Bloomberg: Avrupa artık tek başına ayakta kalmak zorunda!
Avrupa, artık tek başına ayakta kalmak zorunda olduğunun farkına vardı. Peki Trump'ın kazanması durumunda Avrupa kendi kendini savunabilir mi?
ABD'nin önde gelen yayın organlarından Bloomberg'de, ABD'de yaşanan siyasi dalgalanmaların ve NATO Zirvesi'nde yaşanan gelişmelerin olası sonuçlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Washington'daki NATO Zirvesi'nin, Biden'ın kendisini yok etmesinin ve Kasım ayında Trump'ı yenemeyeceği konusunda artan spekülasyonların gölgesinde kaldığı belirtilen analizde; Avrupa'nın artık, ABD'de seçimi kim kazanırsa kazansın önceliklerini başka yerlere kaydıracağı gerçeğiyle yüzleştiği tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; Avrupa ülkelerinin savunma harcamalarını ve hazırlıklarını artırmaya çalıştığına dikkat çekilerek, anca bu hazırlıkların Trump'ın Beyaz Saray'a oturması durumunda yetersiz kalabileceği belirtildi.
İşte Bloomberg'de yayınlanan analiz:
NATO'nun Avrupalı üyeleri, uzun zamandır ABD halkının hasta bir Joe Biden'ı öngörülemez bir Donald Trump'a karşı tercih edeceklerini düşünüyorlardı.
Ancak son gelişmelerden sonra Avrupa, seçimi kim kazanırsa kazansın ABD'nin önceliklerinin giderek başka yerlere kayacağı gerçeğiyle yüzleşiyorlar.
Washington'daki zirve, Biden'ın kendisini yok ettiği üzerine yapıaln değerlendirmelerin ve Kasım ayında Trump'ı yenemeyeceği konusunda artan spekülasyonların gölgesinde kaldı.
Trump ise defalarca, NATO'ya yönelik eleştirilerini sertleştirerek örgütün temel direği olan “kolektif savunma maddesini” gerekirse görmezden gelmeye hazır olduğunu belirtti.
Ancak Avrupalı yetkililer; hem Trump'ın hem de Biden'ın, Avrupa'nın aleyhine olacak şekilde Çin'e daha fazla odaklanacaklarını artık çok daha iyi biliyorlar.
Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski verdiği bir mülakatta;
“Avrupa çaresiz kalmamalı. AB'nin savunması konusunda daha fazla ciddi adım atmamız gerekiyor. Çünkü ABD'nin artık resmi olarak aynı anda iki savaşa girme kapasitesi yok"
ifadelerini kullandı.
Nitekim şu anda; beş yıl önce NATO'yu "beyin ölümü gerçekleşmiş" olarak nitelendiren Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un teşvikiyle Avrupa, kendi savunma kapasitesini güçlendirmek için acele ediyor.
Aslında kıtanın hazırlıksızlığı, hem Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı işgali hem de Trump'ın Beyaz Saray'da NATO üyelerine yönelik ateş püskürdüğü zaman tam olarak fark edildi.
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi analisti ve eski bir üst düzey NATO yetkilisi olan Camille Grand ise konu ile ilgili yaptığı değerlendirmede;
"Avrupa için işleri değiştiren Trump başkanlığından ziyade uluslararası ortamdır. Bu süreç; Biden ile bu adım adım olur,.Trump ile daha yıkıcı olur. Ancak mutlaka gerçekleşecek.”
ifadelerini kullandı.
Trump defalarca, NATO'nun harcama taahhütlerini yerine getirmeyen müttefiklerin yardımına koşmama tehdidinde bulundu. Üst düzey bir Avrupalı diplomata göre bu davranış ittifakın işleyişini bozacak ve büyük bir kriz yaratacak.
Bu arada Washington'un Pekin'e odaklanması, Avrupalı yetkililerin ABD'li politikacılar ve her iki taraftaki düşünce kuruluşlarıyla yaptıkları görüşmelerde Çin'in daha fazla ön plana çıkmasına neden oldu.
Letonya Cumhurbaşkanı Edgars Rinkevics NATO zirvesi çerçevesinde verdiği bir mülakatta, bir sonraki ABD yönetimine Avrupa'da asker bulundurma ve Ukrayna'yı desteklemeye devam etme çağrısında bulundu.
Rinkevics, bu taahhütlerden geri adım atılmasının ABD'nin Çin stratejisini de sekteye uğratacağını ve bölgedeki müttefikleri arasında şüphe uyandıracağını belirtti.
Rinkevics;
“Eğer ABD'nin de bir parçası olduğu NATO'nun etkili bir yanıtı yoksa, Asya'da kim ABD'ye güvenebilir ki?”
açıklamasında bulundu.
NATO da bu gelişmelerin ardından, kısmen ABD ile ilişkilerini sürdürmek için Çin'e daha fazla odaklanmaya başladı.
NATO liderleri Washington'daki Zirve'de, Pekin'e karşı şimdiye kadarki en sert açıklamalarını yaptılar. ABD'li yetkililerin müttefiklerine Çin'in Rusya'nın savaşına verdiği desteğin boyutları hakkında bilgi vermesinin ardından Pekin'i Ukrayna'daki çatışmanın "belirleyici bir destekçisi" olmakla suçladılar.
ABD'nin Çin ile mücadeleye yönelmesi bütçe önceliklerinde de kendini gösteriyor.
Biden yönetimi bu yıl için “Pasifik Caydırıcılık Girişimi” için 9.1 milyar dolar talep ederken, Avrupa girişimi için sadece 3.6 milyar dolar talep etti.
Avrupa Birliği'nin en önemli ekonomik gücü olan Almanya için de bu zirve bir dönüm noktası oldu.
Alman hükümetindeki yetkililere göre ABD'deki siyasi dalgalanma; Avrupa ülkelerinin ABD'den bağımsız olarak, savunma kabiliyetlerini arttırması gerektiğinin farkına varmasına yol açtı.
Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius Deutschlandfunk radyosuna verdiği demeçte;
Biden bir dönem daha kazansa bile ABD'nin dikkatinin giderek artan bir şekilde Hint-Pasifik bölgesine kayacağını artık anlamalıyız.”
değerlendirmesinde bulundu.
NATO'nun 32 müttefikinden yaklaşık 23'ü bu yıl GSYH'nın en az %2'sini savunmaya harcama hedefine ulaşacak. Bu, geçen yıl sadece 10 ülke ile sınırlıydı.
Ancak Avrupa hem Ukrayna'yı silahlandırmak hem de stoklarını yeniden inşa etmek için mücadele ederken, bölgeyi Amerikan yardımı olmadan savunabilmek için hala uzun bir yol kat etmesi gerekiyor.
Fransa, Almanya, İtalya ve Polonya, geçtiğimiz hafta kendi uzun menzilli füzelerini tasarlama ve inşa etme konusunda anlaşarak, bloğun şimdiye kadar ABD'ye bel bağladığı kritik bir askeri kabiliyeti yerine getirme yolunda bir adım attı.
Ancak bu çabaların, Beyaz Saray'a ikinci döneminin kazanan Trump'ın oturması durumunda, yetip yetmeyeceği belirsiz.
Center for Renewing America'da kıdemli bir araştırmacı olan Sumantra Maitra;
"Savunma harcamaları kendi başına Trump'ın gerçekten önemsediği bir şey değil. Trump aslında, kendisinden faydalanıldığını düşündüğü bir durumda olmaktan hoşlanmıyor."
tespitinde bulundu.
ABD'deki siyasi dalgalanma devam ederken, orada yaşanacak olan her türlü gelişmenin sadece ABD'yi değil, başta Avrupa olmak üzere tüm dünyayı etkileyeceği bir gerçek.