Haaretz: Türkiye, Gazze'deki savaştan sonra nasıl bir rol alacağına hazırlanıyor!
Türkiye, Kafkasya, Libya ve Suriye gibi noktalarda etki alanı oluştururken, NATO'nun genişlemesinin anahtarını da elinde tutuyor. Türkiye, Gazze'deki savaştan sonra nasıl bir rol alacağına hazırlanıyor!
İsrail'in önde gelen yayın organlarından Haaretz'de, Türkiye'nin bölgesel etkisinin ve İsrail-Hamas çatışmaları konusunda izlediği politikaların değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Blinken'ın Türkiye ziyaretinin, ABD'nin Erdoğan ile ilişkileri koruma ihtiyacından kaynaklandığı belirtilen analizde, Türkiye'nin kendisini bölgesel bir güö olarak savaş sonrası alacağı role hazırladığı belirtildi.
İşte Haaretz'de yayınlanan analiz:
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Ortadoğu'daki kalabalık görüşmelerine, Türkiye'yi de ekleyerek iki günlük bir ziyaret için geçtiğimiz günlerde Ankara'ya gitti.
Blinken, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'nin İsrail Büyükelçisini "istişareler" için geri çağırmasından bir gün sonra Türkiye'ye gitti.
Erdoğan, Türkiye'nin Karadeniz'de bulunan şehri Rize'de yaptığı konuşmada;
"Gazze'deki kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız. İsrail'in bu ahlaksız, vicdansız, alçakça katliamına destek verenlerin suçlarını yüzlerine vurmak bizim tarihi sorumluluğumuzdur."
ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Türkiye'nin "İsrail'in suçlarını" Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'na taşımayı planladığını da sözlerine ekledi.
Ancak 15 ay önce başlayan İsrail-Türkiye diplomatik ilişkileri tamamen sona ermiş değil. Erdoğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın İsrail'deki yetkililerle görüştüğünü ve diplomatik ilişkilerin kesilmesinin gündemde olmadığını ifade etti.
Erdoğan;
“İlişkilerin kesilmesi diye bir şey yok, hele hele ülkeler arasındaki ilişkilerde bu durum olmamalı”
açıklamasında bulundu.
Erdoğan bu konuda haklı. Örnek olarak Ürdün, Bahreyn ve Bolivya da büyükelçilerini geri çağırdılar. Ancak İsrail ile ilişkilerini kestiklerini açıklamadılar.
Mısır'ın Tel Aviv'deki büyükelçisini geri çağırdığı iki seferde de (Birinci Lübnan Savaşı ve İkinci İntifada sırasında) güvenlik işbirliği de dahil olmak üzere iş ilişkileri her zamanki gibi devam etti.
Blinken Türkiye'ye Erdoğan ve Netanyahu arasındaki ilişkileri onarmak için gitmedi. Blinken; geçtiğimiz Cumartesi günü Amman'da önde gelen beş Arap gücünün dışişleri bakanlarıyla görüştükten sonra, Erdoğan ile ilişkileri koruma ihtiyacı hissetmiş gibi görünüyor.
Erdoğan'ın Filistinlilere verdiği destek yeni bir şey değil.
Hamas meselesi İsrail ile Türkiye arasında uzun süredir bir anlaşmazlık konusuydu. İkili ilişkilerin tamamen düzelmesinden sonra bile Erdoğan, İsmail Haniye ve Salih el-Aruri de dahil olmak üzere Hamas liderleriyle iyi kişisel bağlarını sürdürdü.
Gazze'de savaşın patlak vermesiyle birlikte Türkiye rehinelerin serbest bırakılması için arabuluculuk yapmayı teklif etti ve hatta müttefiki Katar'la birlikte İsrail ve Hamas'la görüşmelerde bulundu.
Daha önce ülkenin istihbarat teşkilatına başkanlık etmiş olan Dışişleri Bakanı Fidan'ın bölgedeki istihbarat yöneticileriyle yakın ilişkileri var. Mossad'ın bir önceki direktörü Yossi Cohen'i kişisel dostu olarak görüyor. Erdoğan'ın kıdemli danışmanı olan ve Fidan'ın yerine en üst istihbarat makamına gelen Kalın da aynı şekilde İsrailli mevkidaşlarıyla yakın bağlarını sürdürüyor.
Türkiye, kendisini sadece olası bir arabulucu ya da "tarihi rolü Gazze'deki kardeşlerinin yanında durmak" olan bir ülke olarak görmüyor. Türkiye kendisini, bazı ülkeleri Türkiye'nin tarihsel himayesini genişletmeye çalıştığı "Türk uluslar topluluğu "na ait olan Orta Doğu veya Kafkaslarda meydana gelen her türlü anlaşmazlığa müdahil olmasını gerektiren bölgesel bir güç olarak görüyor.
Bu nedenle Ankara, Azerbaycan ve Ermenistan arasında yaşanan Dağlık Karabağ bölgesindeki anlaşmazlıkta, Suriye'de ve Libya'da etkin roller aldı.
Örnek olarak Türkiye'nin Trablus hükümetine verdiği destek, iki ülkenin deniz sınırlarını belirleyen bir anlaşma imzalamasının ardından Türkiye'ye ekonomik faydalar sağladı. Akdeniz'i boydan boya kesen bu harita, Mısır ve İsrail'in Avrupa'ya gaz ihracatını engellemeye çalıştı.
Daha da ötesi Türkiye, tüm dünyayı ilgilendiren Ukrayna'daki savaşta da kilit bir oyuncu olarak ortaya çıktı.
Türkiye, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin veto yetkisine sahip olan "beş büyük" gücün elinden alınmasını talep ediyor. Türkiye aynı zamanda NATO'nun genişlemesinin de anahtarını elinde tutuyor.
Türkiye şu anda, Gazze'deki savaş karşısında "ertesi güne" ve nasıl bir rol oynayacağına hazırlanıyor.
Çatışmaların başlamasından yaklaşık iki hafta sonra Fidan, iki devletli çözüme, Gazze'de uluslararası bir gücün konuşlandırılmasına ve bazı ülkelerin gelecekteki bir diplomatik anlaşma için garantörlük yapmasına dayanan bir siyasi plan sundu.
Bu "reçeteye" göre Türkiye Filistin tarafının garantörlerinden biri olacak, diğer ülkeler de İsrail tarafında aynı rolü üstlenecekti.
Türkiye'nin bu fikri şu anda gündeme getirmiş olması, Türkiye'nin kendisini ABD'ye eşit olarak görmesi hakkında epeyce şey ortaya koyuyor.
Türkiye'ye bu özgüveni veren şey sadece bir vizyon değil. Ankara bölgesel haritayı dikkatle okuyor. Bu nedenle, İsrail'i hala kayıtsız şartsız destekleyen Amerikan politikasına karşı bir cephe oluşturmak için Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi Arap dünyasının önde gelen güçleriyle ittifak kurmaya çalışıyor.
Türkiye, Pazar günü Gazze'den çıkarılan 1,000 Filistinli kanser hastasını Mısır'a götürme sözü verdi. Türk medyası Blinken'in Ankara ziyaretinde diğer konuların yanı sıra Türkiye'nin oynadığı kritik rolün bilinciyle "ertesi gün" konusunun da ele alıındığını belirtti.
Erdoğan da, “Gazze'nin, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin parçası olması gerektiğini" açıklamakta gecikmedi.
Şimdilik ABD'nin “ertesi günün” neye benzeyeceği konusunda hiçbir fikri olmasa da Erdoğan ülkesini gelecekteki gelişmelere bu şekilde dahil etti.