Foreign Policy: Türkiye, Suriye'de önemli bir nufüza sahip olmaya hazırlanıyor!

Esad rejiminin devrilmesinin ardından Türkiye, Suriye'de önemli bir nüfuza sahip olmaya hazırlanıyor. Ülkenin geleceği yeniden şekillendirilirken, bölgedeki ABD destekli SDG ve ortaklarını zor günler bekliyor!

1. resim

ABD'nin önde gelen yayın organlarından Foreign Policy'de, Esad rejiminin devrilmesinin ardından Suriye'de neler yaşanabileceğine dair değerlendirmelerin yapıldığı bir analiz yayınlandı.

Esad rejiminin çökmesinde çok sayıda muhalif grubun beraber hareket ettiğine dikkat çekilen analizde, yaşanan gelişmelerin ardından Türkiye'nin etkin aktör olarak rol almaya hazırlandığı belitildi.

Analizde ayrıca; Hakan Fidan'ın açıklamalarına atıf yapılarak, ABD destekli terör örgütü PKK ve uzantılarını Suriye sahasında zor günlerin beklediğine dikkat çekildi.

İşte Foreign Policy'de yayınlanan analiz:

Suriye'de muhalif gruplardan oluşan bir koalisyonun yıldırım hızıyla ilerlemesinin ardından Esad ailesinin 50 yıllık acımasız yönetimi sona erdi ve Esad ülkeden kaçtı.

Bu haber Şam sokaklarında sevinç yaratırken aynı zamanda derin sorunlarla boğuşan ülkenin geleceği konusunda da büyük bir belirsizliğe yol açtı.

Çok sayıda muhalif grubun beraber hareket ettiği bu çarpıcı saldırı, silahlı isyancıların iki haftadan kısa bir süre içinde Halep, Hama ve Humus gibi büyük şehirlerin kontrolünü ele geçirmesine neden olurken, yıllarca süren çatışmaların ardından morali bozulan ve dağılan Suriye hükümet güçleri de hızla geri çekildi.

Bu arada Esad'ın en güçlü müttefikleri de bu hızlı ilerleyişe hazırlıksız yakalanmışa benziyor. Rusya Ukrayna'da batağa saplandı. İran'ın vekilleri ise İsrail'le çatışmalarda fena halde zayıfladı.

Esad hükümetinin beklenmedik çöküşü, tüm dünyadaki diplomatları hem olaylara ayak uydurmak hem de silahlı grupların ve yabancı güçlerin uzun süredir nüfuz mücadelesi verdiği bir ülkede aniden ortaya çıkan güç boşluğunun potansiyel sonuçlarını kavramak için yeni bir çabaya sevk etti.

Birleşmiş Milletler Suriye özel temsilcisi Geir Pedersen yaptığı açıklamada Şam'dan gelen “çelişkili mesajlar” olduğunu söyledi ancak “kan dökülmesinden kaçınılması” gerektiğinin altını çizerek diyalog ve geçiş dönemi yönetim yapısı için hazırlık yapılması çağrısında bulundu.

Uluslararası toplumun acil önceliği Suriye'deki kimyasal silah stoklarının silahlı grupların eline geçmesini engellemek olacaktır.

Nitekim; Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Pazar günü düzenlediği basın toplantısında;

“Olası kimyasal silah envanteri ya da ilgili malzemeler güvence altına alınmalıdır”

ifadelerini kullandı.

Diğer yandan, yaşanan son gelişmelerinde ardından, Esad'ın Ankara ile ilişki kurmayı reddetmesi nedeniyle hayal kırıklığına uğrayan Türkiye Suriye'de önemli bir nüfuza sahip olmaya hazırlanıyor.

Fidan;

“Yeni Suriye yönetimi düzenli bir şekilde kurulmalıdır. Kapsayıcılık ilkesinden asla taviz verilmemelidir. Asla intikam arzusu olmamalı”

açıklamasında bulunarak Türkiye'nin etkin olacağının da sinyallerini verdi.

Önümüzdeki haftalarda ve aylarda ortaya çıkması muhtemel birçok karmaşık dinamikten birinin habercisi olarak Fidan, ülkenin geleceğinde, Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) yer olmadığını da açıkca belirtti.

Türkiye, ABD tarafından desteklenen ve Suriye'ni kuzeydoğusunda büyük bir kısmı kontrol eden bu grubu, ezeli düşmanı PKK'nın bir uzantısı olarak görüyor. Bu nedenle Suriye'deki bu grubui, tıpkı ülke genelinde olduğu gibi zorlu bir dönem ve öngörülemez bir gelecek bekliyor.

Katar'da düzenlenen Doha Forumu'nda konuşan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise, Birleşmiş Milletler ve ABD tarafından terörist grup olarak tanımlanan ancak liderleri son yıllarda daha ılımlı bir duruş sergilemeye çalışan HTŞ'ye atıfta bulunarak, Moskova'nın “teröristlerin” Suriye'de üstün gelmemesi için her şeyi yaptığını söyledi.

Lavrov, Suriye'deki durumu görüşmek üzere Doha'daki zirve kapsamında İranlı ve Türk mevkidaşlarıyla bir araya gelmişti.

Toplantı sonrasında yayınlanan ortak bildiride bakanlar, askeri operasyonlara son verilmesi ve BM Güvenlik Konseyi'nin 2015 yılında kabul ettiği ve ateşkes ile siyasi çözüm çağrısında bulunan 2254 sayılı kararı uyarınca krize siyasi çözüm bulunması çağrısında bulundu.

Toplantının yapıldığı gecenin sabah saatlerinde ise Esad gitmişti ve ülkeden ayrıldığı daha sonra Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan bir açıklamayla teyit edildi.

Saatler sonra ise Rus Interfax haber ajansı, Esad ve ailesine “insani gerekçelerle” Rusya'ya sığınma hakkı verildiğini duyurdu.

Washington merkezli Orta Doğu Enstitüsü'nde Suriye programı direktörü olan Charles Lister tüm bu gelişmelerin ardından yaptığı değerlendirmede;

“Bir yandan, çok uzun zamandır en kötü savaş suçlularından birinin aradan çıkması şaşırtıcı ve dikkat çekici. Ama aynı zamanda aynı isim savaş suçlarından hüküm giymedi. Olumlu mu olumsuz mu bakılacağına karar vermek güç”

ifadelerini kullandı.

Tartışma