Euractiv: Türkiye, Rusya ve Batı arasındaki denge politikasından karlı çıkıyor
Türkiye, Rusya ve Batı arasında sürdürdüğü denge oyununda kazanımlar elde etmeye devam ediyor. Türkiye, enerji üssü olma dışında Rusya ile inşa ettiği nükleer santralden yıllık 50 milyar dolar kazanç sağlayacak.
İngiltere merkezli yayın organlarından Euractiv'de, Türkiye'nin artık 2. yılını dolduran Rusya-Ukrayna savaşında izlediği politikanın değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Türkiye'nin savaşın başlamasından bu yana Rusya ve Batı arasında bir denge politikası yürüttüğü belirtilen analizde, ABD merkezli düşünce kuruluşu Carnegie Europe tarafından hazırlanan bir Türkiye raporuna da atıfta bulunuldu.
Analizde ayrıca, Türkiye'nin İsveç'in NATO üyeliğine onay vermesi başta olmak üzere Batı ile ilişkilerini düzenli bir şekilde devam ettirdiği, diğer yandan ise hem bir enerji üssü olma anlamında hem de Akkuyu nükleer santral gibi projelerle çıkarları doğrultusunda Rusya ile ilişkilerine devam ettiği belirtildi.
İşte Euractiv'de yayınlanan analiz:
Türkiye, uzun bir müzakere sürecinin ardından Ocak 2024'te İsveç'in NATO üyeliği başvurusunu onayladı.
Bu karar ve Ankara'nın yakın zamanda Almanya'nın öncülüğünde entegre bir Avrupa hava savunma sistemi kurma çalışması olan Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi'ne (ESSI) katılmak için yaptığı girişim, ülkenin Rusya ve Batı arasında eşit mesafede bir ilişki sürdürme geleneğinde belirgin bir değişime işaret ediyor.
Ancak bu girişimler Avrupa ve ABD ile ilişkileri geliştirme niyetine işaret etse de Türkiye'nin uluslararası duruşunda bir dönüm noktası olarak görülmemeli.
Carnegie Europe tarafından hazırlanan ve Türkiye'nin Rusya ve Batı arasında on yıllardır sürdürdüğü denge oyununun devam edeceğini belirten yeni bir raporun bulguları da bunu kanıtlıyor.
Ankara'nın uluslararası toplumun karşıt taleplerini nasıl dengelediğini görmek için Ukrayna savaşı bağlamındaki pozisyonunu incelemek yeterli.
Türkiye Şubat 2022'den bu yana; insansız hava araçları satışı, Türk Boğazlarını savaş gemilerine kapalı tutması ve hasarlı Rus savaş uçaklarının Suriye'ye yönelik uçuş haklarını reddetmesi yoluyla Kiev'e önemli ölçüde destek verdi.
Ayrıca, önce 2022-2023 Karadeniz Tahıl Girişimi'ne aracılık ederek, ardından da Romanya ve Bulgaristan ile güçlerini birleştirerek bölgeyi yüzen mayınlardan temizlemek için hatırı sayılır bir siyasi yatırım yaptı.
İsveç'in NATO üyeliğini onaylama kararı da, İsveç'in terörle mücadele yasalarının sıkılaştırılması, Stockholm'ün Türkiye'de terör faaliyetlerinde bulunmakla suçlanan kişileri iade etme taahhüdü ve ABD Dışişleri Bakanlığı'nın ülkeye 23 milyar dolar değerinde F-16 savaş uçağı satma anlaşması gibi önemli tavizlere bağlı olsa da öne çıkıyor.
Çatışmayla bağlantılı ikincil yaptırımlara uymayı kabul ederek Türkiye, yakın zamanda daha da Batı'ya yöneldi ve şimdi Türk bankalarının Rus kuruluşlarına yapabilecekleri ödemelere sınırlamalar getirerek Kremlin'in askeri-endüstriyel çabalarını destekleyen finansal kurumları hedef alıyor.
Ancak bundan ne kadar anlam çıkarabiliriz ve bu ülkenin gelecekteki uyumu için ne anlama geliyor?
Gerçek belki de en iyi şekilde çok kutuplu bir mercekten görülebilir.
Türkiye'nin Ukrayna konusunda seçici bir şekilde Batı'nın yanında yer aldığı doğru olsa da, özellikle 2022'den bu yana katlanarak artan ticaret alanlarında Rusya'ya olan taahhütlerini yer yer iki katına çıkardı.
Bu durum özellikle, işlemlerin aslan payını oluşturan ve şu anda Türkiye'yi Rus fosil yakıtlarının dünyadaki en büyük üçüncü tüketicisi konumuna getiren enerji için geçerli.
Ticaretteki bu artış Ankara ile Moskova arasındaki ilişkileri güçlendirdi. Öyle ki 2022'de ülkeye ithal edilen petrol ve gazın yaklaşık %40'ı ve ülkenin toplam kömür ithalatının %50'sinden fazlası Rusya'dan geliyordu. Ve de Türkiye'yi işleme ve yeniden ihracat için bir ithalat noktası haline getirdi,
ABD ve AB düzenleyicileri Türkiye'yi, Rusya'dan aldığı petrolün bir kısmının birden fazla sahiplik değişikliğinden sonra Avrupa pazarlarına doğru yolculuğuna devam edebildiği göz önüne alındığında, menşe sertifikalarını kontrol ederken "çok hafif bir düzenleyici yaklaşım" benimsemekle suçladılar.
Ancak gerçek şu ki Türkiye kendisini bölgesel bir enerji merkezi olarak göstermeye hevesli ve Gazprom'un bu yılın sonlarına doğru Ukrayna ile transit anlaşmasını feshetmesiyle de bu hevesi devam edecek gibi görünüyor.
Görünüşe göre Moskova da bu oyuna katılmaktan memnun.
Örneğin nükleer enerji konusunda, Türkiye'nin Akdeniz kıyısında açılışı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2023 seçim kampanyasında öne çıkan konulardan biri olan Akkuyu Santrali, Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu tarafından inşa edilecek.
Bu, Türk ekonomisine 50 milyar dolar katkıda bulunacak ve Rusya için uzun vadeli bir gelir akışı sağlayacak. Geçtiğimiz günlerde de Türkiye'nin Karadeniz kıyısındaki bir sahada ikinci bir Rosatom santrali için iş birliği yapacağı duyuruldu.
Bu durum Avrupa'da şüphelere yol açmalı ve Türkiye'yi Batı'ya yaklaştırmaya yönelik her türlü ilerlemenin bir sınırı olduğunu ortaya koymalıdır.
Ancak bu arka plana rağmen, Brüksel ve Ankara arasında özellikle de askeri alanda, vize ve mültecilere yardım politikaları ve Türkiye-AB gümrük birliğinin modernizasyonu gibi ortak çıkar alanlarında daha geniş bir iş birliği mevcut.
AB liderleri tarafından takip edildiği takdirde, bunlar her iki tarafın da yararına olacak şekilde daha derin ekonomik iş birliği ve artan yatırımlar için basamak görevi görebilir ve Türkiye'nin Rusya'ya karşı hesaplarını değiştirebilir.