Ekonomi ikiye ayrılır: Yazdan önce ve yazdan sonra
Aslında piyasalarda neler olacağını aşağı yukarı herkes, hepimiz tahmin edebiliyoruz. Esas soru ne zaman olacağı…
Pandemi, Ukrayna-Rusya savaşı, enerji krizi, gıda krizi, İsrail’in Filistin’de yaptığı soykırım, Çin, Tayvan ve ABD arasındaki gerginlik, Kızıldeniz’de yaşanan sıkıntılar… Ha bitti ha bitecek derken, bir türlü sonu gelmeyen parasal sıkılaştırma dönemi piyasaları yay gibi gergin tutuyor, tutmaya devam ediyor.
Küresel ekonomide normalleşmeye işaret eden her gelişme piyasalar tarafından yüksek derecede iyimser karşılanır oldu. FED’den yapılan açıklamalar yoğunlukla negatif olsa bile güvercin mesajlar cımbızla çekildi hep. Piyasalar da haksız sayılmazdı hani. Dünya ekonomisinde 50 yılda yaşanabilecek her şey 3 senede yaşanınca piyasalar da ister istemez normalleşmeyi yoğun biçimde arzular durumda… Yani FED, ECB gibi küresel ekonomiye yön verecek olan merkez bankaları tedbiri elden bırakmamaya, politika faizi indirimine ilişkin tedbirli davranmaya devam ettikçe piyasalar da bir an önce faiz indirim sürecinin başlamasını fiyatlamaya çalışıyor.
Malum Davos Zirvesi başladı. Zirve aslında madalyonun iki yüzü gibi. Bir yüzünde teknoloji ve yapay zekâ varken; diğer yüzünde ise jeopolitik riskler ve güven unsuru dikkat çekiyor. Seçimler, siber güvenlik ve salgın hastalıklar da zirvenin cabası diyebiliriz. Yapay zekanın menfi yönleri ve dezenformasyonun olası riskleri yine zirvenin en önemli başlıkları arasında.
Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde Davos Zirvesi’nde benzer mesajlar vermeye gayret etti. Piyasaların ısrarla faiz indirimi beklemesinin merkez bankalarının işini zorlaştırdığına dikkat çekti. Faiz indirimine ilişkin de yaz aylarını işaret etti.
Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde’ın açıklamalarına benzer bir gelişmeyi de FED cephesinde izledik. FED, Amerikan ekonomisine ilişkin gidişatı işlediği Bej Kitap olarak tabir edilen raporunun Ocak ayı versiyonunu açıkladı. Bilmeyenler için altını çizelim. Bej Kitap; FED’in 12 ayrı şubesinden gelen değerlendirmelerle her ay hazırlanıyor. Bazı şubelerden (bölgelerden) gelen bilgiler farklı da olsa makro perspektiften yüksek seyreden politika faiz oranlarının hem taşıt hem de konut tarafını daraltmaya devam ettiğini, imalat tarafında zayıflamanın sürdüğünü söylemek mümkün. Ayrıca ücret baskısının hafiflemesine ilişkin de öngörülere yer verilmiş. FED cephesinde de faiz indirimine ilişkin görüntü yaz ayları.
Benzer bir durum aslında bizde de mevcut. Politika faizinin %8,5’ten %42,5’e gelmesiyle başta kredi piyasasında sert bir daralma meydana getirilmiş oldu. 2023 yılında toplam 1 milyon 225 bin 926 konut satıldı. Bu rakam neredeyse son 10 yılın en düşük sayıda konut satışına işaret ediyor.
Haftanın bir diğer önemli gelişmesi de Moody’s’ten bazı Türk şirketlerine ilişkin gelen not görünümü güncellemesiydi. Tüpraş, THY, OYAK, Koç Holding ve Turkcell’in kredi notunu B3’ten B2’ye yükseltti ve görünümü de durağandan pozitife çekti. Şişecam ve Erdemir’de ise not aynı kalırken görünüm durağandan pozitife çekildi. Bunun piyasalara ve Borsa İstanbul’a olumlu yansımaları sürecektir. Burada belki de en önemli soru yine neyin olacağı değil, ne zaman olacağı. Yani bankacılık hisseleri ve hemen akabinde kurumsal hisselere olan ilgilinin ne zaman olacağı. Bunun cevabı yine TCMB faiz kararı ve karar metninin satır aralarında kendine yer bulacak.
TCMB faiz kararı bu hafta… Tabi piyasada faiz kararı az çok belirgin durumda. Yani piyasa beklentileri 250 BP artış ile nihai olarak politika faizinin % 45 olarak belirlenmesi… Tamam mı devam mı mesajı esas önemli olan. Eğer zirveye varıldığına dair karar metninde bir sözlü yönlendirme olacaksa bir adım ötesinin merak edeceğiz. Yani zirveye ulaştıysak geleceğe dair mesajlar ne olacak? Mesajın dozu ne olacak? Bunlar piyasanın çok daha merakla beklediği hususlar olacak. Eğer çok sert mesajlar içeren bir karar metni olursa borsada bir miktar satış gelebilir ama toparlayacaktır. Aynı sert mesajlar yabancı ilgisini de yoğunlaştıracaktır.
Bir diğer önemli gelişme de piyasa katılımcıları anketi oldu. TCMB Ocak ayına ait piyasa katılımcıları anketini açıkladı. Ankete göre piyasa katılımcılarının yılsonu TÜFE beklentisi %42,4 oldu. Piyasa katılımcılarının yılsonu dolar kuru 40TL oldu. Politika faizinin ise 250 BP’lik artışla %45 olacağı tahmin edildi. İyimsere doğru giden bir perspektif diyebilirim.
Bu hafta ekonomi gündeminde yer alan bir diğer husus da TCMB Başkanı Sn. Hafize Gaye Erkan ve babasına ilişkin iddialar. KESİN BİR DİLLE İLGİLENMİYORUM. Gereken yapılacaktır. Bu iddialar bizim yazımızın gündemini işgal etmeyecek. Zira bundan çok daha önemli olan bir konu “Alper Gezeravcı”… Gururumuz oldu. Uzaya giden ilk Türk ve onun verdiği ilk mesaj atamızın “İstikbal Göklerdedir” ifadesi oldu. Bu bir başlangıçtır. Bir özgüvendir. Alper Gezeravcı şahsında Türkiye’nin kat ettiği yolun en temel göstergesidir. Türkiye’nin uzay teknolojilerindeki en somut girişimdir. Devamını onur ve gururla takip ediyor olacağız.
Haftanın dikkat çeken ve bir süredir takip edilen bir diğer önemli gelişmesi ise emekli maaşlarının ne olacağıydı. En düşük emekli aylığı da 10 bin liraya yükseltildi. SSK ve Bağkur emeklilerine ek yüzde 5 puan zam yapıldı. Aynı zamanda 2024 emekliler yılı olarak ilan edildi. Tabi çok su götürecek bir konu bu. Sabit gelirlilerin (özellikle emeklilerin) zor durumda olduklarını belirtmekte fayda var. Birkaç yıldır devam eden enflasyonist sürecin belki de en zor duruma düşürdüğü kesim emekliler oldu. Daha büyük bir artışı engelleyen enflasyon ataleti, bir türlü önü alınamayan hayat pahalılığı… Ama tabi talebi baskı altında tutma yönüyle bir ekonomi politik stratejinin bu baskıyı meydana getirdiğini de belirmek lazım.
Mayıs’ta görülecek zirve enflasyona kadar olan dönemin nasıl geçeceği ve FED gibi ECB gibi merkez bankalarının faiz indirim sürecine ne zaman (Haziran, Temmuz?) başlayacağı, pek tabi ki bizim ne zaman faiz indirimine başlayacağımız en hayati kısım olacak gibi.
Hülasa;
2024 ikiye ayrılır… Yazdan önce, yazdan sonra…