Frankfurter Rundschau: Yabancı yatırımcılar Almanya'dan kaçmaya başladı
Almanya, Ukrayna'daki savaşın etkisiyle zor günler yaşamaya başladı. Dış ticaret açığının 1 milyar euroya dayanması ve vatandaşların alım gücünün azalması, toplumda paniğe neden oldu.
Almanya, gelişmiş ekonomiler arasında dünyanın son dönemde en kötü performans gösteren ülkelerinden biri. 2024 yılı Alman ekonomisi için zor bir yıl olacak.
Almanya Ekonomi ve İklim Koruma Bakanlığı'nın son verilerine göre, şu anda belirgin bir ekonomik toparlanmanın henüz gerçekleşmediği belirtildi. Bu durumu destekleyen faktörler arasında hala zayıf iç talep ve işletmeler arasında yüksek finansman maliyetleri nedeniyle bastırılmış bir atmosfer sayılabilir.
Almanya ekonomisi 2023'te pandemiden beri ilk kez küçüldü
Almanya ekonomisi 2023 yılında yüksek enflasyonun etkisiyle pandemiden beri ilk kez daraldı. Ancak 3. çeyrek büyüme verisinin yukarı yönlü revize edilmesiyle ekonomi resesyonun eşiğinden döndü. Sanayi devi Almanya'daki küçülme, ülke ekonomisinin geleceğine yönelik soru işaretlerini artırdı.
Avrupa'nın en büyük ekonomisi 2022'de arz sorunları, enerji krizi ve Ukrayna-Rusya savaşına rağmen yüzde 1,8 büyüme kaydetmişti.
Ekonomi 2023'ün son çeyreğinde de bir önceki çeyreğe kıyasla yüzde 0,3 küçüldü.
Ekonomi Bakanlığı rahatsız: Yabancı yatırımcı kaçıyor
Alman ekonomisi AB ülkelerinin geri kalanından daha kötü bir performans sergiliyor ve giderek daha az sayıda yabancı yatırımcı Almanya'da kök salmak istiyor. KPMG tarafından yapılan bir ankete göre, katılımcıların sadece %58'i Almanya'yı AB'nin en istikrarlı beş ülkesinden biri olarak görüyor. 2021'deki ankette bu oran %80 olarak belirlenmişti.
Özellikle yükselen enerji fiyatları, yatırımcıların giderek daha fazla ABD'ye yönelmesine neden oluyor.
Avrupa ekonomisi 15 yıldır hasta
Avrupa uzun süreli ekonomik durgunluğun pençesinde. Olayın kökenleri, 2008’de Wall Street’te ölümün eşiğine gelinen günlere dayanıyor. Aradan geçen zamanda büyümede (ve umutlarda) ciddi sıçramalar olsa da hepsi kısa süreli oldu.
Zaten Avrupa Birliği’nin para politikası tercihlerine bakınca başka türlü olamazdı. Bu politikalar Euro Bölgesi’nin kusurlu dizaynını yansıtıyor ve düşük yatırımın kronikleşmesini garanti ediyordu. Halbuki yaşlanan Avrupa endüstrisinin tam tersine ihtiyacı vardı. Kirli enerji, kimyasallar ve içten yanmalı motordan vazgeçip bulut sermayeye ve yeşil teknolojilere geçmesi için muazzam yatırımlar gerekiyordu.
Atlantik’in iki yakası da 2008’de Lehman Brothers’ın çöküşüyle başlayan zincirleme reaksiyona para politikaları açısından benzer tepki verdi. ABD ve AB tarihin en kapsamlı ve umarsız transferini gerçekleştirdi. Finansçıların defterlerindeki özel kayıpları kamu borcu defterlerine aktardılar. Buna artmaya başlayan kamu borcunu dizginlemeye yönelik mali kemer sıkma politikası eşlik etti. Sonuç likidite tuzağı oldu. Hem kamu borcu arttı hem de elverişli likidite ile reel sermaye yatırımı arasında görülmemiş bir kopuş yaşandı.
Öngörülebilir uzun vadeli sonuç ise ekonomik durgunluktu. Mevcut örnekte hastalık öyle ağır ve uzun ömürlü oldu ki hem Avrupa’daki hem de ABD’deki siyaseti zehirledi. Ancak Avrupa’nın ABD’ye kıyasla dezavantajı giderek büyüyor. Çünkü ABD’nin aksine Euro Bölgesi federal kurumlardan yoksundu. 1929 veya 2008 gibi kriz dönemlerinde parasal birliğe istikrar sağlayacak ve uzun süreli durgunluğa girmesini önleyecek kurumlar yoktu.
Avrupa’da kalıcı durgunluk var ve parçalanma sürüyor. Kıtanın parasal birliği tamamlanmadı. Üstelik kendisini işler hale getirecek siyasi ve mali birlikten yoksun. 15 yıllık hastalık bu açmazı daha da beter hale getirdi. Avrupalılar olarak ya sorunlu para birimimizin dayattığı kalıcı çöküşe hazırlanmalı ya da bu konuda bir şeyler yapmalıyız. Yapısal sorunlar siyasi çözümler ister.