Avusturya'da 2021 skandallarla anılacak

Avusturya'da çalkantılı bir yıl sona erdi. 2021'de Avusturya'da manşetlerde, siyasi skandallar, yolsuzluk iddiaları, gensoru önergeleri ve şansölyenin istifası vardı. 2022'de ise erken seçim ufukta bir ihtimal olarak karşımıza çıkıyor.

1. resim
22.01.2022

Avusturya 2021'de cumhuriyet tarihindeki en büyük skandallarla mücadele etmek zorunda kaldı.

2021 yılında dünya Kovid-19 salgınıyla mücadele ederken, Avusturya salgının yanı sıra cumhuriyet tarihindeki en büyük skandallarla mücadele etmek zorunda kaldı. Dönemin Şansölyesi Sebastian Kurz, hakkındaki yolsuzluk iddialarından ötürü şansölyelikten istifa ederek sadece parti başkanı olarak siyasete devam edeceğini açıkladı, ardından siyasetten tamamen çekildiğini ilan etti.

Siyasette bu gelişmeler yaşanırken Avusturya Kovid-19’la mücadelede de sınıfta kaldı. Eski Şansölye Kurz başta olmak üzere yöneticilerin salgının gidişatını öngörememesi ve salgınla ilgili gerekli tedbirleri zamanında almaması nedeniyle Avusturya’da dört defa kapsamlı karantina uygulandı. Bu karantinalar artan işsizlik ve enflasyon rakamlarını da beraberinde getirdi.

Başarısız siyasetçilerin İslam ve Müslüman karşıtı söylemlerle durumu kurtarmaya çalışmaları ise Avusturya'da İslamofobinin kurumsallaşmasına ve aşırı sağcıların cesaretlenmesine yol açtı.

Avusturya'da siyasi kriz: "Sistem Kurz'un" çöküşü

Avusturya 2021'e girerken gelecek on yılın yönetimi planlanmış görünüyordu. "Turkuazlar" olarak bilinen Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ve lideri Sebastian Kurz’un 2017 ve 2019 seçimlerindeki açık ara zaferi, Avusturya’nın artık en az bir on yıl Turkuazlar tarafından yönetileceği ve Sebastian Kurz’un “yenilmez” bir lider olduğunu düşündürüyordu.

Sebastian Kurz 2017 yılında merkez sağı temsil eden ÖVP’nin başına geçtiğinde organizasyon yapısı ve seçmen desteği açısından oldukça zayıflamış bir partiyi devralmıştı. On yıllar boyunca “siyah” olarak tanımlanan ÖVP’nin rengini “turkuaz” olarak değiştirmiş, kendi ilişkiler ağı üzerinden kurduğu yeni parti yönetimiyle partisini açık ara iktidara getirmişti. Eyalet sistemiyle yönetilen Avusturya’da ÖVP’nin her eyalet başkanının özerk güçleri varken, Kurz bu gücü merkezi yönetimde ve kendinde topladı. Kurz’un parti içinde kurduğu, tüm gücü kendinde toplandığı sistem, uzun süredir muhalefette olan ÖVP’yi iktidara getirmiş olsa da bu durum çok uzun sürmedi.

“Sistem Kurz” siyaseti, 2021’in sonunu göremeden yıkıldı. Bu sistem, Kurz’un yakın çevresinin önemli makamlara getirilmesi, kamu kaynaklarının ÖVP için kullanılması, bakanlıkların bütçelerinin bulvar gazetelerine aktarılması ve bu gazetelerin Kurz lehine haberler yapması ile bilim ve hukuk sisteminin değersizleştirilmesi üzerine inşa edilen bir yapıydı.

Kurz’un yıkılan sistemi sonrasında Avusturya 2022’ye yeni bir şansölye ile girdi. Ancak bu Kurz’un sisteminin ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Zira Avusturya siyasetinde bu sistem geçmişten beri varlığını sürdürüyordu. Ancak Kurz bu sistemi "mükemmelleştirmişti."

Avusturya’da 2021 yılı, eski Şansölye Kurz’un, ABD’deki Silikon Vadisi’nde eski ABD Başkanı Donald Trump’ın sadık destekçilerinden Peter Thiel’in "Thiel Capital" isimli yatırım şirketine üst yönetici olarak geçmesiyle son buldu. Sebastian Kurz’tan geriye ise “yolsuzluk"la anılan bir Avusturya kaldı.

Avusturya Kovid-19’la mücadelede sınıfta kaldı

Avusturya, 2021 yılında Kovid-19’la mücadelede aşı olmamış ve hastalığı atlatmamış kişilere karantina uygulayan ilk devlet oldu. Benzer şekilde ilk defa zorunlu aşıyı gündeme getiren ve şubat ayından itibaren aşı zorunluluğunun getirileceği belirtilen Avusturya’da toplum bölündü. Hükümetin tüm çalışmalarına ve hatta yaptırım tehditlerine rağmen Avusturya’da geçerli aşı sertifikasına sahip kişi oranı sadece yüzde 70. Bunun başlıca nedeni ise 2021 yılında hükümet yetkililerinin gerçeklerden uzak salgın yönetimi oldu.

Salgınla mücadele sürecinde siyasetçilerin dayanaksız vaatleri ve akabinde gelen karantina süreçleri, halkın siyasete ve Kovid-19’la mücadeleye karşı güvenini sarstı. Örneğin, eski Şansölye Kurz, 30 Haziran 2021’de salgının aşılılar için sona erdiğini ifade etmişti. Benzer şekilde dönemin Sağlık Bakanı Wolfgang Mückstein aşı zorunluluğu olmayacağını açıklamıştı. Dışişleri Bakanı olan ve Kurz’un istifasından sonra çok kısa bir süre şansölye koltuğuna oturan Alexander Schallenberg, 28 Ağustos’ta “Salgın sona erdi.” diyerek iddialı bir açıklama yapmıştı. 13 Ekim 2021’de ise dönemin Maliye Bakanı Gernot Blümel “…çünkü salgın sona erdi.” demişti.

Siyasetçilerin tüm bu açıklamalarından sadece birkaç gün sonra (22 Kasım'da) Avusturya’daki en kapsamlı karantina uygulanmaya başlandı ve 2022 yılının Şubat ayından itibaren de aşı zorunluluğu getirilmesi planlıyor. Siyasilerin bu öngörüsüz ve hatalı demeçleri nedeniyle Kovid-19’la mücadele sürecinde halkın devlete güveni azaldı.

Avusturya’da İslamofobi kurumsallaştı

Viyana’da 2 Kasım 2020’deki terör saldırısının akabinde Avusturya makamları tarafından en büyük polis baskınlarından biri olan Lüksor Operasyonu yapıldı. "Siyasal İslam” ile mücadele adı altında yaklaşık 70 kişiye yönelik operasyonların asıl hedefi ise Avusturya’daki Müslümanları baskı altına almaktı.

Avusturya’da devletin Müslümanlara yönelik bu politikalarından cesaret alan kurumlar da Müslümanları, İslami kurumları ve dernekleri hedef haline getiren çalışmalar gerçekleştirdi. Bunların başında ise “İslam Haritası” olarak bilinen harita geliyor. Avusturya’daki İslami kültür dernekleri, Türk dernekleri, cami ve mescit dernekleri adresleriyle harita üzerinde gösterilerek, Müslümanlar aşırı sağcıların açık hedefi haline getirildi. Siyasetin kendilerine açtığı bu alanı değerlendiren aşırı sağcılar bu haritada yer alan mekanların yakınlarındaki direklere ve duvarlara “Dikkat, siyasal İslam yakınlarda” yazılı tabelalar asarak Müslümanlara yönelik tehdit ve baskılarını artırdılar. Bu durum ise Avusturya’da Müslümanların camilere, derneklere giderken kendilerini tehdit altında hissetmelerine yol açtı.

Avusturya 2022’de erken seçime gidebilir

Avusturya’da siyasi alanda Sebastian Kurz’un bıraktığı yolsuzluk imajının silinmesi ve halkın siyasete ve siyasetçilere karşı güveninin artması gerekiyor. Bunun yolu ise popülizmden uzak ve gerçekçi zemine oturan politikalar uygulamaktan geçiyor.

Sebastian Kurz’un mirası olan popülist söylem ve icraata dayalı siyasetin devam etmesi durumunda 2022 yılında Avusturya’da yeni bir siyasi hükümet krizi daha yaşanabilir. Başta Avusturya Sosyal Demokrat Partisi (SPÖ) olmak üzere muhalefet partileri ÖVP üzerindeki baskısını artırıyor. Zira Ocak 2021'deki ankette ÖVP’nin oyu yüzde 37 iken, SPÖ'nün oyu yüzde 22 seviyesindeydi. Eylül 2021'de ÖVP yüzde 34 civarındayken, SPÖ yüzde 24 ile hala çok gerideydi. Ancak 6 Ekim'den itibaren Avusturya'da siyasi eğilimler hızlı şekilde değişti. Sebastian Kurz'un hakkındaki iddialar ve istifasının ardından Kasım 2021’deki ankette SPÖ yüzde 26 ile birinci parti olurken, ÖVP yüzde 23'e geriledi. Bu nedenle Avusturya’da 2022’de muhalefetin iktidar üzerindeki baskısını artırması ve erken seçime gidilmesi yüksek bir olasılık olarak karşımıza çıkıyor.