gdh'de ara...

Donbas: 8 yıl önce ne oldu?

Rusya’nın Ukrayna’ya tam kapsamlı saldırısının başladığı günden itibaren Kremlin propagandası, Putin’in anlamsız savaşını eleştiren her kesin önüne bu sorularla çıkıyor. “Donbas’da Nazilerin öldürdüğü 14 bin sivil” Rusya propagandasının en önemli işgal “gerekçelerinin” başında geliyor. Peki, bu iddia ne kadar doğru?

1. resim
10.05.2022

“Donbas’da öldürülen 14 bin Rus’tan neden bahsetmiyorsunuz?”…

“Donbas’da Ruslara karşı soykırım yapıldı, biliyor musunuz?”…

“Ukraynalı Naziler Donbas’da sivilleri duvarlara çivilediler, haberiniz var mı?”…

“8 senedir neredeydiniz, neden Donbas’da öldürülen insanlardan bahsetmediniz?”…

Daha 8 sene önce Donbas’a gittiğimde Dneprepetrovsk-Donbas sınırında yolumuzu kesen ayrılıkçılardan duymuştum ilk kez bu iddiayı: “Faşistler güneydoğu Ukrayna’yı işgal etmek istiyor, insanları kesiyorlar”. “Nerede faşistler” diye sorunca çok kzımıştı birisi: “Televizyon izlemiyor musun? Slavyansk’da, Kramatorsk’da, Odessa’da insanları nasıl öldürüyorlar, görmüyor musun? Rusya televizyonlarını izlemiyor musun?”

Anahtar kelime “Rusya televizyonları” idi. Halen öyle. Rusya televizyonlarını izleyen milyonlarca insan için Donbas’da “Ukraynalı Naziler insanları duvarlara çiviliyor, öldürüyor, kesiyor, yok ediyor ve Rusya onları kurtarmaya çalışıyor…”

Donbas'ta şiddet nasıl başladı?

Peki, gerçekte durum nedir? “8 yılda öldürülen 14 bin Donbaslı Rus” propagandasının arkasındaki gerçek nedir? Donbas’da çatışmalar nasıl başladı, sivil ölümleri ne zaman başladı? 

Rusya, Ukrayna’nın doğusundaki işgal girişimini Kırım’ın işgalinden kısa süre sonra başlattı. Daha Kırım’ın işgali sürerken Ukrayna’nın güney ve doğusundaki birkaç kentte yerel yönetimlerin işgali girişimi yaşandı.

Rusya, Transdinyester’den, Belgorod’dan ve Rostov’dan Ukrayna’nın Donetsk, Luhansk, Harkov, Odessa kentlerine otobüslerle “turistler” taşıyarak yönetim aleyhinde mitingler düzenlemeye, yönetim binalarını işgal ederek Rusya bayrakları asmaya başladı. Harkiv’de sözde “Rusya yanlısı” olduğunu öne sürülen göstericilerden birisi Valilik binası yerine karşısındaki tiyatro binasına Rus bayrağı asınca, gazeteciler kimlik araştırmasına başladılar ve söz konusu “Ukraynalının” aslında radikal bir futbol fanı olan Rusya vatandaşı olduğu öğrenildi.

 Aynen Akyar’da olduğu gibi, Ukrayna’nın doğusunda da Rusya yanlısı “protestocular” kentlerin yönetimlerini değiştirme girişimlerinde bulundu. Ukrayna’nın federalizasyonu ve Rusça’nın devlet dili olarak tanınması gibi talepler seslendirildi.  Ukrayna’nın bütünlüğünü destekleyen aktivistlerin bu gösterilere karşı çıkmasıyla birlikte sokak çatışmaları yaşandı; ayrılıkçılardan bazıları gözaltına alındı.

Martın ortalarına doğru, durumun kontrol altına alındığı görüntüsü vardı. Mikolayiv ve Harkiv vilayet binalarındaki ayrılıkçılar zararsızlaştırıldı, bir kısmı gözaltına alındı, bir kısmı Rusya’ya kaçtı.

Ancak Nisan başında daha önce Kırım’ın işgalinde yer alan Rusya askeri birliklerinin Ukrayna’nın güney ve doğusuna doğu hareket ettiği haberleri gelmeye başladı. 6 Nisan’da Donetsk ve Harkiv valilik binaları Rusya destekli ayrılıkçılar tarafından işgal edildi ve sözde “Donetsk Halk Cumhuriyeti” ve “Harkov Halk Cumhuriyeti” ilan edildi. Luhansk’ta ise ayrılıkçılar Güvenlik Servisi binasını ve silah ambarını işgal etti, sözde “Güneydoğu Ordusu Birleşik Karargahı” adından Ukrayna yönetimine ültimatom verildi. Slavyansk ve Kramatorsk, Liman, Svyatogorsk, Drujovka gibi yerleşim birimleri işgal edildi.  İşgal edilen yerleşim birimlerini kontrol eden ayrılıkçıların başında Rus “GRU” subayları vardı. 

Transdinyester, Bosna, Çeçenistan katliamlarında yer alan, Kırım’ın işgali operasyonuna da katılan eski FSB Albayı İgor Girkin-Strelkov, oluşturduğu ayrılıkçı taburu ile Slavyansk kentine konuşlandı, kendisini sözde Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin Savunma Bakanı ilan etti, kentte işkence odaları oluşturdu.  

 Yargısız infazlar, ev-iş yeri-mağaza baskınları sıradanlaşırken Rusya, Ukrayna’nın güneydoğusunu kapsayan “NovoRossiya” devletinin oluşturulması tezini devreye soktu. 

27 Nisan’da Luhansk’ta da sözde “halk cumhuriyeti” ilan edildi. Ay sonuna kadar Rusya destekli ayrılıkçılar Luhansk kent merkezinin tamamını ve Alçevsk, Doljansk, Sverdlovsk, Hrustalnıy, Krasnıy Luç kentlerini işgal etti.

O tarihlerde Kiev’de ise yeni hükümet ve ordu kuruculuğu süreci başlıyordu. Zira Kırım’ın işgali Ukrayna ordusunun içinin ne kadar boşaltıldığını ortaya çıkartmış, Ukrayna halkı ve Kiev’de Yanukoviç rejiminin devrilmesinin ardından kurulmasına başlanılan geçici Maydan hükümeti,  orduya güvenilmeyeceği gerçeği ile yüz yüze kalmıştı. Maydan’da üç buçuk ay nöbet tutan gönüllülerin antiterör operasyonlarına yönelmesi süreci bu ortamda başladı. Nisan’ın ortalarında geçici Cumhurbaşkanı Oleksandr Turçinov Antiterör Operasyonlarını (ATO) başlatma kararı verdi.  Ancak ilk zamanlarda bu operasyona katılanlar hiçbir savaş deneyimi olmayan sivil gönüllüler idi ve Slavyansk’ta Girkin’in silahlı grubuna karşı koymayı başaramadılar. 

Donbas’daki savaşın başlarından itibaren bölgede bulunan ve hatta bir ara Girkin’in işkence odasından da geçen Novaya Gazeta muhabiri, gazeteci Pavel Kanıgin insan ölümlerinin başladığı ilk günleri şu sözlerle anlatıyor:

“Polis idaresini işgal eden ayrılıkçılar silahları ele geçirdiler ve kısa sürede şiddet eylemleri başladı.  Gorlovka yerel meclis üyesi Vladimir Rıbak’ın karnının bıçakla kesilip açılması olayı ilk şoklardan oldu. O zamana kadar da şiddet ve hatta insan öldürme olayları başlamıştı, ancak Rıbak’ı sadece Gorlovka Meclis binası üzerindeki sözde Donetsk Halk Cumhuriyeti bayrağını kaldırdığı için vahşice öldürmüşlerdi… Bunun ardından işlenen ilk askeri suç ise 22 Mayıs 2014’te gerçekleşti. Volnovaha kenti yakınında antiterör operasyonları kapsamında bölgeye giden gençler BMP’nin içinde kurşuna dizildiler. Bu, Ukrana toplumunun Avrupa yanlısı kesimi için güçlü şok etkisi doğurdu, çünkü orada kimse gerçek bir savaş beklemiyordu.  Onlar ayrılıkçıların antiterör operasyonu tehdidini duyar duymaz dağılacaklarını zannediyorlardı, ancak bu gerçekleşmedi. Tam tersi, giderek daha fazla silahlanan bu insanlar propfesyonel özel kuvvet elemanları gibi davranmaya başladılar. Tabi biz onların Strelkov-Girkin’in adamları olduğunu sonra öğrendik. Onlar Nisan 2014’ten başlayarak Ukrayna askerlerini öldürmeye başlamışlardı…(Meduza röportajından)”

"Her şey yalan üzerine kurgulanmıştı"

Pavel Kanıgin, Ukrayna’nın tüm bölgelerinde görev yapmış bir muhabir. Doğudaki gösterileri Ukrayna’nın Batı bölgesindeki Rusya karşıtı gösterilerle kıyaslarken ilginç noktalara değiniyor:

2013 sonunda Ukrayna’nın Batı bölgelerinde de insanlar kamu binalarını işgal etmişlerdi. Ancak orada insanlar yerel yönetimlerin faaliyetini bloke etmemişlerdi, sadece binaların önüne barikatlar kuruyorlardı. Binaları işgal ederken Ukrayna’ya NATO birliklerini çağırmıyorlardı veya Polonya’ya birleşme talep etmiyorlardı. Ben o dönem Lviv’de idim ve daha kimse Maydan’ın mı, Yanukoviç’in mi kazanacağını kestiremiyordu. Kimse Batı müdahalesi falan da talep etmiyordu.  Donetsk ve Luhansk’ta ise tam tersi, hemen “Ukraynalı Naziler herkesi öldürecek, Rusya’nın desteği lazım” demeye başladılar. Çoğu kişi Rusların katliamıyla ilgili bu tezin nereden ortaya çıktığını merak ediyor. Galiba, köklerini Kiev’den geri dönen Maydan karşıtı (Yanukoviç taraftarı) insanların otobüsüne saldırı olayında aramak gerekiyor. Bu olay Çerkassk vilayetinin Korsuno Şevçenko kenti yakınında yaşanmıştı. Hatta Rus propaganda filmi “Kırım”da da bundan bahsediliyor. Oysa o olayda filmde gösterildiği gibi ölen falan olmamıştı. Otobüsün camları kırılmıştı, insanları dövmüşlerdi, ancak kimse öldürülmemişti. Fakat Rusya propagandası bu olayı kanlı bir katliam olarak sunarak “Bundan sonra Rusya ordusunun buraya girmemesi imkansız” tezini devreye sokmuştu. Aynen şimdi olduğu gibi: “Biz oraya girmek zorundaydık”. Oysa her şey yalan üzerine kurgulanmıştı…”

Bunun üzerine Odessa’da Sendikalar Konfederasyonu binasında yaşanan yangın ve Rusya yanlılarının o yangında ölmesi olayı yaşandı. 2 Mayıs’ta Rusya yanlısı ayrılıkçılarla Ukrayna’nın bütünlüğünü isteyenler arasında arbede yaşandı, Sendikalar Konfederasyonu binasında yangın çıktı ve o yangında binada bulunan Rusya yanlıları hayatını kaybetti. Bu olayın ardından Ukrayna’nın güney ve doğu kentlerinde Rusya yanlılarının gösterileri azaldı, ancak Rusya, uzun süre Odessa olaylarını Donbass’daki ayrılıkçıları mobilize etmek için kullandı. Sınırdan Donbass’ın içerilerine Rus istihbarat uzmanları ve silahlar taşınırken Ukrayna’da ise Yanukoviç döneminde içi boşaltılmış profesyonel ordunun yerini gönüllü taburları almaya başladı.

Odessa olayı daha tam olarak araştırılmış değil. Pavel Kanıgin’in değerlendirmesi şöyle:

Bu, çok hassas bir konu, o yüzden ifadeleri dikkatli seçmek lazım.  Şubat ayında Kiev’de 120 kişi öldürülmüştü. Kırım, Donetsk ve Luhansk işgal edilmişti. İşgal sırasının Odessa’da olduğu düşünülüyordu. Elbette, bu, insan ölümünü haklı kılmıyor, ancak en azından Ukrayna yanlılarındaki gaddarlığın sebebini açıklayabiliyor. Bence Strelkov-Girkin’in birlikleri Kırım’dan Slvanyansk ve Kramatorsk’a gelmeseydi, Donetsk’te provokasyonlarla insanları rahatsız etmeye başlamasalardı, bu olaylar da yaşanmayacaktı. Mesela, Dneprepetrovsk’ta da da mitingler oldu, orada da Rusya yanlıları gösterilere çıktı ve bu insanların hiç de hepsi provokatör veya Rusya’dan taşınan kişiler değildi. Dneprepetrovsk yönetimi bu insanlarla konuştu, anlaştı, sorun çözüldü”…

Nazi merkezi Dneprepetrovsk'ta neden hiç Rus öldürülmedi?

Kanıgin’in Dneprepetrovsk örneği vermesi tesadüf değil. Zira 2014 senesinde Ukrayna’nın doğusundaki olaylar başladığında “cephe hattı” Dneprepetrovsk’tan geçiyordu. Oligark İgor Kolomoyskiy’in yönettiği Dneprepetrovsk vilayeti, doğuda Ukrayna’nın bütünlüğünü destekleyenlerin en güçlü merkezi haline gelmişti. Moskova’nın “Nazizm”le suçladığı illerin başında da Dnepropetrovsk geliyordu.

2014’te bölgeye gittiğimizde oradaki durumu şöyle tasvir etmiştim: 

“Dinyeper nehrinin tam ortadan ikiye böldüğü Dnepropetrovsk şehrinin sokakları Ukrayna bayraklarıyla ve bayrak rengindeki sembollerle donatılmış durumda. Kiev’de bile görmediğim kadar çok Ukrayna bayrağı var sokaklarda. Dinyeper nehrinin iki yakasını birleştiren köprüler bile sarı-mavi kurdelelerle süslenmiş. Donetsk-İstanbul bileti daha ucuz olduğundan kendi şehrinden değil, 260 km doğudaki komşu kentten Türkiye’ye uçan, dönüşte havalimanının kapanması nedeniyle Donetsk havalimanında bıraktığı arabasını almak için aynı yolu yeniden gitmek zorunda kalan ve güvenlik için birlikte gitme ricasında bulunan İrina adlı yol arkadaşımıza soruyorum her yerin bayraklarla süslenmesinin nedenini.  “Daha önce hiç bu kadar bayrak olmazdı bizim şehrimizde” diyor İrina: “Aslında insanlarımız da çok siyasetle ilgili değiller. Ancak Donetsk ve Lugansk’da ayrılıkçılar binaları işgal etmeye, sokaklarda insanları öldürmeye başlayınca bizim kentte de insanlar uyanmaya başladı”. İrina kendisi yarı Rus, yarı Ukraynalı. Doğu’daki çoğu Ukrayna vatandaşları gibi.  Rusya’da akrabalarının yaşadığını söylüyor: “Bizi arayıp, “televizyonlarda görüyoruz, faşistler orada sizi öldürüyorlar” diyor akrabalarımız.  “Böyle bir şey yok” diyoruz. İnanmıyorlar ve bizi yaşamadığımız şeylere inandırmaya çalışıyorlar.  Babam, Rusya’da yaşayan kendi amcaoğlu ile konuşmuyor artık bu nedenle… Dnepropetrovsk’da halkın çoğunluğu Ukrayna’nın bütünlüğünden yana.  Bizde ayrılıkçı neredeyse yok. Rusya ile birleşmek isteyenlerin sayısı çok az. Onlara da “Valiz, gar, Rusya” diyoruz.  Evet, biz Rusça konuşuyoruz, Rusça okuyoruz, ama burası Ukrayna. İstemeyen gitsin Rusya’da yaşasın…”

1 milyonluk nüfusunun %70’den fazlası Ukraynalılardan oluşan Dneprepetrovsk, Ukrayna’nın en büyük sanayi, ekonomi, ulaşım, metalürji merkezlerinden birisi ve uzay başkenti. Ancak Ukrayna’nın yaşadığı son krizde Dnepropetrovsk’u ön plana çıkaran İrina’nın da söylediği “Burası Ukrayna” vurgusunun hakim olması.

Rusya ile de-facto savaş durumunda olan Ukrayna’nın savunma sınırı şu an Dnepropetrovsk’dan geçiyor. Daha doğrusu, Dnepropetrovsk-Donetsk sınırından.  Donetsk ve Lugansk’daki ayrılıkçı faaliyetlerin Rusya Devlet başkanı Vladimir Putin’in “Novorossiya” diye tarif ettiği diğer bölgelerde –  Zaporojye, Herson, Nikolayev, Odessa ve tabi Dnepropetrovsk’un kendi içerisinde güçlenmesinin önündeki en büyük engel Dnepropetrovsk. Ve ne ilginçtir ki, oligarklardan kurtulmaya çalışan Ukraynalıların güneydoğudaki umudu Dnepropetrovsk’un oligark valisi – İgor Kolomoyskiy. Ukrayna’nın en zengin ikinci adamı – Yahudi kökenli işadamı Kolomoyskiy bankacılıktan gıda ve tarıma, havayolu taşımacılığından metalürjiye, spordan medyaya kadar birçok alanda ciddi yatırımları bulunan bir oligark. Avrupa Yahudileri İttifakı Başkanı, Ukrayna Futbol Federasyonu Başkan Yardımcısı gibi görevleri de bulunan Kolomoyskiy, Ukrayna’nın yanı sıra hem de İsrail vatandaşı. 

Son döneme kadar İsviçre’de yaşayan Kolomoyskiy 2 Mart 2014’te – Rusya’nın Kırım’ı işgal ettiği esnada Geçici Devlet Başkanı Aleksandr Turçinov tarafından Dnepropetrovsk Valisi görevine atandı.  Putin, Kolomoyskiy’in Vali atanmasına hemen tepki gösterdi ve 4 Mart’ta düzenlediği basın toplantısında ünlü oligarkı “sahtekar, düzenbaz” diye nitelendirerek, “Abramoviç’i bile kandırdı” dediği oligarkın Vali atanmasının Dnepropetrovsk halkını öfkelendirdiğini iddia etti.  Kolomoyskiy ise “iki şizofren” adlandırdığı Yanukoviç ve Putin’in Ukrayna’yı bölmeye çalıştığını, kendisinin en önemli görevinin ise bunu engellemek olduğunu söyledi. Ukrayna’nın ciddi krizden geçtiği bugünlerde net pozisyon sergilemekten kaçınan, Rusya ile ilişkileri bozma riskini göze alamayan diğer oligarklardan farklı olarak Kolomoyskiy, göreve atandığı günden itibaren Ukrayna’nın güneydoğusunda Moskova destekli ayrılıkçı harekata karşı direnişi örgütlemeye başladı.  Bu tutumuyla hatta kendisine yönelik en sert eleştirileri kaleme alan Ukraynalı gazetecilerin bile övgüsünü almayı başaran Kolomoyskiy,  Bölgede operasyon başlatan Ukrayna ordusunu finanse etmeye başladı, ayrılıkçıları yakalayanlara ödüller vaat etti, ayrılıkçılarla mücadele için özel birlikler oluşturdu. Rusya televizyonlarının en önemli hedeflerinden birine çevrilen Kolomoyskiy, kısa sürede Dneprepetrovsk ve Zaporojye’de Ukrayna’nın birliğini isteyen güçlerle konsolidasyon sağlamayı ve savunma hattı oluşturmayı  başardı”.

Dolayısıyla, 2014 senesinde Rusya propagandası için “Nazi merkezi” Kiev, Lviv değildi, Dneprepetrovsk idi.  Moskova propagandasının “Yahudi Banderacı” kelimesi de bu kent özelinde türetilmişti. Kolomoyskiy’nin o dönemli motivasyonunun ne olduğu ayrı bir tartışma konusu olabilir, ancak gerçek, kenti ve vilayeti Rusya etkisinden problemsiz korumasıydı. İşin en ilginç yanı ise Rusya’nın ölçütlerine göre bölgede radikalizmin merkezi olan bu vilayette tek bir “Rus katliamı”nın bile yaşanmamasıydı…

Neredeyse tamamı Rusça konuşan ve nüfusunun üçte birinden fazlası Rus olan Harkiv’de ise biraz daha farklı, ama sonucu benzer durum vardı. Dönemin Harkiv Belediye Başkanı Gennadi Kernes’in Rusya yanlısı olduğunu bilmeyen yoktu, ancak Moskova’nın ayrılıkçı gösterileri başlayınca Kernes, oldukça uyanık davranmayı başararak, yerel ayrılıkçıların bir kısmını anlaşma, bir kısmını tehdit, bir kısmını cezai soruşturma yolu ile sakinleştirmeyi başarabilmişti. Harkiv’de de her hangi bir katliam yaşanmadı. 

Donbas'ta aslında ne oldu?

11 Mayıs’ta Donetsk ve Luhansk’ın işgal altındaki kısımlarında sözde “referandum” düzenlendi. Donetsk’te takip ettiğim o referandumlar yapıldığında iki kent merkezinde de valilik binaları Rusya destekli ayrılıkçıların işgali altındaydı, oy sandıklarının başında ise “Kalaşnikov”lu ayrılıkçılar duruyordu. Ancak gerek “referanduma” katılanların, gerekse de ayrılıcıların organize ettiği “Rusya, gel” gösterilerine katılanların sayısı oldukça azdı. 2014’ün 9 Mayıs’ında Donetsk merkezde düzenlenen zafer gösterisine katılanların sayısı 1000’e bile ulaşamamıştı. Yerel halkın büyük çoğunluğu evlerinden dışarı çıkmamayı tercih ederken fırsatını bulanlar Donetsk’i terketmeye çalışıyordu. Donetsk ve Luhansk’ta bir belirsizlik, kanunsuzluk ve korku ortamı vardı…

24 Mayıs’ta sözde Donetsk ve Luhansk “halk cumhuriyetleri” “Novorossiya” konfederasyonu adı altında birleştiklerini ilan ettiler.

25 Mayıs’ta Ukrayna’da Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı ve bu seçimden Petro Poroşenko galip çıktı. 26 Mayıs’ta ise Ukrayna silahlı güçleri ayrılıkçılarla Rus paralı askerlerini Donetsk havalimanından çıkarttı.

Poroşenko yönetiminin antiterör operasyonlarını arttırma kararıyla birlikte Ukrayna ordusu, haziran ayı içerisinde Krasnıy Liman, Mariupol, Sçastye kentlerini işgalden kurtardı, ayrılıkçıların en güçlü noktalarından Slavyansk’ı  ablukaya aldı, Donetsk ve Luhansk havalimanlarında güçlendi.  Rusya yanlısı ayrılıkçılar ise Çistyakovo ve Şahtyorsk kentlerini işgal etti. 

Kanıgin’e kulak verelim:

“Donbas’da diğer bölgelerden farklı olarak savaş başladı. O zaman daha Ukrayna ordusu yoktu, Ukrayna tarafından çeşitli kesimlerden oluşan gönüllü taburlar savaşıyordu. Azov, Aydar ve Donbass taburları kuruldu. Elbette, onların büyük kısmı vatansever insanlar idi.  Elbette, bu vatansever insanlar arasında milliyetçi bakış açısına sahip olanlar da vardı. Rusya propagandası onlara “Naziler”, “Banderacılar” ve s. isimler taktı.  Gerçekten de bu insanlardan bazıları esirlere karşı işkence uyguladı, bazen sivillere karşı sert davrandı. Ancak bunların hepsi kayıt altına alındı, Ukrayna’da mahkemeler kuruldu, Ukrayna da dahil olmak üzere insan hakları kuruluşlarının raporlarında da yer aldı. Yani konu çok iyi öğrenildi. Ancak öte yandan, Donetsk taraftan da oldukça radikal “vatansever idiotlar” esirlere oldukça sert işkenceler uyguladılar. Mesela, o zaman “Motorola”  ve “Givi” lakaplı meşhur ayrılıkçı liderler kendileri Ukrayna askerlerine işkence ettiklerini ve öldürdüklerini kabul ediyorlardı.  Veya 2014’teki savaşın ilk yıllarında İgor Bezler adlı ayrılıkçının yaptıklarına bakalım. Sadece bakışlarını beğenmediği için Ukraynalı esirleri öldürüyordu. Bunun da tanıkları var, belgeleri var ve zaten o kendisi de “Ukraynalı katilleri ölüm cezası ile cezalandırdığını” saklamıyordu.  İgor Strelkov-Girkin ise çeşitli “ihlallerden” olayı kurşunlama emri veriyordu”.

Donbas’da savaşın ilk yıllarında çatışmalar şehirlerde yaşanıyordu, hava, tank, top saldırıları düzenleniyordu ve en çok sivil kaybı da o zaman gerçekleşti.  2016’dan sonra ise savaşın sürekliliği azalırken şekli değişti. 

Donetsk ve Luhansk, üç kısma ayrıldı.  Birinci kısım Ukrayna’nın kontrolünde olan topraklar, ikinci kısım geçici işgal altında olan, Rusya destekli ayrılıkçıların kontrolündeki bölge, üçüncü kısım ise temas hattı ve “gri bölge” olarak tanımlandı. 

2014’te Rusya destekli ayrılıkçıların işgal ettiği yerleşim birimlerinin bir kısmının geri alınmasıyla birlikte Ukrayna Donetsk ve Luhansk’ın büyük bölümünü kontrol altına aldı. Ancak Donetsk ve Luhansk şehir merkezleri Rusya destekçilerinin kontrolü altında kaldı. Bu nedenle Donetsk vilayetinin merkez kurumları Kramatorsk kentinde, Luhansk’ın merkezi kurumları ise Severodonetsk’e taşındı.  Rusya destekli ayrılıkçılar 24 Şubat 2022’ye kadar Donbass bölgesinde 15 bin kilometre karelik alanı kontrol altında tutuyordu. Bu, Donetsk ve Luhansk vilayetlerinin yüzde 30’nu, Ukrayna topraklarının ise yüzde 2,5’ini oluşturuyordu. Donetsk ve Luhansk’ın 46 kenti işgalcilerin elindeydi ve bu yerleşim birimlerinde farklı rakamlara göre 3 milyondan fazla insan yaşıyordu.  

2016 senesinden sonra hem Rusya destekli ayrılıkçılar (aslında Rusya) hem de Ukrayna bölgede kendi mevzilerini güçlendirmeye yöneldi. Temas hattı mayınlandı. BM uzmanlarına göre, bölge dünyada en çok mayınlanmış arazilerden birisi haline geldi. Temas hattında keskin nişancı ve dron savaşları başladı. 

Pavel Kanıgin, Donbas’da ne siyasi, ne hukuki açıdan “soykırım”ın söz konusu olmadığına dikkat çekiyor ve ekliyor: “Orada iki tarafın olduğu bir savaş vardı. Bu savaş insanların çok sık yaşadığı bir arazide yaşanıyordu.  Sivillerin ölümü, ayrılıkçıların Donetsk, Luhansk, Gorlovka, ilk aşamada Kramatorsk ve Slavyansk gibi kentllerde – yani nüfusun en yoğun olduğu yerlerde mevzilenmelerinin sonucuydu. Ukrayna ordusunun mevzileri ise insanların az yaşadığı Peska, Avdeevka, Yasinovata gibi yerlerdeydi. Bu nedenle de iki taraftan topçu atışları yapılınca ayrılıkçıların kontrolü altındaki bölgelerde kuşkusuz daha çok ölümler yaşanıyordu. Örnek vermek gerekirse, Givi ve Motorola lakaplı ayrılıkçılar Donetsk’in Kiev ilçesinde 9 katlı bir sivil yerleşim binasını kendilerine “askeri karargah” seçmişlerdi.  Oldukça vahşi bir manzaraydı. Bunlar o binadan Donetsk havalimanındaki Ukrayna askerlerine ateş ediyorlardı. Ukrayna askerleri de cevap ateşi açınca bodrumda saklanıyorlardı. Bu sebepten sadece bu binada değil, bütün ilçede insanlar kaçmak zorunda kalmışlardı. O koca 9 katlı binada sürekli çatışmadan aklını kaybeden 3 veya 4 yaşlı insan kalmıştı. O kadınlardan biri Givi’ye kendilerini koruduğu için teşekkür ediyordu. Yani düşünün, Givi izinsiz falan gelmiş bu binayı kendi üssüne çevirmiş, aylarca ateş hedefi haline getirmiş, ama kadın ona teşekkür ediyor. Şimdi Putin Ukrayna ordusunun insanları canlı kalkan olarak kullandığını, sivil yerleşim yerlerinde saklandığını söylüyor. Bu cümleden “Ukrayna ordusu” ifadesini kaldır, yerine “ayrılıkçılar” koy, Donetsk ve Luhansk’ta yaşanan tam olarak buydu”.  

Rusya'nın Donetsk toplama kampları

Ukrayna’nın doğusundaki savaşın ilk aşaması Eylül 2014’e kadar sürdü. Özellikle temmuz-ağustos aylarını “en kanlı aşama” olarak değerlendirmek mümkün. Eylül’de Avrupa’nın da devreye girmesiyle ilk Minsk protokolleri imzalandı.  Ancak daha imzalandığı günden tartışmaları da beraberinde getiren Minsk protokolleri savaşı durduramadı. Kasım sonunda çatışmalar yeniden alevlendi. Donbass’da oluşmuş tüm temas hattı boyunca kanlı çatışmalar başladı ve bu çatışmalar sonucu 21 Ocak 2015’te Ukrayna ordusu Donetsk havalimanını terk etmek zorunda kaldı.  Rusya destekli ayrılıkçılar, Debaltseve, Mariupol yönünde saldırılara başladı.  Çatışmalar sürerken 12 Şubat 2015’te Minsk-2 anlaşması imzalandı. Ancak bu da Rusya’nın saldırılarını durdurmadı. Saldırılara yalnız 18 Şubat’ta Ukrayna Antiterör güçlerinin Debaltseve’den çıkmasıyla ara verildi.  Ukrayna’nın doğusundaki savaş o tarihten itibaren yeni bir aşamaya girdi -  büyük operasyonlar yerini küçük çaplı, ancak sistematik çatışmalara verdi, sık sık ihlal edilmekle birlikte 10’dan fazla ateşkes anlaşması imzalandı.

Zaman zaman küçük çaplı çatışmalarda yine ölenler oldu, ancak özellikle sivil kaybı çok azaldı. 

Yıllarca bölgede kalan Rus gazeteci, 2015’i takip eden yıllarda ayrılıkçıların kontrolünde olan Donetsk’de “bodrumlar”  ve toplama kampları sistemi oluşturulduğunu anlatıyor: “Bunlardan en meşhuru “İzolasyon“ adlı toplama kampı idi. Donestk’den, Makeevka’dan ve diğer kentlerden olan insanlar “Devlete ihanet”, “hainlik”, “Ukrayna lehine casusluk” suçlamaları ile buraya  gönderiliyordu. Bence, buradaki gardiyanların kendi halkından olan Donetsklilere münasebeti soykırım tanımına daha çok uyuyordu. Bu işkenceler detaylı şekilde biliniyor. “İzolasyon” kampından kurtulmayı başaran insanların şikayetleri, davaları, ifadeleri var. Soykırımı da burada aramak gerekiyor”.

İmzalandığı ilk günden rafta kalacağı belli olan Minsk protokollerinin ardından Rusya, Donetsk’deki ayrılıkçı “lider”leri tamamen komutadan uzaklaştırdı. 2018 senesinde sözde Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin eski başkanı Aleksandr Zaharçenko’nun öldürülmesinin ardından yerli “Savunma Bakanlığı” tamamen feshedildi. “Cumhuriyet”in askeri konularıyla tamamen Rusya’dan gelen askeri danışmanlardan oluşan Birinci ve İkinci Kolordular ilgilenmeye başladı.

2019’da Ukrayna’da Vladimir Zelenskiy’nin iktidara gelmesiyle birlikte Donbas krizinin çözümüne ilişkin oldukça iyimser tahminler öne çıktı.  Bu tahminleri Rusya ile Ukrayna devlet başkanları arasındaki telefon görüşmeleri, esir değişimleri, “Stanmaier formülü”nün kabul edilebilirliğine ilişkin açıklamalar ve nihayet Normandiya Dörtlüsü zirvesi takip etti.  Ancak bu “barış sinyalleri” çok uzun sürmedi, Donbas’da yine kriz patlak verdi. En son 22 Temmuz’da “üçlü komite” yeni bir ateşkes anlaşması imzaladı.

Bu, Ukrayna’nın güneydoğusundaki savaş tarihinin en uzun süreli ateşkes anlaşmasıydı ve 7 yıllık süre içerisindeki ilk kayıpsız ve çatışmaların az olduğu bir dönemdi. Ancak 2021’in şubat ayından itibaren 6 aylık sakinlik yerini yine çatışmalara bıraktı.

BM İnsan Hakları Komiserliği'nin açıkladığı rakamlara göre, 14 Nisan 2014'ten Şubat 2021'e kadar Donbass'daki çatışmalardan 42 ila 44 bin insan zarar gördü. Savaş sonucunda 13 binden fazla insan hayatını kaybetti. Bunlardan 3 bin 375’i sivil, 4 bin 150’si Ukrayna askeri, 5 bin 700’ü ise Rusya yanlısı ayrılıkçılardır. Rusya tarafından olan kayıplar ise bu rakamlara dahil değil. Zira basında zaman zaman yer alan haberlere ve isimsiz asker mezarlarının görüntülerine rağmen Rusya, 8 yıl Ukrayna’nın doğusunda askerinin ve de dolayısıyla kayıplarının olduğunu inkar etti…

24 Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı tam kapsamlı işgalle birlikte Donbas yeniden gündeme geldi. Daha doğrusu, tam kapsamlı savaş Putin’in sözde Donetsk ve Luhansk cumhuriyetlerini tanıması ve ardından Ukrayna’ya saldırması ile başladı. Kremlin, Ukrayna’yı üç cepheden topyekün işgal edemeyeceğini tam bir ay sonra anladı, rotayı yeniden Donbas’a çevirdi.  Bir aydan fazladır Donbas yine ateş altında. Mariupol, Volnovaha gibi kentleri, çok sayıda köyleri yok edildi. Sivil kayıplarının ise sayısı bile bilinmiyor. 

2014’te Donbas’ı işgal eden, 2022’de tamamen yok eden, sivilleri acımasızca öldüren Rusya’nın dilinde ise halen aynı propaganda türküsü var: “Donbas’da katliamı neden görmüyorsunuz?”