Donald’ın Trump olma yolculuğu sinemalarda

Donald Trump'ın bir emlak devi olmaya giden yolculuğunun hikayesini anlatan 'The Apprentice’ yani 'Çırak: Trump’ın Hikayesi’ filmi vizyona merhaba dedi. FilmEkimi kapsamında da gösterilen film, hem bir yükselme hem de narsistleşme hikayesi sunuyor. gdh digital Kültür Sanat editörü Deniz Ali Tatar'ın filmden izlenimleri yayında.

1. resim

Hem bir yükselme, hem bir narsistleşme, hem de güç gösterisi hikayesi… İzlerken tüyleriniz diken diken, hem şaşkınlık hem de merdivenleri çıkmanın kısa yollarını harmanlayan bir ’büyümüş de küçülmüş’ hikayesi… İran asıllı Danimarkalı yönetmen Ali Abbasi’nin yeni filmi 'The Apprentice’ yani ’Çırak: Trump’ın Hikayesi’ emlak devi ve eski ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk yıllarını, gelişimini ve zirveye çıkış yolculuğuna izleyiciyi buyur ediyor. Vizyona da merhaba diyen 'The Apprentice’ FilmEkimi kapsamında da gösterimde izleyiciyle buluşuyor. Ankara’da Kült Kavaklıdere’de gösterimlerine devam eden FilmEkimi, 20 Ekim Pazar gününün sonuna kadar izleyiciyle buluşmaya devam edecek.

Donald’ı kim ’Donald Trump’ yaptı?

Peki ailesinin eteğinden çıkmaya çalışan ve tam bir playboy olan Donald, nasıl bir emlak devi olup hatta ABD Başkanlığı'na ulaşacak o zirveye çıkıp Trump oluveriyor? Babasının verdiği emlak toplama işinde bocalayan, kızlara karşı parasıyla hava atmaya çalışan ve emlak dünyasında büyümek isteyen Donald’ın bir uğuru var. Manhattan’da herkesin kolay üye olup giremediği bir kulüpte takılan Donald’ın hayatı, iş dünyasının dev ismi, avukatlık ve danışmalık yapan Roy Cohn ile tanıştıktan sonra değişiyor. Filmde bir anlamda bu değişime tanık olurken, zirveye giden bu yolun acımasız yollarını ve ikişer çıkarak kolay yoldan tırmanmayı da görüyoruz. Ama karşındaki insanın senden daha zeki olduğunu unutup, zekandan da faydalanıp seni alaşağı edebileceğini de unutuyorsun. Hayat acımasızlıklarla dolu, her zaman karşındakinden zeki olman gerekiyor güçlenmek istiyorsan.

Filmdeki karakter Donald Trump, tamamen apolitik bir çizgide duruyor, biz bir gencin zirve çıkış yolundaki narsist değişimine tanık oluyoruz. Bu açıdan karaktere ne bir sempati, ne de bir nefret duyuyoruz filmin başında aslında. Ancak zirveye çıktığı dönemde, baş karakterimizin bir anti karaktere büründüğünü görüp ona kötü duygu besleyebiliyoruz. Filmde işlenen en önemli detay, aslında güç ve narsistliğin kime göre hangi duruma göre şekillenebileceğini göstermesi. Bir biyografi izliyoruz evet, ama aslında biz zirveve çıkmak isteyen, zekasını kullanabilecek anahtarı arayan ve güce ulaşabileceğini ama o gücü nasıl kullanabileceğini bilmeyen bir adamın kendi içerisindeki düelloyu izliyoruz. Bu açından bir biyografi senaryosuyla karşı karşıya olduğumuzu söylemek doğru olmaz. Bu açıdan filmi eksik hissedebilmek mümkün. Ama filmdeki güç ve denge değişimlerine tanık olduğumuzda tam anlamıyla senaryodan alacağımız tadı alıyoruz. Evet, filmde sert denebilecek bir çok sahne var, belki de ’bunu da yapmamıştır artık’ diyebileceğimiz çok done var. Ama Roy Cohn’un kuralları arasında yer alan ’Hiçbir şeyi kabul etme, her şeyi inkâr et” ve “Zaferi sahiplen ve asla yenilgiyi kabul etme.” tam da bu noktada devreye giriyor. Aslında mesaj, yaptıklarını inkar ederek ’seni ezmeye çalışanı sen de yenilgiye uğrat’ oluyor.

80’lerde bir Trump belgeseli izler gibi

Hem dönemi yansıtması hem de sanki o zamanları yaşıyormuş hissini saklamak açısından, aktüel kameranın kullanımı çok başarılıydı. Kimi zaman, hatta doğru sahnelerde, sanki belgesel izliyormuşum gibi bir hisse kapıldım. Özellikle aksiyonun alındığı sahnelerde kameranın Trump’ın yanında olması da, izleyeni de olay yerinde götürüyor hissi oluşturmuş. Ayrıca görüntü konusunda da dönemi yansıtan bir teknik kullanılması da, bu amaca hizmet etmiş. 70’ler ve 80’ler arasında gezinirken, gerçekten o döneme doğru bir zaman yolculuğuna ışınlıyor film adeta.

Geleim oyunculuklara… Sebastian Stan, Donald Trump’ın yükseldikten sonraki hallerinde gerçek anlamda arenaya çıkıyor ve o tanıdık adamı çok başarıyla hissettiriyor. Filmin girişindeki Playboy Donald’ı çok da beklediğimiz gibi hissedemesek de, Stan karakterini çok güçlü bir şekilde sahiplenmiş ve kademeli değişimini layığıyla canlandırmış. Özellikle bakışları ve değişim sürecindeki karakterin duruşlarını ve bakışlarını da çok iyi çalışmış. Filmin giriş kısmında bence en öne çıkan oyunculuk, Roy Cohn’a hayat veren Jeremy Strong olmuş. Strong karakterini o kadar iyi benimsemiş ki, lider ve güçlülük özelliklerini her anlamda hissedebilyoruz. Sebastian Stan ve Jeremy Strong arasında güçlü bir performans dengesi sözleşmesi imzalanmış gibi adeta. Filmin ilk yarısında Jeremy Strong’un güçlü performansını ve liderliğini izliyoruz, ikinci yarıda ise Trump’ın güç toplamasıyla beraber Sebastian Stan’ın performansıyla tanışıp ona hayran oluyoruz. Senaryonun bu anlamdaki güç değişimi de çok özenle kaleme alınmış. Her iki oyuncu da güç değişiminde kendilerine düşen payları adil bir şekilde paylaşmış. Filmde öne çıkmamış, ama ’ben de buradayım’ diyen enfes bir performans daha var. Ivana Trump’a hayat veren Maria Bakalova’nın ruha dokunan oyunculuğu, filme ayrı bir sıcaklık ve samimiyet getirmiş. Borat filminden bu yana başarılı oyunculuğunu sevdiğim Bakalova, karakterin yaşadığı psikolojik durumları başarıyla yansıtıyor.

Trump’ı daha da rahatsız edecek mi?

Filmin Cannes Film Festivali’ndeki prömiyerinin ardından Mayıs 2024’te Trump’ın hukuk ekibi, film yapımcılarına film için "tamamen uydurma" olduğu gerekçesiyle yürütmeyi durdurma emri göndermişti. Yönetmen Abbasi ise, filmin prömiyerinde, "İyi insanlar uzun süre sessiz kaldılar. Sanırım filmlere yeniden anlam katma, yeniden politikleştirme zamanı geldi" açıklamasıyla yankı uyandırmıştı. Filmin büyük bir bölümü, Donald Trump’ı daha da rahatsız edecek gibi görünüyor. Ama ne çekimlerine ne de gösterimine bir engelleme yapılmadan izleyebilmemiz kıymetli. Dolu dolu, ama fonksiyonu bol bir film izliyoruz. Belki daha güçlü bir senaryo olabilir miydi diye düşünmeden edemiyoruz belki, ama senaryodaki o boşluğu da oyuncuların iştahlı performansı dolduruyor bence. O yüzden kolay yoldan yükselme ve karakter değişimi hikayesi izlemeye gider gibi izlemenizi tavsiye ederim bu filmi. Tabi ABD’deki dengeleri de katan hikayede, denge değişimini de merceğinize alarak bakabilirsiniz...

Tartışma