Casus uydu görüntüleri, Ortadoğu’daki Roma kalelerini gösteriyor
1960’lı ve 1970’li yıllarda ilk casus uydular tarafından Orta Doğu’da çekilen fotoğraflar, Roma İmparatorluğu’na ait kaleleri gösteriyor.
Soğuk Savaş dönemine ait gizli servis uydu görüntüleri, Irak ve Suriye’de daha önce keşfedilmemiş yüzlerce Roma kalesini ortaya çıkardı.
Yeni bir çalışmaya göre bu kalelerin varlığı antik imparatorluğun doğu sınırının başlangıçta düşünüldüğü kadar kuvvetli olmadığını gösteriyor.
Araştırmacılar zaten, bugünkü Irak’taki Dicle Nehri’nden Suriye’deki Fırat Nehri ovasına kadar yaklaşık 300.000 kilometre kare boyunca uzanan bir dizi kale hakkında bilgi sahibiydi.
Bu kalelerin bir zamanlar Roma’yı rakip Pers İmparatorluğu’ndan ayıran kuzey-güney sınır duvarına ait oldukları düşünülüyordu.
Ancak yeni keşfedilen kalelerin ve önceden bilinen kalelerin doğu-batı yönündeki dağılımı, bu yapıların barışçıl ticaret ve seyahati kolaylaştırmak için inşa edildiğine işaret ediyor.
Antiquity dergisinde yayımlanan yeni çalışma, Fransız arkeolog ve rahip Antoine Poidebard’ın doğudaki surların işgalcileri püskürtmek için inşa edildiği yönündeki 1934 tarihli hipotezini çürütüyor.
Dartmouth Koleji’nde antropoloji profesörü olan araştırmanın baş yazarı Jesse Casana, yaptığı açıklamada, “1930’lardan beri tarihçiler ve arkeologlar bu tahkimat sisteminin stratejik veya politik amacını tartıştılar.
Fakat çok az bilim insanı Poidebard’ın doğu Roma sınırını belirleyen bir dizi kalenin varlığına dair temel gözlemini sorguladı.” diyor.
1920’lerde ve 1930’larda Irak ve Suriye çöllerini kapsayan alanda hava fotoğrafları çeken Poidebard, bu fotoğraflamalar sonrasında milattan sonra 2. ve 3. yüzyıla tarihlenen 116 kaleyi keşfetti.
Poidebard, Birinci Dünya Savaşı sırasında uçmayı öğrendiği çift kanatlı uçağından bu kare şeklindeki kalelerin yerleşimine bakarak Partların ve daha sonra Sasani Perslerinin akınlarını geri püskürten bir kuzey-güney savunma hattı oluşturduğunu varsaydı.
Bu zamanda dek Poidecard’ın hipotezi tarihçiler tarafından geniş çapta kabul görüyordu. Ancak araştırmacılar, bölgenin 1960’lı ve 1970’li yıllarda casus uydular tarafından alınan yüksek çözünürlüklü görüntülerini analiz ettikten sonra doğudan batıya geniş bir alana yayılmış, önceden bilinmeyen 396 kale veya kale benzeri yapı keşfetti.
Bu bulgular sınırın daha önce düşünülenden daha değişken olduğunu gösteriyor. Görünüşe göre bu kaleler, sınır hattı boyunca değil, sınırın içinde yer alıyorlardı.
Bu durum, kalelerin sadece sınırı korumakla kalmayıp, aynı zamanda Roma ile komşusu Part (daha sonraları Sasani Pers) İmparatorluğu arasında insan ve mal taşıyan ticaret kervanlarının güvenliğini de sağladığını ortaya koyuyor.
Arkeologların vurguladığı gibi, bu keşif, sınırın doğasına ilişkin önemli bir soruyu gündeme getiriyor: ‘’Bu sınır bir sur muydu, yoksa bir yol mu?’’
Araştırmacılar yapmış oldukları çalışmanın arkeolojik araştırmalarda gizliliği kaldırılan görüntülerin önemini vurguladığını söylüyor. Özellikle de fotoğraflarda ortaya çıkan kalelerin çoğu artık tarımsal genişleme ve kentleşme nedeniyle yok olmuş durumda.
Araştırmacılar, U2 casus uçakları tarafından çekilenler gibi diğer havadan görüntülerin gizliliğinin kaldırılmasıyla birlikte daha fazla keşif yapılmasını bekliyor.
Casana, “Bu güçlü verilerin dikkatli analizi, Yakın Doğu ve ötesinde gelecekteki keşifler için muazzam bir potansiyel barındırıyor.” diyor.