Batı cephesinde değişen bir şey yok: Trump İsrail için savaş kabinesi kuruyor

ABD’de 5 Kasım seçimlerini kazanan Trump, savaşları sona erdirme sözü verse de İsrailli yetkililer Trump’ın atadığı isimlerden cesaret alarak katliamlara devam edebileceklerini düşünüyor.

1. resim

ABD’de 5 Kasım seçimlerini kazanan Donald Trump, her ne kadar savaşları sona erdirme vaadinde bulunsa da Gazze’deki soykırımın durdurulması gibi bir hedefe sahip olmadığının işaretlerini vermeyi sürdürüyor. 11 Kasım’da Trump’ın Elise Stefanik’i ABD’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi olarak ataması da bunun somut bir göstergesi.

Stefanik, İsrail yanlısı bir isim olarak tanınıyor. Hatta mesele Filistin olunca, düşünce özgürlüğüne ve barışçıl protesto hakkına dahi saygısı yok. Nasıl mı? Gelin 5 Aralık 2023’e gidelim.

Filistin için barışçıl protesto gösterisi düzenlemek bir hak değil

İsrail’in 7 Ekim 2023’te Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını başlatmasının üzerinden iki ay geçtikten sonra ABD Kongresi Eğitim ve İşgücü Komisyonu, üniversite öğrencilerinin düzenlediği Filistin’e destek gösterilerini görüşmek için toplanmıştı. Stefanik, bu toplantıda öğrenci eylemlerinin “antisemitik” olduğunu iddia etmiş ve protestolara izin verilmemesi gerektiğini savunmuştu.

Stefanik’in tutumu, bu oturuma katılan Harvard Üniversitesi Rektörü Claudine Gay ve Pensilvanya Üniversitesi Rektörü Liz Magill’in istifa etmesinde belirleyici rol oynamıştı. Trump ise Stefanik’in bu yaklaşımından övgüyle bahsetmişti. Yani özgürlükler ülkesinde Filistinlilerin özgürlüğü için barışçıl protesto hakkını kullanmak yasaktı.

Stefanik örneği, ABD’nin tıpkı Joe Biden döneminde olduğu gibi Trump döneminde de Gazze’deki katliamları sürdürme konusunda İsrail’e açık çek vereceğini gösteriyor. Zaten seçimlerden önce İsrail merkezli Ynet’in Benjamin Netanyahu yönetiminin Trump’ın seçilmesini istediğini iddia eden haberler yapması da bundan kaynaklanıyordu. Çünkü Trump’ın Ortadoğu vizyonu ile Gazze kasabı Netanyahu’nun beklentileri örtüşüyor. Bunu teyit eden bir diğer isim de Dışişleri Bakanı olması beklenen Cumhuriyetçi Senatör Marco Rubio.

Hamas üyelerine hayvan diyen bir Dışişleri Bakanı

Rubio, FETÖ’cü vatansız terörist Enes Kanter başta olmak üzere FETÖ’cülerle olan temaslarını sürdüren, Türkiye’de insan hakları ihlalleri olduğu iddiasıyla Ankara’ya baskı yapılmasını savunan bir isimken; Gazze’de tüm dünyanın gözleri önünde işlenen soykırım suçunu insan hakları perspektifinden değerlendirmeyen bir kişi.

Dahası Rubio, Gazzze’deki katliamların en sert günlerinde internete düşen bir video ile hatırlanıyor. Videoda İsrail’in saldırılarını desteklediğini belirten Rubio, tüm Hamas üyelerinin öldürülmesini istediğini ve onları bir hayvan olarak gördüğünü söylüyor.

Trump yönetimi İran’ı vuracak mı?

Rubio ve Stefanik gibi İsrail yanlısı isimler, Trump’ın bir savaş kabinesi kurmaya hazırlandığını gösteriyor. Ancak bu kabine, İsrail için kuruluyor. Zira Rubio, tıpkı Netanyahu gibi İran’ın vurulması gerektiğini savunuyor. Kim bilir, belki de Trump yönetimi, İsrail’in çıkarları için Gazze, Lübnan ve Yemen’de yaşanan çatışmaları İran topraklarına taşıyacak.

Trump’ın birinci döneminde İran’a yönelik “azami baskı stratejisini” uyguladığı ve nükleer anlaşmadan çekilerek Tahran yönetimine karşı çeşitli yaptırımları hayata geçirdiği düşünüldüğünde Rubio’nun bakanlığında İran’ın hedef ülke haline gelebileceğini söylemek mümkün.

Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak Mike Waltz’u görevlendireceğini açıklaması da İsrail yanlısı bir dış politika anlayışının benimseneceği argümanını güçlendiriyor. Çünkü Waltz, şahin bir isim olarak ön plana çıkıyor. Şahin siyasetçilerin genelinde olduğu gibi Waltz da İsrail yanlısı bir şahıs ve haliyle İran ve Çin karşıtı görüşlere sahip.

İbrahim Anlaşmaları’nın Trump’a bıraktığı miras

İsmi geçen kişiler, Trump yönetiminin İbrahim Anlaşmaları ile başlattığı süreci devam ettireceğinin mesajını veriyor. Hatırlatmak gerekirse İbrahim Anlaşmaları, birinci Trump döneminde Trump’ın damadı Jared Kushner aracılığıyla başlatılan Ortadoğu’daki normalleşme süreçlerinin bir çıktısıydı. Peki, normalleşmeden kastedilen neydi?

Trump yönetiminin Ortadoğu’daki normalleşme süreçlerini teşvik etmesinin temel nedeni Arap ülkeleri ile İsrail arasında diplomatik ilişkiler kurulmasını sağlama hedefiydi. Yani Trump, İsrail’in Arap devletleriyle ilişki kurmasını teşvik ediyor ve burada İran tehdidinin varlığını da İsrail’i meşrulaştıracak bir argüman olarak kullanıyordu. Bu da bir yandan İsrail’in işgallerini meşrulaştırmaya hizmet ederken; diğer taraftan da bölgedeki varlığını, İsrail’in güvenliğini sağlama iddiasıyla temellendiren ABD’nin çıkarlarına uygundu.

Vurgulamak gerekir ki; 7 Ekim 2023’ten bu yana devam eden Gazze’deki soykırım karşısında Arap Dünyası’nın sessiz kalmasının en önemli nedenlerinden biri de Trump döneminde imzalanan İbrahim Anlaşmaları.

Öyle görünüyor ki Trump, İbrahim Anlaşmaları’nın mirasına sahip çıkarak kaldığı yerden devam edecek. Kısacası Batı Cephesi’nde değişen bir şey yok. ABD, İsrail’in katliamlarını desteklemeyi sürdürecek. Trump’ın görevlendirdiği ve görevlendireceği isimler de bunu ortaya koyuyor. Zaten İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’in 2025’i Batı Şeria’da egemen olacakları yıl olarak nitelendirmesi ve bunu Trump ile ilişkilendirmesi de Trump yönetiminin Tel Aviv’e verdiği cesaretin küstahça bir dışavurumu. Bu tarz açıklamaların artarak devam edeceğini öngörmek mümkün. 

Tartışma