Foreign Affairs: ABD'nin Husilere karşı askeri politikası başarılı olabilir mi?
ABD'nin 2015 yılında Yemen'e hava saldırıları, BM'nin dünyanın en kötü insani krizi olarak adlandırdığı savaşı tetiklemişti. Irak ve Afganistan'daki başarısız süreçler düşünüldüğünde ABD'nin Husilere karşı askeri politikası başarılı olabilir mi?
ABD'nin önde gelen yayın organlarından Foreign Affairs'de, ABD'nin Kızıldeniz ve Yemen politikalarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Kızıldeniz'de son dönemde İsrail-Filistin savaşsı nedeniyle artan çatışma ortamına dikkat çekilen analizde, Husiler'in ortaya çıkışı, bölgesel hedefleri ve Kızıldeniz'deki saldırılarının arka planı değerlendirildi.
Analizde ayrıca, ABD'nin Yemen politikalarının özellikle son 20 yıldır, Irak ve Afganistan'daki gibi başarısız olduğu, 2015 yılında Husilere karşı düzenlediği hava saldırılarının bir insani krize neden olduğu ve benzer bir senaryonun tekrarlanarak Husilere karşı yine hedeflere ulaşılamayacağı tespitine yer verildi.
İşte Foreign Affairs'de yayınlanan analiz:
31 Aralık'ta Husilere ait küçük tekneler ticari bir gemiye saldırmaya çalışmış ve ABD donanmasına ait helikopterlerin saldırıya karşılık vermesinin ardından, Yemen nüfusunun yüzde 80'inin yaşadığı toprakları kontrol eden Husiler teknelere ateş açtı. ABD güçleri ateşe karşılık vererek üç Husi teknesini batırdı ve on mürettebatı öldürdü.
Ardından Husiler, 9 Ocak'ta Husiler 18 insansız hava aracı, iki gemi savar seyir füzesi ve bir gemi savar balistik füze ile Kızıldeniz'de bugüne kadarki en büyük saldırılarından birini gerçekleştirdiler ve bu saldırılar ABD ve İngiliz güçleri tarafından önlendi.
Bu iki angajman Kızıldeniz'deki bir dizi saldırının sadece sonuncularını temsil ediyordu.
Husiler Kasım ayının ortasından bu yana, küresel ticaretin yüzde 15'inin geçtiği stratejik açıdan kritik bir boğaz olan Kızıldeniz'de ticari gemilere 20'den fazla saldırı düzenledi.
Saldırılarını İsrail-Hamas savaşına bir yanıt olarak nitelendiren Husiler, İsrail'in güneyine doğru füze ve insansız hava araçları da ateşlediler. Kızıldeniz saldırıları bazı nakliye şirketlerini Süveyş Kanalı'ndan geçişi geçici olarak durdurmaya, bunun yerine Afrika Boynuzu'ndan geçmeye zorladı ki bu da yolculuklarına yaklaşık on gün ekleyen bir değişiklik. Saldırılar henüz küresel ticarette önemli bir kesintiye yol açmadı, ancak uzun vadede, artan nakliye maliyetlerinin petrol fiyatlarını ve dünya çapında tüketim mallarının maliyetini arttırması muhtemel.
Buna karşılık Amerika Birleşik Devletleri uluslararası ortaklarını harekete geçirerek Aralık ayı ortasında Kızıldeniz'deki ticari gemileri korumayı amaçlayan çok uluslu bir girişim başlattı. Ve 3 Ocak'ta bu ortaklar ortak bir bildiri yayınlayarak ABD'li yetkililerin Washington daha sert adımlar atmadan önce Husilere son bir uyarı niteliğinde olması gerektiğini belirttiler.
Husiler uluslararası gazete manşetlerine yeni çıkmış olabilirler ama ABD ve Körfez'deki ortaklarına yirmi yıldır meydan okuyorlar.
Geçmişte ister eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih rejimi, ister Husilerin 2010'ların ortasında devirdiği hükümeti yeniden kurmak için Suudi Arabistan öncülüğündeki bir çaba tarafından olsun Husilere karşı güç kullanılması, grubun sadece askeri yeteneklerini geliştirmesine ve kendisini kahraman bir direniş hareketi olarak göstermesini sağladı ve ülke içindeki meşruiyetini güçlendirdi.
Gelinen noktada ise, İsrail'in Gazze'deki operasyonlarına verdiği yanıt Yemen'de ve bölge genelinde Husilere destek kazandırmış görünüyor.
Misilleme saldırıları İsrail-Hamas savaşının bölgeye yayılması ve Yemen'deki iç savaşın yeniden başlaması ihtimalini de artırıyor.
Geçtiğimiz bir buçuk yıl boyunca BM tarafından müzakere edilen ateşkes Yemen'deki ciddi çatışmaları uzak tuttu ancak ABD'nin Husi hedeflerini doğrudan vurması iç savaşı yeniden alevlendirebilir.
Husiler kimdir?
Husi hareketi 1990'larda, o zamanlar kendilerine Ensarullah adını veren bir grup olarak ortaya çıktı.
Ancak hareket Salih rejiminde yaygın olan yolsuzluğa ve onun küresel "terörle savaş "ta ABD ile ortaklığına karşı çıkmaya başladıkça Yemenli destekçiler kazandı.
Hareketin artan önemine karşılık olarak Salih hükümeti 2004'ten başlayarak altı kez acımasız bir savaş başlattı ve grubun lideri Hüseyin Bedreddin el Husi'yi öldürdü.
Ancak bu askeri çabalar hareketin kökünü kazımakta başarısız oldu. Bunun yerine Ensarullah yeni taraftarlar kazandı ve kurucularının aile üyelerini liderleri olarak kutsadı.
Arap Baharı 2011'de Yemen'e ulaştığında Salih sonunda istifa etmek zorunda kaldı ve yerini yardımcısı Abd-Rabu Mansur Hadi'ye bıraktı. Ancak ülkenin demokratik konsolidasyonu, demokrasiye geçişi müzakere etmeyi amaçlayan 2013-14 süreci olan Ulusal Diyalog Konferansı'nın dağılmasıyla sekteye uğradı.
Güç boşluğunu fark eden Husiler Eylül 2014'te Yemen'in başkenti Sanaa'yı ele geçirdi ve ardından nüfuzlarını güneye doğru genişletmeye çalışarak ülkenin büyük bölümünün kontrolünü ele geçirdi.
Husilerin 2014'teki yükselişi başta Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere komşu ülkeleri alarma geçirdi. Bu dönemde Husiler, Suudiler ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin düşmanları olan İran ve vekilleri Hizbullah'tan da destek almaya başladı.
2015 yılında bu iki ülkenin başını çektiği ve ABD, Birleşik Krallık ve Fransa tarafından desteklenen bir koalisyon askeri müdahalede bulunarak Hadi hükümetini sözde destekleyen diğer askeri örgütleri desteklemek için hava saldırıları başlattı.
Ancak hava saldırıları barışı yeniden tesis etmek yerine, Birleşmiş Milletler'in dünyanın en kötü insani krizi olarak adlandırdığı bir savaşın şiddetlenmesine yardımcı oldu.
2015 ve 2022 yılları arasında, ABD'nin istihbarat paylaşımı, havadan yakıt ikmali ve uçak bakımı ile desteklediği Suudi liderliğindeki koalisyonun hava saldırıları tahminen 9.000 Yemenli sivili öldürdü. Dört buçuk milyon Yemenli yerinden edilmiş durumda ve 21 milyondan fazla kişi, yani Yemen nüfusunun üçte ikisi, insani yardım ve korumaya ihtiyaç duyuyor.
Husilerin hedeflerini anlamak için kendilerinin ne istediklerini söylediklerini ciddiye almakta fayda var.
Yaklaşık 2003'ten bu yana Husilerin genellikle Husi değerlerini ve amaçlarını kesin bir dille ilan ediyor. Husiler slogan olarak; "Allah büyüktür, Amerika'ya ölüm, İsrail'e ölüm, Yahudilere lanet, İslam'a zafer” sloganlarını kullanıyorlar ve son dönemde amaçlarının İsrail'e Hamas'a karşı yürüttüğü savaşta gerilimi azaltması için baskı yapmak olduğunu söylüyorlar.
Gazze'ye destek
Filistin Politika ve Anket Araştırma Merkezi'nin 2023 Kasım sonu ve Aralık başında yaptığı bir ankete göre Gazze ve Batı Şeria sakinleri Yemen'in İsrail-Hamas savaşına verdiği tepkiyi bölgesel aktörler arasında en tatmin edici tepki olarak değerlendirdi.
Diğer yandan İran ve Husiler arasındaki ortaklık Yemen'deki iç savaş boyunca önemli ölçüde derinleşti. Örneğin Husiler, Eylül 2019'da Suudi petrol tesislerine düzenlenen insansız hava aracı saldırısının sorumluluğunu üstlendi, ancak saldırının İran tarafından gerçekleştirildiğine inanılıyor.
Nisan 2022'deki Yemen ateşkesine kadar Husiler ayrıca İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü'nün kolaylaştırıcılığında Suudi Arabistan ve BAE topraklarında giderek artan bir dizi saldırı düzenliyordu.
İddialara göre Tahran Gazze savaşının başlamasınında ardından, Kızıldeniz'deki saldırılara yardımcı olmak için istihbarat paylaşarak ve kendi savaş gemisini bu sulara taşıyarak Husi saldırılarına destek verdi.
Sonuç:
Uluslararası aktörler, hem Kızıldeniz nakliye rotasını korumak hem de bölgesel gerilimin daha da tırmanmasını önlemek için Husilerin saldırılarına karşılık vermeye başladı.
Ancak ABD bunu nasıl yapacağına dair bir dizi kötü ve daha kötü seçenekle karşı karşıya.
Hava saldırılarının son on yılda başarısız olduğu Yemen'de yine benzer eylemlerle Husilerin saldırılarını engellemek zor görünüyor.
Husi hedeflerine yönelik hava saldırıları Husilerin füze ve insansız hava aracı fırlatma kabiliyetlerini marjinal olarak azaltabilir ancak Husilerin küçük gruplarının ve ucuz insanlı ve insansız araçlarının etkili saldırılarını ortadan kaldırmak çok daha zor olacak.
Husilerin yarattığı tehditle başa çıkabilmek için ABD'nin İsrail ile Hamas arasındaki savaşın ve genel olarak İsrail-Filistin çatışmasının sona ermesi için bastırması gerekiyor.
ABD'nin hoşuna gitsin ya da gitmesin, Husiler saldırılarını İsrail'in Gazze'deki operasyonlarıyla ilişkilendirdiler ve bu sayede yerel ve bölgesel destek kazandılar. Bu nedenle İsrail-Filistin savaşının sona ermesi Husilerin desteğinin azalması anlamında en keskin yol olarak görünüyor.
ABD'nin son 20 yılda Yemen'e yönelik başarısız politikaları ve sonuca ulaşmayan hava saldırıları düşünüldüğünde, Washington hatalarını tekrarlamamalıdır denilebilir.
Onlarca yıllık deneyim, Husileri yerinden etmeye yönelik askeri çabaların etkili olma ihtimalinin düşük olduğunu göstermiştir. Bunun yerine, zaten zor durumda olan Yemen halkının hayatını daha da harap edebilir.