gdh'de ara...

CNN International: Husilerin kaderini değiştiren savaş; “Gazze”

İsrail-Filistin savaşı ile bölgede artan gerilim, ABD ve bölgedeki grupların çatışma riskini gün geçtikçe artırıyor. Husi grubunun talihi, Gazze savaşı ile birlikte nasıl değişti?

1. resim

CNN International'de, İsrail'in soykırım noktasına varan Gazze savaşının ardından bölgede ve Kızıldeniz'de yaşanan gelişmelerin ve Husilerin bu gelişmelere etkisinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

İsrail-Filistin savaşı ile bölgede artan gerilim ve geçtiğimiz günlerde Ürdün'de 3 ABD askerinin bir saldırıda ölmesinin ardından, ABD ile bölgedeki gruplar arasında doğrudan bir çatışma korkusunun tırmandığı belirtilen analizde, özellikle Kızıldeniz'deki Husilerin eylemlerine dikkat çekildi.

Analizde ayrıca, İsrail'in Gazze'ye yönelik yıkıcı savaşını başlatmasından bu yana Husilerin etki alanını genişlettiği ve bunun, grubun kaderini de beraberinde değiştirdiği belirtildi.

İşte CNN International'de yayınlanan analiz:

Bir zamanlar Orta Doğu'da, Arap dünyasının en yoksul ülkesi Yemen'deki uluslararası tanınırlığa sahip hükümeti devirerek ve Suudi Arabistan öncülüğünde bir askeri müdahaleye yol açarak ortalığı kasıp kavuran İran destekli Husi grubunun talihi, İsrail'in Gazze'ye yönelik yıkıcı savaşını başlatmasından bu yana değişti.

İsrail'in Filistin'e karşı başalttığı yıkıcı savaş, Hamas'ın 7 Ekim'de Yahudi devletine düzenlediği ve İsrailli yetkililere göre 1.200 kişinin ölümüne ve 250'den fazla kişinin kaçırılmasına yol açan saldırının ardından başladı.

Bölgede Hamas tarafından yönetilen sağlık bakanlığına göre Gazze'deki savaş, şimdiye kadar yaklaşık 27,000 kişinin ölümüne neden oldu.

Ensarullah olarak da bilinen Şii-Müslüman Husiler, çoğunluğu Sünni olan Müslüman dünyanın bazı bölgelerinde ve ötesinde, Gazze halkını İsrail'e karşı savunan ve hatta bu mücadelede Yahudi devletinin süper güç müttefiki ABD'yi karşısına alan Filistin davasının hamileri olarak görülüyor.

Kasım ayının ortalarından bu yana Husiler Kızıldeniz'de ve Bab al-Mandab Boğazı'nda ticari gemilere saldırıyor. Kızıldeniz, dünya ticaretinin %10 ila %15'inin geçtiği Süveyş Kanalı'na bağlanan hayati bir su yolu. Grubun faaliyetleri, gemilerin saldırılar nedeniyle su yolundan uzak durması nedeniyle ticaret yolunu çoğu konteyner gemisine etkili bir şekilde kapattı.

CNN'e konuşan ABD'li yetkililer, ABD ile doğrudan bir çatışma korkusu tırmanırken İran yönetiminin Orta Doğu'daki vekil gruplarının bazı eylemlerinden tedirgin olduğuna inandıklarını belirtiyor.

ABD istihbaratı İran'ın, Kızıldeniz'deki ticari gemilere yönelik Husi saldırılarının, Tahran'ın kilit müttefikleri olan Çin ve Hindistan'ın ekonomik çıkarlarını zedeleyebileceğinden endişe duyduğunu öne sürüyor.

Geçtiğimiz günlerde, Irak'taki milis gücü Kataib Hizbullah'ın Ürdün'de üç Amerikan askeri personelinin ölümüne yol açan bir saldırının ardından ABD hedeflerine yönelik operasyonlarını askıya aldığını açıklamasıyla İran'ın vekillerini dizginlemeye çalıştığına dair işaretler ortaya çıktı.

Ancak Yemenli isyancı grup gemileri hedef almaya devam ederken İran'ın Husiler üzerinde daha az kontrolü var gibi görünüyor.

Geçtiğimiz günlerde Husiler tarafından Kızıldeniz'e fırlatılan bir seyir füzesi, vurulmadan önce bir ABD destroyerinin bir mil yakınına kadar geldi ve bu, bir Husi saldırısının bir ABD savaş gemisine en çok yaklaştığı an oldu.

Güç mücadelesi

Husiler Kızıldeniz'deki saldırıların amacının İsrail ve müttefiklerine Gazze'deki savaşı durdurmaları için baskı yapmak olduğunu belirtiyor. Grup defalarca İsrail'in savaşı durdurması ve bölgeye uyguladığı kuşatmayı kaldırması halinde Kızıldeniz'deki operasyonlarının sona ereceğini belirtti.

Ancak uzmanlar Filistin davasının her zaman Husi ideolojisinin merkezinde yer almasına rağmen Kızıldeniz'deki eylemlerinin başka sebepleri de olduğunu belirtiyor.

Husi grubunun mücadelesiyle Yemen'deki insani krizden uzaklaştığını, iç ve dış desteği artırdığını ve hareket hakkında çok az şey bilen ya da hiç bilmeyenler arasında adını duyurduğunu belirtiyorlar.

Ottawa Üniversitesi Kamu ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde yardımcı doçent ve Kanada Ulusal Savunma Bakanlığı'nda eski bir analist olan Thomas Juneau yaptığı değerlendirmede;

"Gazze ile dayanışma, Husilerin Kızıldeniz'deki saldırılarının arkasındaki itici güçlerden yalnızca birisi.”

ifadelerini kullandı.

İsrail ve Amerikan karşıtlığı grubun ideolojisinin merkezinde yer alsa da, Juneau'ya göre "Gazze savaşı Husiler için daha çok bir bahane olarak görülmeli" çünkü Gazze Savaşı, Husiler'in "güçlü Filistin yanlısı duyguları harekete geçirmelerine" ve "güçlerini ülke dışına yansıtmalarına" olanak tanıyor.

Başkent Sanaa da dahil olmak üzere kuzey Yemen'in büyük bölümünü kontrol altına alan Husiler kendilerini ülkenin meşru yöneticileri olarak sunuyor. Grup, Kızıldeniz'deki operasyonlarını "Yemen Silahlı Kuvvetleri" tarafından yürütülüyormuş gibi gösteriyor.

Bu söylem tüm dünyada Gazze savaşına karşı çıkanlar arasında kabul gördü. Uluslararası alanda tanınan hükümet ise yaklaşık 230 mil ötede, güneydeki Aden kentinde bulunuyor ve oldukça zayıf olarak görülüyor.

'Bir çıkış yolu'

Saldırılar ABD, Avrupa Birliği, NATO ve diğer 44 müttefik ülke tarafından kınandı ve ortak bir açıklamayla Husilerin 19 Kasım'da bir kargo gemisini ele geçirmesi "dehşet verici" olarak nitelendirildi.

Bir ay sonra ABD, Kızıldeniz'deki ticareti korumak amacıyla çok uluslu bir koalisyon kurdu. ABD ve Birleşik Krallık o zamandan beri Husilere hava saldırıları düzenliyor.

Yemenli grup geri adım atacağına dair hiçbir işaret vermedi ve uzmanlara göre bu durum hem yurt dışında hem de yurt içindeki geleneksel destek tabanlarının dışında itibar kazanmalarına yardımcı oluyor.

Brüksel merkezli bir düşünce kuruluşu olan Crisis Group'un kıdemli Yemen analisti Ahmed Nagi gelişmeler hakkında;

"Husilerin yerel olarak, bazı bölgelerde popülariteleri arttı"

tespitinde bulundu.

Nagi, Husilerin saldırılarının bazı Yemenliler için, grubun yaklaşık on yıldır süren iç savaş sırasında kendi ülkelerinde uyguladığı şiddete dair anıları da yeniden canlandırdığını belirtti.

Yemen'deki iç savaş 2014 yılında Husi güçlerinin başkent Sanaa'ya saldırarak uluslararası alanda tanınan Suudi destekli hükümeti devirmesiyle başladı.

Çatışma 2015 yılında Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun Husilere müdahale etmesiyle daha geniş çaplı bir savaşa dönüştü. Bu girişim başarısız oldu ve ülke adeta harabeye döndü. İran, Suudi Arabistan'la vekalet çatışması tırmanırken bu savaş sırasında İran, Husilere verdiği desteği arttırdı.

Yaklaşık sekiz yıl süren savaşın ardından Husiler ile Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon arasında Nisan 2022'de bir ateşkes imzalandı. Ateşkes sadece altı ay sonra sona ermiş olsa da savaşan taraflar tam ölçekli çatışmalara geri dönmedi ve çatışmalardaki duraklama eğilimi büyük ölçüde devam etti.

Juneau, Husilere ülke içinde meydan okuyabilecek askeri ya da siyasi bir rakip olmadığını, ancak Yemen'deki yönetimlerinin baskıcı ve ekonomik olarak verimsiz olduğunu belirtiyor.

BM'ye göre bugün Yemen'de 24 milyondan fazla insan şu anda, insani yardıma ve korunmaya muhtaç durumda. Çatışmalar aynı zamanda ülkenin altyapısını paramparça etti, ekonomik çöküşü şiddetlendirdi ve geniş çaplı yerinden edilmelere yol açtı.

BBC Arapça'ya konuşan üst düzey bir Husi yetkili, Yemen'in kendi iç sorunları varken isyancı grubun neden yabancı bir çatışmaya tepki gösterdiği sorusuna Batılı ülkelerin de İsrail'i destekleyerek aynı şeyi yaptığı yanıtını verdi.

Yüksek Siyasi Konsey üyesi Muhammed Ali el Husi geçen ay BBC Arapça'ya verdiği demeçte bu eleştiriye;

"Biden Netanyahu'ya komşu mu? Aynı dairede mi yaşıyorlar? Fransa cumhurbaşkanı da aynı katta mı oturuyor? İngiltere başbakanı da aynı binada mı?"

şeklinde cevap verdi.

Husiler bir mesaj göndermek istiyor

ABD ve İsrail karşıtlığının yanı sıra Filistin davası her zaman grubun ideolojisinin merkezinde yer almıştır.

Husiler iktidara geldiklerinde sloganları;

“Tanrı Büyüktür, Amerika'ya Ölüm, İsrail'e Ölüm, Yahudilere Lanet, Zafer İslam'ındır."

şeklindeydi.

Washington DC merkezli Middle East Institute'de araştırmacı olan Nadwa Al-Dawsari, isyancıların ABD'yi doğrudan bir savaşın içine çekmek istemesinin de mümkün olduğunu belirtti.

"Husiler ABD'nin çatışmadan kaçınmasına güveniyor" değerlendirmesinde bulunan Al-Dawsari, Yemen'de ABD destekli Suudi koalisyonuyla sekiz yıl süren savaşın ardından "kendilerine daha fazla güvendiklerini" ve "Suudileri bir çıkış için çaresizce kendilerine gelmeye zorladıklarını" belirtti.

Diğer yandan Yemenliler üzerindeki potansiyel etkilerine rağmen Husiler, ABD ve müttefikleriyle çatışmayı memnuniyetle karşıladı.

Muhammed Ali el Husi geçen hafta yaptığı açıklamada;

“ABD ve İngiltere, misilleme döneminde olduğumuzu ve halkımızın teslimiyet nedir bilmediğini anlamalı. Eğer siz silah taşıyorsanız Yemen halkı da silah taşıyor ve eğer sizin gücünüz varsa biz de Allah katında daha güçlüyüz."

ifadelerini kullandı.

Tartışma