Göbeklitepeliler beslenmek için ötücü kuşları tercih etmiş
Kemik analizlerine göre, Göbeklitepe’dekiler az et sağlamasına rağmen ilginç bir şekilde ötücü kuşları avlamayı tercih etmiş. Gusir Höyük’tekiler ise su kuşlarından kasıtlı olarak kaçınmış gibi görünüyor.
Kuşlar, Neolitik dönemin başlangıcında, MÖ 9.000 yıllarında Yukarı Mezopotamya’daki avcı-toplayıcı topluluklar için önemli bir besin kaynağıydı.
İki bilim insanı, günümüz Türkiye’sindeki iki Neolitik yerleşim yeri olan Göbekli Tepe ve Gusir Höyük’teki kuş kalıntılarını analiz etti ve bulgularını Archaeological and Anthropological Sciences dergisinde yayımladı.
Avcı toplayıcılar, yaban öküzünden tavşana veya balıklara kadar hayvanın yanı sıra, 11.000 yıl önce Güneydoğu Anadolu’da etkileyici derecede geniş bir kuş türü yelpazesinin de peşindeydi.
Çoğunlukla sonbahar ve kış aylarında, birçok kuş türünün daha büyük sürüler oluşturduğu ve göçmen kuşların bölgeden geçtiği dönemde avlanıyorlardı. Bu nedenle Göbeklitepe ve Gusir Höyük’te kalıntıları bulunan türlerin listesi oldukça kapsamlı.
Örneğin günümüz Şanlıurfa’sının yaklaşık 18 kilometre kuzeydoğusundaki Göbekli Tepe’deki Erken Neolitik yerleşimde araştırmacılar en az 84 kuş türünün kalıntılarını tespit etti. Dr. Pöllath ve Prof. Dr. Peters, devlet koleksiyonundaki referans iskeletlerin yardımıyla Neolitik kuş kemiklerini tanımladı.
Araştırmacılar, Göbekli Tepe’de tespit edilen ve çoğunlukla sığırcık ve kiraz kuşlarından oluşan çok sayıda küçük ötücü kuş karşısında şaşkına döndü.
Göbekli Tepe’nin Erken Neolitik sakinleri, başta doğrudan çevrelerindeki açık çayırlar ve ormanlık bozkırlar olmak üzere, aynı zamanda biraz daha uzaktaki sulak alanlar ve nehir kenarı ormanları olmak üzere tüm habitatlarda kuş avlamışlardı.
Pöllath, “Göbekli Tepe’de neden bu kadar çok küçük ötücü kuşu avladıklarını tam olarak bilmiyoruz. Ağırlıklarının az olması nedeniyle, harcanan efor, et veriminin çok üzerindeydi. Belki sonbaharda menüyü zenginleştiren bir lezzetti ya da kemik kalıntılarından henüz çıkaramadığımız bir önemi vardı.” diyor.
Siirt’in yaklaşık 40 km güneyinde, Gusir Gölü kıyısındaki bir başka Erken Neolitik yerleşim yeri olan Gusir Höyük’ün sakinleri ise farklı bir yaklaşıma sahipti.
Gusir Höyük sakinleri, avlanırken neredeyse yalnızca açık, engebeli çayırlarda yaşayan iki türün peşine düşmüşlerdi: Kınalı keklik (Alectoris chukar) ve çil kekliği (Perdix perdix). Yani görünüşe göre, yakınlardaki taşkın yataklarındaki ve göldeki kuş faunasını görmezden gelmişlerdi.
Zooarkeologlar Gusir Höyük’te bulunan yüzlerce kemik arasında su kuşlarına ait tek bir kemik dahi tespit edemediler.
Peters, “Gusir Höyük, Yukarı Mezopotamya’da avcılık yaparken sulak alanlardan ve nehir kenarındaki ortamlardan kasıtlı olarak kaçındığı bilinen tek Neolitik topluluk. Sonuçlarımız bunun Gusir Höyük’te yaşayan Neolitik halkın kültürel bir özelliği olduğunu gösteriyor.” diyor.
Pöllath, “Bölgedeki bazı Erken Neolitik yerleşim yerlerini karşılaştırdığımızda, Fırat Havzası’ndaki yerleşkelerin et tedariki konusunda pek çok benzerliği paylaştığı, Dicle Havzası’ndaki her topluluğun ise kendi geçim stratejisini geliştirdiği görülüyor.” diyor.
Yukarı Mezopotamya’nın Neolitik yerleşimcileri kuşları yalnızca etleri için avlamıyordu. Araştırmacılar, turna veya yırtıcı kuş gibi bazı türlerin kesinlikle daha sembolik bir anlam taşıdığını ve ritüel amaçlara hizmet ettiğini düşünüyor.
Araştırmacılar gelecekteki bir çalışmada insan-kuş ilişkisinin bu sosyo-kültürel yönlerine odaklanacak.