Enerjide hayat kurtaracak proje

Ukrayna’daki savaş ve Rusya’ya uygulanan ambargolar dünyada sadece gıda değil enerji krizinin de kapısını aralıyor. Biz Türkiye olarak ne yapmalıyız, hangi tedbiri almalıyız?

1. resim
22.06.2022

Bu krizin teğet geçmesi için atmamız gereken bir adım var.

Rusya Devlet Başkanı Putin’e biraz kızgınım. Pandemi esaretini yaşadığımız iki yıl boyunca hep bu kara günlerin geride kalacağını, ekonomilerin bir şekilde toparlanacağını düşündük. Ancak öyle olmadı. Ukrayna’da başlayan savaş umutlarımızı ertlememize yol açtı.

Dünya derin bir ekonomik krizin içine giriyor. Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü kıdemli uzmanı Joseph Gagnon’a göre 2023 veya 2024’te ABD ekonomisi resesyona girebilir. Gagnon bu ihtimalin yüzde 40 olduğunu söylüyor. ABD Merkez Bankası FED gidişatı durdurmak için faiz yükseltiyor. ABD’de enflasyon 41 yılın zirvesine çıktı.

Türkiye’de de rakamlar hiç iç açıcı değil. Ülkemiz gıda ve enerji fiyatlarındaki yüksek artışlarla sınanıyor. Yüksek enflasyon ve kur baskısı Türk ekonomisini zorluyor.

Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’ya uygulanan ambargolar, Rus gazının Batı’da artık kullanılmayacak olması da cabası. Bakın dün Almanya’dan kötü bir haber geldi. Rusya’nın doğalgaz sevkiyatında gittiği kısıtlama ve kış aylarında artacak ihtiyaçlar nedeniyle Alman hükümeti elektrik üretimi için kömür santrallerini yeniden kullanma kararı aldı. Tüm ülkeler bu noktaya gelecek. Böylece Kyoto Protokolü ve Paris İklim Anlaşması’nda ortaya konan net sıfır emisyon hedeflerinden uzaklaşmış olacağız ancak şu anda bunu kimsenin önemsediği yok.

Peki, bu cendereden nasıl çıkacağız? Hangi adımları atmalıyız?

Türkiye enerjide dışa bağımlı bir ülke. Petrol fiyatları 100 doların üzerinde seyrederken ekonominin bu küresel krizle yara almadan mücadele etmesini beklemek güç. Neyse ki son yıllarda Ankara enerji alanında önemli adımlar atıyor. Akdeniz ve Karadeniz’de yapılan keşif çalışmaları ve Sakarya açıklarında bulunan doğalgaz bunun bir sonucu. Ayrıca yıllardır ihmal edilen nükleer enerji hamlesi de hayata geçirildi ve reaktörlerin inşasına başlandı. Ancak onlar orta ve uzun vadede sorunun çözümüne katkı sağlayacak çabalar.

Peki, kısa vadede ne yapacağız?

Ankara’nın atabileceği bazı adımlar var. Size dünyada yükselen trend haline gelecek olan ancak Türkiye’de çok konuşulmayan bir teknolojiden bahsedeyim.

Küçük, modüler nükleer reaktörler.

Bu da nereden çıktı demeyin.

Modüler nükleer reaktörlere kısaca SMR deniyor. SMR’ler küçük bir yapıya sahip. Neredeyse iki oda büyüklüğünde. 10 megawatt ile 300 megawatt arasında elektirik üretebiliyor. Üstelik bunun için düşük karbon salınımı yapıyor. Sistem ve bileşenleri monte edilerek kurulum için farklı bir noktaya taşınabiliyor. Klasik nükleer santral inşa edilemeyecek yerlerde enerji ihtiyacının karşılanması ve açığın kapatılması için kullanılabiliyor. Üstelik TÜBİTAK’ın bir yayınına göre SMR’ler klasik nükleer santrallerden daha güvenli.

Anadolu Ajansı’nda konuyla ilgili yapılan bir haberden aktarayım:

Geleneksel nükleer santraller gibi 7 gün 24 saat, iklim ve mevsim koşullarından bağımsız bir şekilde, kesintisiz ve temiz enerji üretebilen SMR’lerin enerji dönüşümünde kilit rol oynayacağı ve ülkelerin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine katkı sağlayacağı değerlendiriliyor.”

Biz bu teknolojiyi neden kullanmayalım ki?