Batı, Türkiye'yi kaybetme ve yabancılaştırma korkusu yaşıyor
Batı bütün bu ikili oyuna karşı birşeyler yapabilir. Ancak işte burada. Batı'nın Türkiye'yi kaybetme ve yabancılaştırma korkusu devreye giriyor. Erdoğan da bu konuda dengeli olması gerektiğini biliyor ve aşırıklardan kaçarak dengeli bir yol izlemeye çalışıyor.
Zelenski'nin Türk lider Erdoğan'a teşekkür etmek için sebepleri var.
Erdoğan, ablukaya alınan limanlardan tahıl ihracatının yeniden başlamasını sağlamak çin Rusya ile Ukrayna arasında arabuluculuk yaparak, kendisini Karadeniz'de tarafsız bir gücü olarak sunmaya çalışıyor. Bir Türk şirketi, Ukrayna kuvvetlerine savaş alanında kararlı bir destek veren Bayraktar insansız uçaklarının tedarikçisi olmaya devam ediyor. Erdoğan ayrıca, Karadeniz'i de Boğazlar üzerinden Rus donanmasını olası takviyelerine kapattı.
Türkiye, bir savaş vurguncusu olmakla ya da daha doğrusu uzmanların "kara şövalye" dediği, uluslararası ambargolardan kendi çıkarları için kaçınan bir ülke olmakla suçlanıyor. Savaşın patlak vermesinden bu yana Türkiye-Rusya ticaretinde yaşanan artış ve Türk bankalarının Rus ödeme sistemini benimsemesi, Ankara hakkındaki bu eleştirileri tetikledi.
Carnegie Europe Düşünce Kuruluşu, konu ile ilgili yayımladığı bir analizde, Türkiye'nin "Rusya karşıtı olmadan Ukrayna yanlısı olduğunu" belirtiyor.
Pratikte, Batılı ulusların yapabileceği çok az şey var. ABD ve AB'nin Türkiye üzerinde sahip olduğu kozlar var, ancak bunları konuşlandırmanın riskleri yüksek. Yunanistan, Türkiye'yi Ege Denizi üzerinde askeri olara "kılıç sallamakla" ve göçmenleri sularına itmekle suçluyor. Batı, Erdoğan'ın Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya katılması konusundaki vetosuna geri dönmesini de istemiyor.
Brüksel ve Washington şimdilik Ankara'nın hareketlerini izliyor. Moskova ile Ankara arasındaki ticaret artıyor. Türkiye'nin Rusya'ya ihracatı Temmuz 2021'de 417,3 milyon dolardan Temmuz 2022'de 730 milyon dolara yükseldi. Rusya'dan yapılan ithalat Temmuz 2021'de 2,5 milyar dolardan Temmuz 2022'de 4,4 milyar dolara çıktı.
Avrupalı şirketler, yaptırıma tabi olmayan mallar söz konusu olduğunda bile Rusya ile ticaretin getirdiği itibar riskine karşı temkinli. Avrupalı şirketler bunun yerine, Rusya'yı ikmal etmek için Türkiye'yi bir ihracat üssü olarak kullanıyorlar.
Ancak çok sayıda uzman da, Türkiye'nin gri bir bölgede faaliyet gösterdiğini savunuyor.
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nde araştırma görevlisi olan Maria Shagina, "Herkes Çin'e odaklanırken, Türkiye neyin yasal neyin yasadışı olduğu konusunda gerçekten denge kurmak için çok daha cesur ve iddialı" ifadelerini kullanıyor.
ABD Hazinesi'nde görev yapan eski üst düzey bir yaptırım yetkilisi, Brüksel ile neredeyse tarifesiz gümrük birliği aracılığıyla AB pazarına ayrıcalıklı erişimden yararlanan Türkiye'nin, yaptırımlardan kaçınma konusunda bir cephe hattı olarak yeni bir yol geliştirdiğini belirtiyor.
Ticaret artışına ek olarak, Türkiye'nin Rusya'nın Moskova'ya karşı mali engelini aşmasına yardımcı olduğuna dair endişeler de var. Putin ve Erdoğan, bu ayın başlarında ticaretlerinin bir kısmını ruble ile yapmaya karar verdiler. Beş Türk bankası, çoğu Rus finans kurumunun hariç tutulduğu Batı SWIFT ödeme sistemine bir alternatif olan Rus ödeme sistemi Mir'i de benimsedi.
Rusya ve Türkiye, Kırım da dahil olmak üzere bölgedeki çeşitli ihtilafların karşıt taraflarında bulunuyor. Ayrıca, Suriye için devam eden Astana süreci ve Dağlık Karabağ bölgesi etrafındaki gelişmeler de iki ülkeyi karşı karşıya getiriyor. Ama Erdoğan ve Putin bu rekabetin ortak yolunu bulmayı başarıyor.
Hollanda'daki Groningen Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler alanında Doçent olan Francesco Giumelli konuyla ilgili; "AB'nin ve diğer NATO üyelerinin, Erdoğan'ın bu ikili oyununu daha ne kadar tolere edeceğini göreceğiz." ifadelerini kullandı.
Politico'da yayımlanan analiz gdh.digital tarafından çevrilmiştir.