gdh'de ara...

Bir iletişim dersi olarak Kız Kulesi

Restorasyon çalışmaları nedeniyle dev bir branda ile örtülen Kız Kulesi, yetersiz bilgilendirme ve iletişim eksikliği nedeniyle büyük bir tartışmanın odağında.

1. resim
06.09.2022

Pazarlamak istediğiniz ürüne ve kendinize güveniyorsanız, yaptığınız şeyden eminseniz, iletişim aslında kolay bir iştir. Ancak zannedildiği kadar kolay değil.

Türkiye’de iletişim işi fazlasıyla hafife alınıyor. İletişim yapılan açıklamalardan, basın bültenlerinden, atılan twitlerden ibaret sanılıyor. “Ben nasıl olsa söyledim, gerisi beni ilgilendirmez” denilerek yankı ölçümünden uzak duruluyor. Oysa neyi nasıl söylediğimiz kadar hedef kitlede nasıl bir duygu oluşturduğunuz, zihinlerde nasıl bir iz bıraktığımız da önemli. 

Meselenin bu kadar basit olmadığı bir kriz patlak verdiğinde anlaşılıyor. Sonra ayıkla pirincin taşını. Şirketler yanlış iletişim nedeniyle itibar ve müşteri, siyasi partiler oy kaybediyor.

Türkiye’de iletişime önem verilmediği için özellikle kamuda basın ve iletişimle ilgilenen insanlar arasında mesleği gazetecilik olan ya da profesyonel iletişim alanından gelen yetkili sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Bu yüzden Türkiye’yi yönetenler her gün bir krizle boğuşmak zorunda kalıyor. Son örnek Kız Kulesi üzerinden yaşanan tartışma.

Bu tartışma iletişim fakültelerinde ders olarak okutulacak kadar çarpıcı. Tablodaki şu çarpıklığa bakar mısınız: Kız Kulesi’nde bir restorasyon süreci yürütülüyor. Amaç neredeyse iki bin yıllık bir geçmişe sahip olan tarihi binayı, geçtiğimiz on yıllarda eklenen beton yapılardan kurtarmak, aslına uygun bir şekle büründürmek, en önemlisi depreme dayanıklı hale getirmek. Peki kamuoyunda yapılan tartışma, yani bu faaliyetin yansıması ne? “Kız Kulesi’ni yıktılar.” Böyle ulvi bir çabanın amacına 180 derece ters bir şekilde tartışılmasının müsebbibi, sosyal medyadaki manipülatörler olduğu kadar, kimse kusura bakmasın, bu işin iletişimini üstlenenlerdir de.

Nedenini anlatalım. 

Muhalefet, AK Parti iktidarı ile ilgili doğaya sahip çıkmadığı, Türkiye’yi beton yapılara boğduğu iddialarını gündemden düşürmüyor. Orman yangınlarından kıyılarda inşa edilen yapılara kadar her konu sonunda AK Parti’nin doğa karşıtlığına bağlanıyor. Tarihi yapıların restorasyonu da aynı perspektiften ele alınıyor. AK Parti’nin tarihe sahip çıkmadığı, tarihi eserlere zarar verdiği sık sık işleniyor. Geçmişte yaşanan bazı restorasyon çalışmalarının haklı “Sünger Bob” eleştirileriyle karşılaştığını ve İstanbul silüetiyle ilgili tartışmaları da hatırlarsanız kamuoyunda restorasyon çalışmalarıyla ilgili oluşan hassasiyeti görürsünüz. 

Böylesine hassas bir konu iletişim için kriz alanıdır. Kız Kulesi gibi sembol bir yapıda çalışma yapacaksanız, konunun iletişimini de düşünmeniz gerekir. Yapacağınız iletişim çalışması “Kriz çıksın, cevap veririz” kolaycılığıyla ele alınamaz. Atacağınız adım için kamuoyunu önden hazırlamanız gerekir.

Bu örnekte meselenin iletişimiyle ilgilenenler kamuoyunu önden bilgilendirip, yapılacak çalışmayla ilgili zemini hazırlamadılar. Çıkacak tartışmayı öngörüp, önleyici iletişim yapmadılar. Kriz çıktıktan sonra müdahale etmeye çalıştılar. Bunu da bir paragraftan ve tek cümleden oluşan ve içeriği tam olarak anlaşılamayan bir açıklamayla yaptılar. Sonuç bu devasa enkaz oldu.

Peki, ne yapılmalıydı? 

Şeffaf davranılmalıydı. Restorasyon çalışmaları başlamadan önce, ilgili kurumların Kız Kulesi’yle ilgili deprem raporları kamuoyuyla paylaşılmalıydı. Bu raporlar Kız Kulesi için kırmızı alarm veriyor ve tarihi yapının depreme karşı güçlendirilmesi gerektiğini söylüyor. Bu haberler kamuoyunda Kız Kulesi’nde restorasyon çalışması yapılması gerektiği yönünde güçlü bir kanaat oluşturacaktı. Yani restorasyon baştan satın alınacaktı.

İkinci aşamada Kültür Bakanlığı’nın restorasyon kararı duyurulmalıydı. Bu bakanlığın tarihi esere sahip çıktığı anlamına gelecekti. Bu duyuruda ekipte bulunan, alanında uzman isimler -ki restorasyon çalışmalarına gerçekten dünyaca ünlü isimler nezaret ediyor- de paylaşılmalıydı. Böylece çalışmanın ehil ellere teslim edildiği duygusu yaratılacaktı. 

Üçüncü aşamada bu uzman isimler ekranlara çıkarılmalı, haber kanallarında ya da gazetelerde yapılcak restorasyonun detaylarını anlatmalıydı. Kız Kulesi’nin aslına döneceği, daha sonra yapılan beton yapılardan kurtulacağı ve depreme dayanıklı hale getirileceği vurgulanmalıydı. 

Aslında bu kadar basitti. Tüm bu basit adımlar atılmış olsaydı belki yine eleştiriler gelirdi ancak bu kriz yaşanmaz, kamuoyunun kafası karışmaz, kaş yapayım derken göz çıkarılmazdı. Geçmiş olsun.