Australian Strategic Policy Institute: Dünya yeni bir küresel düzene mi hazırlanıyor?
Çin, İran, Kuzey Kore ve Rusya'dan oluşan yeni ittifak Batı merkezli küresel düzene meydan okuyor! Dünya yeni bir küresel düzene mi hazırlanıyor?
Avustralya merkezli düşünce kuruluşu Australian Strategic Policy Institute'de, dünyada son dönemde yaşanan küresel meydan okumaların ve yeni şekillenen ittifakların değerlendirildiği bir analiz kaleme alındı.
Çin, İran, Kuzey Kore ve Rusya'dan oluşan yeni ittifakın, ABD'nin küresel liderliğine ve Batı merkezli küresel düzene meydan okuduğu belirtilen analizde, bu ülkelerin birbirleri ile özellikle güvenlik alanında ortaklığı da artırdığına dikkat çekildi.
Analizde ayrıca; bu ülkelere karşı ABD'nin ve müttefiklerinin atması gereken adımlara dair stratejilere yer verildi.
İşte Australian Strategic Policy Institute'de yayınlanan analiz:
Çin, İran, Kuzey Kore ve Rusya'dan oluşan yeni ittifak, dünyanın uzun süredir devam eden istikrarının ardından kendisini çok sayıda alanda göstermeye başladı.
Bu grup şu anda, birbirlerini savunmayı taahhüt eden resmi bir ittifak değil. Ancak ABD liderliğindeki mevcut dünya düzenine karşı ortak antipatiden kaynaklanan ve karşılıklı askeri, ekonomik ve siyasi destek alışverişini içeren bir ittifak olarak tanımlanabilir.
Bu dörtlü ittifak öncelikle, iktidarlarına ve başında bulundukları siyasi sistemlere bir tehdit olarak gördükleri Batı liberalizminin ülke içinde yayılmasını engellemeye çalışıyor. Ayrıca ABD'nin ve müttefiklerinin benimsediği normlara ve ABD'nin küresel liderliğine de karşı çıkıyor.
Şubat 2022'de Ukrayna'nın işgali arifesinde Çin, Rusya ile karşılıklı dostluklarının 'sınırı olmadığını' ilan eden bir anlaşma imzalarken, Rusya da Çin'in Tayvan karşısındaki tutumunu desteklediğini ifade etti.
O zamandan bu yana Çin, Ukrayna'daki savaşla ilgili olarak NATO'yu suçlayan bir yaklaşım sergiledi.
Ekonomik alanda Çin, Rusya'ya karşı savaşla ilgili yaptırımlara karşı çıktı. Çin diğer yandan da İran petrolünün dünyadaki en büyük ithalatçısı konumunda ve Kuzey Kore'yi uzun süredir sübvanse ediyor.
Askeri alanda ise İran Rusya'ya füze ve insansız hava araçları sağlarken, Kuzey Kore top mermileri Çin ise askeri alanda da kullanılan çift kullanımlı teknolojiler ve sanayi girdileri ile Rusya'ya destek veriyor.
Rusya'nın ise bu ülkelere nükleer, füze ya da denizaltı programlarını geliştirmelerinde yardımcı olduğu ve Ukrayna ile savaşından elde ettiği Batılı silah sistemleri hakkındaki istihbaratı paylaşarak karşılık verdiği bildiriliyor.
Gelinen noktada; ABD'nin Çin'i Batı'ya çekmek için Çin-Sovyet geriliminden faydalandığı 1970'lerin başındakinin aksine, aralarındaki bölünmelerden faydalanmak için diplomatik bir fırsat yok.
Çin'in diğer üç ülkeden temelde farklı olması işleri daha da karmaşık hale getiriyor.
Çin, küresel ekonomiye entegre olmuş durumda ve Batı'nın yörüngesindeki pek çok ülke için önemli bir ticaret ortağı. Bu nedenle, Çin'i ekonomik olarak izole etme ya da davranışlarını şekillendirmek için yaptırım kullanma çabalarının etkisi sınırlı olacaktır.
Çin ayrıca dört ülke arasında mevcut uluslararası düzeni yıkmak yerine onu kendi dış politika hedefleri doğrultusunda eğip bükmeye çalışan tek ülke konumundadır.
İran, Kuzey Kore ve Rusya, ithalat ve pazar kaynağı olarak birbirlerine sahip olsalar da küresel ekonomiye çok daha az entegre olmuş durumdalar ve İran ve Rusya'nın başka ticaret ortakları da var.
Küresel Güney olarak adlandırılan düzinelerce ülke Rusya'nın Ukrayna'daki saldırganlığını kınamayı ya da Rusya'ya yönelik yaptırımları desteklemeyi reddetti.
Kuzey Kore bu dört ülke arasında en izole olanıdır. Ancak yaptırımlara karşı kırılganlığı, sınırında istikrarsızlık ve Batı'ya bağlı birleşik bir Kore'den korkan Çin'in çökmesini önleme konusundaki çıkarlarıyla sınırlıdır. Kuzey Kore topçularına olan bağımlılığı göz önüne alındığında Rusya da Kim Jong-un rejimine muhtemelen daha fazla yardım sağlayacaktır.
Bu zorlukla yüzleşmek için ABD, Güney Kore ile koordinasyon halinde olmalı ve Kuzey Kore'nin nükleer ve füze programlarının ölçeğini sınırlandıracak adımlar atması karşılığında yaptırımları gevşetmelidir.
Diğer bir kritik nokta da Rusya'nın Ukrayna'ya karşı üstünlük kurmasının engellenmesidir. Bu da Ukrayna'ya uzun vadeli askeri desteğin sürdürülmesini, güvenlik güvencelerinin ve Avrupa Birliği üyeliğinin genişletilmesini gerektirmektedir ki tüm bunlar Vladimir Putin'e Batı'ya karşı üstün gelebileceğini düşünmesinin yanlış olduğunu gösterecektir.
Bu hamleler belki barış getirmez ama çatışmaları sona erdirecek ve Ukrayna'nın bağımsızlığını koruyacak bir diplomasiye zemin hazırlayacaktır.
Ukrayna için ayağa kalkmak aynı zamanda Çin'e Tayvan konusunda elinin serbest olmadığını da gösterecektir.
İran söz konusu olduğunda ise uzun vadeli öncelik, diplomasi ya da askeri güç tehdidi veya kullanımı yoluyla nükleer silah geliştirmemesini sağlamak olmalıdır. Acil hedefler ise Tahran'ın Orta Doğu'da tahribat yaratan vekillerine verdiği desteği dizginlemek ve İsrail-Hamas savaşının bölgesel bir çatışmaya dönüşmesini engellemek olmalıdır.
Çin, stratejik hırsları ve hedeflerine ulaşmak için ekonomik ağırlığını ve askeri gücünü kullanmaya istekli olması nedeniyle dört ülke arasında en karmaşık zorluğu teşkil etmektedir.
Çin'in davranışlarını etkilemek ve teknoloji ve pazarlara erişimini sürdürme konusundaki çıkarlarını güçlendirmek için diyalog, caydırıcılık ve zaman zaman da güvence gerekecektir.
ABD ve ortakları artık, bu yeni gerçekliğin devam edeceğini ve potansiyel olarak derinleşeceğini varsaymalıdır.
Diplomasi, ABD'nin amacının rejim değişikliği değil politika değişikliği olduğu mesajını pekiştirir. Zira rejim değişikliği ulaşılamayacak bir hedeftir ve dörtlü grunu daha da az itidalli olmaya teşvik edebilir.
ABD ayrıca Çin'in devasa nükleer yığınağına ve Rusya ile yapılan New START anlaşmasının 2026'da sona erecek olması ihtimaline karşılık nükleer cephaneliğini modernize etmelidir.
İçeride ise ABD'nin artan borcunu azaltması ve siyasi bölünmelerinin uluslararası taahhütlerine engel olmasını engellemelidir.
Ancak bu dörtlü ittifaka karşı koymanın başlıca aracı etkili bir karşı ittifaktır.
ABD'nin önündeki zorluk, özellikle müttefiklerinin Çin'in etkisinde kalmayacağı bir öngörülebilirliği sağlamaktır. Amerika'nın ortakları için ise zorluk, ortak savunmaya daha fazla katkıda bulunmak ve küresel düzen değişikliğini lehlerine çevirecek politikalar üretmek olacaktır.