmayacağını belirlemek gibi bir yetkisi mi var?