Azerbaycan’ın terörle mücadeledeki zaferi: Nasıl bir ateşkes?
30 yıl boyunca Karabağ’daki işgali barışçıl yollarla çözmek isteyen ama nihayetinde güç kullanmak durumunda kalan Azerbaycan, Hankendi’deki terör yapısına karşı da güç kullanmak zorunda kaldı.
Karabağ’ın Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün bir parçası olduğu açık. Tarihi gerçekler, bölgenin bir Türk yurdu olduğunu teyit ediyor. Zaten uluslararası hukuk da Birleşmiş Milletler (BM) kararlarıyla Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu ortaya koyuyor. Buna rağmen Karabağ, 30 yıl boyunca Ermenistan’ın işgali altında kaldı.
30 yıllık işgali sona erdiren İkinci Karabağ Savaşı, Azerbaycan’ın haklı zaferiyle neticelenirken, Karabağ’ın büyük bölümü anavatana dahil oldu. Buna rağmen Hankendi merkezli olarak faaliyet gösteren terör yapısı varlığını sürdürdü. Bakü’nün 10 Kasım 2020 tarihli Moskova Deklarasyonu’na uygun biçimde Erivan’dan beklediği adımların büyük çoğunluğu ise henüz atılmış değil.
Dolayısıyla 30 yıl boyunca Karabağ’daki işgali barışçıl yollarla çözmek isteyen ama nihayetinde güç kullanmak durumunda kalan Azerbaycan, aradan geçen üç yılın ardından Hankendi’deki terör yapısına karşı güç kullanmak zorunda kaldı.
Sürecin barışçıl yollarla çözülme çabasının sonuç vermediğinin görülmesiyle Bakü yönetimi, 19 Eylül’de terörle mücadele operasyonunu başlattı. Yalnızca bir gün gibi çok kısa bir sürede Azerbaycan ordusunun tek bir sivile zarar vermeksizin terör hedeflerini etkisiz hale getirmesi ise son derece büyük bir başarı. Tıpkı 30 yıllık işgali sona erdiren zaferin 44 günde gelmesi gibi.
Kuşkusuz bunda Azerbaycan’ın Bayraktar TB2’lerden yararlanmasının etkisi büyük. Zaten operasyonlara dair görüntüler de genelde Bayraktar TB2’lern müdahaleleriyle ilişkili. Yani nesil savaş konseptine uyum sağlamış olan Azerbaycan ordusu, teknolojik üstünlüğünü terörle mücadelede de etkin bir biçimde kullandı.
Nihayetinde 20 Eylül itibarıyla terörle mücadele operasyonlarına ara verildi. Zira ayrılıkçı teröristler beyaz bayrak çekerek silah bırakmayı kabullendi. Bu nedenle de 21 Eylül’de Azerbaycan’ın Yevlah şehrinde Karabağ’daki Ermenilerin temsilcileri ile Azerbaycan yetkilileri arasında müzakere gerçekleşti. Bu görüşmenin gündemi ise oldukça netti: Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne uygun bir biçimde Karabağ Ermenilerinin engtegrasyonu.
Tahmin edileceği gibi, 30 yıllık bir işgalin sonrasında entegrasyon kolay değil. Bu yüzden de müzakerelere ve zamana ihtiyaç var. Fakat görüşmenin verimli geçmesi ve Bakü’den yapılan açıklamada temasların devam edeceğinin duyurulması, terörle mcüadele operasyonunun istenilen neticeyi verdiğini gösteriyor. Çünkü Karabağ Ermenileri, Azerbaycan’ın bir parçası oldukları gerçeğini kabullenmeye hazırlanıyor.
Bakü’den gelen açıklamada önem arz eden bir diğer nokta da Ermenilerin acil akaryakıt desteği istediğinin ve insani yardım talebinde bulunduğunun ve bu talebin kabul edildiğinin ifade edilmesi. Bu açıklama, Karabağ Ermenilerinin Bakü’nün gücüne olan ihtiyacını net bir şekilde gözler önüne sererken, Azerbaycan’ın meseleye ne kadar barışçıl yaklaştığını da ortaya koyuyor.
Bu açıklamada Azerbaycan, özellikle de okulların ısınması, yangın müdahalelerinin sürüdürülmesi ve acil tıbbi ihtiyaçların karşılanması için akaryakıt tedarikinin ivedilikle sağlanacağını duyurdu. Yani Azerbaycan’ın terörle mücadele operasyonunda istenilen başarıyı elde ettiği ama sivil Ermeni halkının haklarını önemsediği son derece açık. Zaten operasyonların sona erdirildiği değil, ara verildiği duyuruldu. Bu da eğer diyalog ve müzakereden istenilen netice elde edilemezse güç kullanılarak teröristlerin tasfiye edileceği anlamını taşımakta.
Azerbaycan orudusunun terörle mücadele operasyonunda ve Bakü’nün Karabağ Ermenilerinin temsilcileriyle gerçekleştirdiği görüşmelerde sağduyulu bir tavır takınan Ermenistan hükümetinin yaklaşımı dikkat çekici.
Erivan yönetiminden gelen ilk açıklama, terörle mücadele operasyonunun Azerbaycan’ın iç meselesi olduğu yönündeydi. Devam eden süreçte de Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, fanatik Ermeni milliyetçilerinin tepkisini çekme pasına bu konudaki duruşunu korudu.
Paşinyan’ın tutumunun iki nedeni olabilir. Birincisi, İkinci Karabağ Savaşı’ndan ders çıkarmış olması. Şayet Erivan, Bakü’yi karşısına alarak yeni bir savaş başlatmaya karar verirse, bunun ciddi bir farurasının olacağı ortada. Bu sebeple de Ermenistan Başbakanı’nın durumu kabullenmiş olma ihtimali oldukça yüksek.
İkinci ihtimal ise hiç de azımsanmayacak bir olasılık. Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın ülkesini Rusya’dan koparmak istediği aşikar. Nitekim Ermenistan, Roma Statüsü’nü kabul ederek ülkeyi ziyaret etmesi halinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in tutuklanmasını öngören Uluslararası Cezaa Mahkemesi’ne dahil olma hazırlığında.
Aynı zamanda Paşinyan, Ermenistan’ın Rusya merkezli Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nden (KGAÖ) ayrılmasını savunuyor. Bilindiği gibi ülke, KGAÖ’nün tatbikatlarına katılmazken, ABD ile tatbikat düzenleyerek Rusya’ya meydan okudu.
Anlaşılacağı üzere ikinci ihtimal, Ermenistan’ın Batı’ya yönelme arzusunun dayattığı jeopoltik gerçeklik. Erivan yönetimi, şayet Batı’ya açılmak istiyorsa hem Bakü’yle hem de Ankara’yla olan münasebetlerini normalleştirmek zorunda. Bunun bir neticesi olarak Ermenistan, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanımayı kabullenecek gibi gözüküyor. Üstelik diaspoara Ermenilierinin ve Karabağ Klanı’nın baskısına rağmen. Çünkü Paşinyan, Ermeni halkının da kendilerini dünyada izole eden ve fakirliğe mahkum eden işgal yanlısı politikalardan yorulduğunun farkında.
Kısacası Ermenistan’ın Azerbaycan ordusunun terörle mücadele operasyonları karşısında sessiz kalması, Bakü-Erivan hattında kalıcı barış anlaşmasının imzalanmasının önünü açabilir.
Karabağ Ermenilerinin durumu mevzusu da çözüldüğüne göre, geriye sınırların belirlenmesi hususundaki teknik meselelerin halledilmesi ve Zengezur Koridoru’nun açılması konusu kaldı. Sınırların karşılıklı iyi niyet olduğu sürece, teknik bir kurul tarafından çözülmesi mümkün.
Zengezur Koridoru ise tüm itirazlarına rağmen aslında Ermenistan’ın da jeopolitik ve jeoekonomik kazanımlarını arttıracak bir fırsat. Özellikle de Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle Kuzey Koridoru'nun tıkandığı bir dönemde Orta Koridor'un; yani Çin-Orta Asya-Hazar Denizi-Kafkasya-Türkye bağlantısallığının arttığı bu dönemde. Bu sebeple Azerbaycan’ın Karabağ’da düzenlediği terörle mücadele operasyonunu Azerbaycan ile Ermenistan arasında kalıcı barış anlaşması imzalanmasının önünü açması olası.
Neticede Azerbaycan, 19 Eylül’de başlattığı terörle mücadele operasyonuna ara verdi ve Karabağ Ermenileri ile müzakarelere başladı. Süreç, Karabağ’daki Ermenilerin Azerbaycan’a tam anlamıyla entegre edlimesine zemin hazırlarken, Bakü ile Erivan’ın kalıcı barış anlaşmasını imzalamasını da kolaylaştırmış gözüküyor. Yani askeri güç, diplomatik süreçlern de önünü açtı.