Financial Times: Sudan iç savaşı nasıl küresel bir savaş alanına dönüştü?
Etnik temizlik, tecavüz, infazlar, kaynakların yağmalanması ve deve çobanlığından ülkenin en zengini olmaya giden bir süreç. Sudan iç savaşında neler yaşanıyor? Sudan nasıl küresel bir savaş alanına dönüştü?
İngiltere merkezli dünyanın önde gelen yayın organlarından Financial Times'da, çok sayıda ülkenin müdahalesi nedeniyle artık bir “Ortadoğu Savaşı” olarak adlandırılan Sudan iç savaşındaki gelişmelerin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Sudan'ın fiili başkanı General Burhan'ın liderliğindeki ordu güçleri ve paramiliter Hızlı Destek Güçleri komutanı Dagalo'nun yönetimindeki paramiliter güçler arasındaki Sudan iç savaşının tamamen çıkmaza girdiği tespiti yapılan analizde, çok sayıda ülkenin de müdahil olması nedeniyle savaşın bir “Ortadoğu savaşına” dönüştüğü tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; iç savaş boyunca 150 binden fazla kişinin öldüğü ve 10 milyondan fazla kişinin yerinden edildiği belirtilirken, Dagalo yönetimindeki Hızlı Destek Güçleri'nin ülkedeki etnik temizlik, tecavüz ve infazlarının yanı sıra, ülke kaynaklarını nasıl yağmaladığına dair de bilgiler verildi.
İşte Financial Times'da yayınlanan analiz:
150,000 kişinin öldüğü ve milyonlarca kişinin yerinden edildiği Sudan iç savaşında Rusya, İran ve BAE gibi devletler nüfuz mücadelesi veriyor.
Her silah sesi Sudan'daki çocukların tüylerini ürpertiyor.
15 yaşındaki bir çocuk bu yılın başlarında futbol oynarken milisler tarafından yakalanmış ve ardından onlarca gençle hapsedilmiş. Çocuğun verdiği bilgilere göre; hapsedilen bu çocukların ilk başta görevleri, milislerin kıyafetlerini yıkamak ve botlarını cilalamakmış olmuş. Daha sonra ise birçoğu tecavüze uğramış.
Çocuklardan birisi, bir gün eline zorla bir Kalaşnikof verildiğini ve;
“Tüfeği alıp bizimle birlikte orduya karşı savaşmazsanız ailelerinizi öldürürüz”
sözleri ile tehdit edildiğini belirtiyor. Bu tehditlerin ardından ise zorla uyarıcı maddeler verildiğini ve bir kamyonete zincirlenerek Hartum'un güneyindeki savaş alanına götürüldüklerini anlatıyor.
Sürpriz bir drone saldırısı sonrası kaçmayı başardığını anlatan çocuk, daha sonra Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAF) tarafından gözaltına alındığını belirtiyor.
15 Nisan 2023'ten bu yana Sudan, rakip güçlerin birbiriyle savaştığı yıkıcı bir iç savaşın pençesinde.
Sudan'daki savaş, Fiili başkan General Abdel Fattah al-Burhan'ın liderliğindeki ordu birlikleri olan SAF ile etnik temizlik yapmakla suçlanan milis güçlerin komutanı olan ve Hemeti olarak da bilinen eski bir deve çobanı Mohamed Hamdan Dagalo'nun yönetimindeki paramiliter Hızlı Destek Güçleri arasında yaşanıyor.
İki lider, Ömer El Beşir'in 2019'da görevden alınmasına yol açan halk ayaklanması sırasında beraber hareket etmiş ancak Beşir'in devrilmesinden kısa bir sonra yönetimi ele geçirmek için karşı karşıya gelmişlerdi.
ABD'li yetkililer çatışmalarda 150.000 kişinin öldüğünü tahmin ediyor ve her iki taraf da savaş suçu işlemekle itham ediliyor.
BM, ülke nüfusunun beşte birini oluşturan 10 milyondan fazla insanın evlerini terk etmesi nedeniyle Sudan'ın benzeri olmayan bir yerinden edilme kriziyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulundu.
Bu, tartışmasız dünyanın en yıkıcı iç savaşı ve ne kesin bir kazanana ne de somut bir barış anlaşmasına dair hiçbir işaret yok.
Savaş şu anda; çok sayıda ülkeden gelen paralı askerlerin yanı sıra, Afrika'nın en büyük altın üreticilerinden biri olan Sudan'da nüfuz ve güç elde etmek için mücadele eden bir dizi küresel ve bölgesel aktörü de içine çekmiş durumda.
BM'nin Sudan'daki insani yardım şefi Clementine Nkweta-Salami;
“Çatışmanın 16. ayındayız ve görünürde bir son göremiyoruz. Gördüğümüz tek şey savaş, açlık ve hastalığın giderek daha fazla artması.”
değerlendirmesinde bulunuyor.
Sudan neden önemli?
Sudan'ın Kızıldeniz'deki konumu, dünya ticaretinin önemli bir kanalı olan ve halihazırda Husi saldırılarının tehdidi altında bulunan Süveyş Kanalı'na çok yakın ve altın madenleri ile biliniyor.
Bu nedenle çok sayıda ülkenin radarında olan ülkeye, özellikle Rusya ve Orta Doğulu güçlerin de aralarında bulunduğu ülkeler tarafından para ve silah akıtılıyor.
Sudan'ın 18 eyaletinden on dördü şu anda çatışmalara dahil olmuş durumda ve ülke içerisindeki jeopolitik bağlam genellikle karmaşık.
Sudanlı istihbarat yetkililerine göre, emekli Ukraynalı pilotlar Port Sudan'da SAF komutanlarıyla birlikte mango suyu yudumlayıp ıstakoz ziyafeti çekerken, Rus keskin nişancılar da Burhan'ın ordusunu eğitiyor. Bu arada Sudanlı generaller RSF'nin Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad ve Güney Sudan'dan “paralı askerler” getirdiğini iddia ediyor.
Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün son raporları, silah ambargosunun genişletilmesi çağrılarının arttığı bir ortamda Çin, İran, Rusya ve BAE gibi çeşitli ülkeler tarafından üretilen silahların çoğaldığını ortaya koydu.
Port Sudan'daki yetkililer, militer grup SAF'ın kısmen altın ihracatı ve Rus petrol tedarikiyle desteklendiğini doğruluyor. İddialara göre 2012 ile 2022 yılları arasında BAE Sudan'dan, yaklaşık 115 milyar dolar değerinde 2.500 tondan fazla altın aldı.
BM uzmanları da RSF'nin Birleşik Arap Emirlikleri tarafından silah ve para akışı ile desteklendiğine inanıyor. Geçtiğimiz aylarda düzenlenen bir BM panelinde, Abu Dabi'nin paramiliter güçlere silah tedarik ettiğine dair “güvenilir” kanıtlar sundu.
Sudan'ın kendi kaynakları da tehlikede. Çatışma, IMF destekli reform programını sekteye uğrattı ve ülkenin borç hafifletme müzakereleri yaptığı bir dönemde Hartum'un aralarında Çin'in de bulunduğu alacaklılara geri ödeme yapma kabiliyetini daha da tehlikeye attı.
Burhan'ın kontrolündeki kurumların maliye bakanı Jibril İbrahim'e göre ekonomi geçen yıl yüzde 40 küçüldü.
Sudan'da savaş ve sonuçları
Dudan, Afrika'nın en büyük altın üreticilerinden biri olmasının yanı sıra ülke, Nil Nehri boyunca uzanan verimli ekilebilir araziler de dahil olmak üzere, diğer ülkelerin arzuladığı kaynaklara sahip.
En önemlisi de İran, Rusya ve BAE gibi ülkelerin erişim için yarıştığı Süveyş Kanalı'na giden 750 kilometrelik Kızıldeniz kıyı şeridine sahip olması.
Yıllarca Tahran ve Riyad arasında gidip gelen Beşir'in 2019'da devrilmesinin ardından Burhan BAE, Suudi Arabistan ve Mısır ile bağlarını güçlendirdi. Hatta İsrail ile bile yakınlaşmaya başladı.
Çatışmaların başlamasının ardından ise yeni müttefik arayışına giren Burhan ve generalleri, İran'la diplomatik ilişkileri yeniden başlattı.
Analistler ve diplomatlar bu ülkenin o zamandan beri insansız hava araçları tedarik ettiğini söylüyor.
Üst düzey bir batılı diplomat Sudan savaşı hakkında;
“Bu artık Afrika'da oynanan bir Ortadoğu savaşı”
ifadelerini kullanıyor.
Daha önce Wagner olarak bilinen Rus paralı asker grubu bir zamanlar RSF'yi eğitirken, bugünlerde Moskova giderek Burhan'ın yanında yer alıyor.
Sudanlı askeri liderler ve Rus yetkililer Kızıldeniz'de bir Rus deniz üssüne izin verme planlarını yeniden canlandırmaktan bahsediyorlar.
Sudan Transparency and Policy Tracker adlı düşünce kuruluşunun başkanı Süleyman Baldo yaptığı değerlendirmede;
“BAE, Suudi Arabistan, İran. Bu ülkelerin hepsi Sudan'da bir yer edinmek istiyor. Rusya ise Sudan'ın altınını istiyor.”
ifadelerini kullanıyor.
Savaş ayrıca, Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısının soruşturma başlatmasına neden olan kitlesel zulümlere yol açtı. BM özel danışmanı Alice Wairimu Nderitu, RSF de dahil olmak üzere Darfur'daki Arap olmayan topluluklara yönelik “soykırım göstergelerinden” ve “etnik motivasyonlu saldırılardan” söz eden bir rapor hazırladı.
16 yaşındaki bir kız, bu yılın başlarında Omdurman'da yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor.
“İki RSF militanı beni bağladı, dövdü ve birkaç kez tecavüz etti. Bu sırada yan odada, erkek kardeşimi acımasızca dövdüler. Bunları merhameti yok. Bunların içlerinde insanlık yok"
Darfur'da 20 yıl önce soykırım yapmakla suçlanan Janjaweed atlı milislerinin soyundan gelen RSF'nin çoğu düzensiz olan 300 bin savaşçıya sahip olduğunu iddia ediliyor.
Geçtiğimiz ayın sonlarında İnsan Hakları İzleme Örgütü, SAF askerlerinin kesik başları salladığı örneklere atıfta bulunarak, her iki tarafın da “gözaltındaki insanları acımasızca infaz ettiğini, işkence ve kötü muamelede bulunduğunu ve cesetleri parçaladığını” açıkladı.
Şiddetin ardından ülkede kolera ve açlık da kol geziyor.
Geçtiğimiz ay uluslararası bir komite, Darfur'da kuşatma altındaki El-Fasher kenti yakınlarındaki Zamzam göçmen kampında kıtlık yaşandığını açıkladı. BM destekli veriler 10 eyalette 755.000 kişinin “felaket boyutunda” açlıkla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Toplamda ise 25 milyon insanın yetersiz beslenme nedeniyle hayatının tehlikede olduğu tahmin ediliyor.
BM yetkilileri Sudan'ın “dehşet verici bir kırılma noktasında” olduğu uyarısında bulunurken, savaşı sona erdirmeyi amaçlayan ABD öncülüğündeki yeni görüşmeler geçtiğimiz ay Cenevre'de başladı. Görüşmelere Suudi Arabistan, İsviçre, Mısır, Afrika Birliği ve BAE de katılıyor.
Ancak barışa ulaşmak hiç de kolay olmayacak.
Görüşmeler sırasında fiili başkan olan General Abdel Fattah al-Burhan;
“Son milis de ihlal ettikleri ve sömürgeleştirdikleri şehir ve köylerden çekilene kadar askeri operasyonlar durmayacak”
açıklamasında bulundu.
Her iki taraf da birbirini geçen yıl Cidde'de yapılan sivillerin korunmasına ilişkin bir anlaşmayı ihlal etmekle suçluyor ve şaşırtıcı olmayan bir şekilde hem SAF hem de RSF kendilerini demokrasinin temsilcisi olarak sunuyor.
Ordunun siyasete yakın ilgisi göz önüne alındığında, birçok vatandaş artık her iki tarafından da ülkenin gerçek lideri olduğundan şüphe duyuyor.
Pek çok kişi, 2011'de Güney Sudan'ı bir savaşın ardından bağımsızlığına kavuşturan Sudan'ın en az iki rakip bölgeye bölünmesinden korkuyor.
Hartum merkezli düşünce kuruluşu Confluence Advisory'nin direktörü Kholood Khair ise durumu şu şekilde özetliyor.
“Her iki taraf da kendi istediklerini elde etmeden savaşı bitirmeyecek.”