Hollanda'dan skandal "Antisemitizm ile mücadele" stratejisi
Hollanda hükümeti, Yahudi azınlığı koruma altına alma amacı ile antisemitizm ile mücadele stratejisini uygulamaya koyacağını açıkladı.
Hollanda'da hükümet, toplam nüfusun %0,3'üne denk gelen 50.000 kişilik Hollandalı Yahudi topluluğuna ayrıcalık tanıyan ve onları neredeyse birinci sınıf vatandaş olarak tanımlayan bir stratejinin geliştirildiğini açıkladı.
Stratejiyi Adalet ve Güvenlik Bakanlığı koordine edecek
“Yahudi karşıtlığının olmadığı bir Hollanda” başlığı ile kamuoyuna duyurulan yeni strateji planında, Yahudilere yönelik her türlü nefret söylemini, ayrımcılığı ve kimlik üzerinden saldırının engellenmesi yer alıyor.
Konu ile ilgili kabineden yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
Mevcut strateji ile hükümet, Yahudi karşıtlığıyla mücadelenin tüm Hollandalıları ilgilendirdiğini açıkça belirtmektedir. Toplum olarak hepimizin, Yahudi karşıtlığı ve Yahudilerin güvensizliğiyle mücadele etme sorumluluğumuz vardır. Hollanda, açık, akılcı ve hoşgörülü bir toplumdan yanadır. Yahudi yaşamı bunun çok belirgin bir parçasıdır.
İlgili strateji kapsamında kabinede yapılan açıklamada oldukça çarpıcı bilgiler yer alıyor. Strateji'nin, Adalet ve Güvenlik Bakanlığı tarafından koordine edilmesi ve Yahudi karşıtlığıyla mücadele biriminin ulusal koordinatörünün, kabineye tavsiyelerde bulunmanın yanı sıra politika uygulamalarını sağlamak için merkezi bir rol oynaması bekleniyor.
Siyonizm karşıtı tutum sergileyen kişiler fişlenecek
Bunun yanında strateji için 4.5 milyon euro kaynak ayrıldığı da açıklanan bilgiler arasında. Öte yandan kabineden yapılan açıklamada skandal ifadelere yer verildi:
Adalet ve Güvenlik Bakanlığı tarafından yönetilen bir görev gücü derhal kurulacak ve en az bir yıl sürecektir. Bu görev gücü, özellikle üniversite ortamlarında antisemitizme odaklanacak ve üniversitelerde antisemitik konuşmacıların yasaklanması gibi görevleri üstlenecektir.
Yapılan bu açıklamaya göre Adalet ve Güvenlik Bakanlığı tarafından görevlendirilen görev gücü, üniversitelerde siyonizm karşıtı konuşmalar gerçekleştirenleri ve öğrencileri yakın takibe alarak antisemitizmin önüne geçecek.
Görev gücünün tanımı ile birlikte değerlendirildiğinde ilgili strateji, antisemitizmin önüne geçmekten ziyade ülkede Yahudi diasporasına ayrıcalıklı bir pozisyon açma çabası olarak okunabilir.
Üç adımda "Siyonistleri koruma" stratejisi
- Stratejinin birinci adımı: Yahudileri korumak, izlemek ve takip etmek.
Bu temel bağlamında Yahudi kurumlarının korunması, faillerin cezalandırılması ve mağdurların desteklenmesi bulunuyor. Antisemitizm faillerinin “ciddi şekilde cezalandırılması gerektiği” vurgulanıyor.
Bunun yanında strateji, birçok mağdurun antisemitizmi yerel merkezlere değil, CIDI'ye (İsrail Bilgi ve Belgeleme Merkezi) bildirdiğini ve bu nedenle CIDI ile işbirliği yaparak bilgi paylaşımı protokolleri geliştirmeyi vaat ediyor.
Yani Hollanda hükümeti, bu strateji ile birlikte direkt olarak Hollanda vatandaşlarının bilgilerini İsrail hükümeti ile paylaşmayı onaylamış oluyor.
- İkinci adım: Antisemitizmin yayılma alanlarını veya “üreme zeminlerini” ve komplo teorilerinin yayılmasını durdurmak.
Strateji, Antisemitizm ile mücadelede eğitimin anahtar olduğunu belirtiyor. Bu bağlamda Hollanda hükümeti, Yahudiler ile alakalı okullarda eğitim vererek nefret söylemlerinin önüne geçmeyi amaçlıyor.
2025 yılında okullarda Holokost eğitimi ve II. Dünya Savaşı’nın unutulmuş hikayelerini içeren dört yıllık bir eğitim verilmesi planlanıyor.
Hollanda'ya kabul sürecindeki göçmenlerin uyum sınavını geçmeleri için artık Holokost hakkında bilgi sahibi olmaları gerekecek ve bu kural, 1 Temmuz 2025'te yürürlüğe girecek. Yeni göçmenler ayrıca antisemitizm hakkında sorularla karşılaşacaklar.
- Üçüncü adım: Anma ve Kutlama
İkinci Dünya Savaşı'ndaki rolü nedeniyle Hollanda hükümeti, Hollanda toplumunda antisemitizmle mücadelede ve Yahudilerden kalan binalar ve diğer kültürel nesneler gibi unsurları korumada “özel bir tarihi sorumluluk” hissediyor. Bu sebeple hükümet, Yahudilere karşı Holokost'un diyetini ödeme çabasına girişiyor.
Bu bağlamda hükümet, ulusal stratejinin bir parçası olarak, Ocak ayını Holokost Eğitim Ayı olarak ilan etmeye hazırlanıyor.
"Gazze'de okul yok çünkü çocuk kalmadı"
7 Kasım akşamı Ajax ile Maccabi Tel Aviv arasında başkent Amsterdam'da oynanan UEAF Avrupa Ligi Futbol karşılaşması sonrası Maccabi Tel Aviv taraftarlarının kışkırtmaları sonucu olaylar patlak vermişti. Maccabi Tel Aviv taraftarlarının Araplara hakaret ettiği ve özellikle Filistin ile alakalı radikal söylemlerde bulunduğu tespit edilmişti.
Hollanda'nın başkenti Amsterdam'da İsrailli Maccabi Tel Aviv taraftarlarının olayların fitili ateşleyen sözlü saldırılarının görüntüleri paylaşıldı.
— gdh (@gundemedairhs) November 8, 2024
Maccabi Tel Aviv taraftarları, polis koruması eşliğinde "Gazze'de okul yok çünkü çocuk kalmadı. İsrail ordusu, Arapların işini… pic.twitter.com/h16iCX467v
Maccabi Tel Aviv taraftarları, Amsterdam'daki vicdan sahibi insanların sinir uçlarına dokunarak "Gazze'de okul yok çünkü çocuk kalmadı" ve "İsrail ordusu Arapların işini bitirecek" sloganları atmıştı.
Hollanda'nın başkenti Amsterdam'da Filistin'e hakaret ettikleri için dayak yiyen Maccabi Tel Aviv taraftarlarının, bir binadaki Filistin bayrağını zorla indirdikleri görüntüler ortaya çıktı. pic.twitter.com/hVr4rEWtAW
— gdh (@gundemedairhs) November 8, 2024
Hollanda hükümetine "Pogrom" baskısı
Olaylar sonrasında dünya genelinde Yahudi lobisi, Hollanda hükümetine baskı oluşturarak Maccabi Tel Aviv taraftarının yaptığı taşkınlıkları örtbas çabasına girişmişti. Siyonistler, bir adım daha ileriye giderek bunun bir "Pogrom" olduğu söylemini savunarak dünya genelinde mağduriyet algısı yaratmak istemişti.
*Pogrom, dinsel, etnik veya siyasi nedenlerle bir gruba karşı yapılan şiddet hareketlerine verilen isimdir.
Filistin destekçileri yönelik "Cadı Avı"
Amsterdam'da patlak veren olaylar neticesinde Hollanda'ya İsrail'den tepki gecikmemiş, İsrailli yetkililer Hollanda'yı "İkinci Dünya Savaşı'ndaki Avrupa'nın karanlık yüzü"nü yansıtmakla suçlamıştı.
Hollandalı yetkililer, olaylara karışanlara karşı geniş çaplı bir cadı avı başlattı ve Filistin'e destek protestosu düzenleyen vicdan sahibi aktivistlere karşı "İsrail'e diyet ödeme" anlayışıyla tutumunu sertleştirdi.
Hollanda Kral Willem Alexander, olaylardan dolayı üzüntülerini dile getirerek "Yahudi toplumunu koruyamadık" açıklamasında bulunmuştu.
Hollanda'nın başkenti Amsterdam'da polis, İsrail'in Gazze ve Lübnan'daki katliamlarını protesto eden aktivistlere sert müdahalede bulundu.
— gdh (@gundemedairhs) November 11, 2024
7 Ekim perşembe günü oynanan Ajax-Maccabi Tel Aviv futbol müsabakası sonrası çıkan olaylar sonucu Hollanda hükümeti, Yahudi lobisinin… pic.twitter.com/gbp4G26sQS
Türk ve Müslüman diasporasına çifte standart
Yıllardır Müslümanlara karşı ırkçılık ve nefret söylemleri ile gündeme gelen Hollanda'nın, Müslüman toplumunu korumak için somut bir adım atmamasına karşın Amsterdam'daki olaylarla bağlantılı olarak Yahudi diasporasını koruma girişiminde bulunması, hatta bu çabayı bir adım ileri taşıyarak "strateji" geliştirmesi, Avrupa ülkelerinin İslam'a bakış açısı ve Yahudi lobisinin ulaştığı küresel güç ile alakalı önemli ipuçları barındırmaktadır.
Bu bağlamda Hollanda'daki Türk ve Müslüman diasporasına yönelik saldırılar yıllar boyu devam ederken, Türkler'e ait iş yerleri kundaklanırken, hatta Türk aileler terör örgütü PKK sempatizanları tarafından sayısız kez hedef olmuşken Hollanda hükümetinin hiçbir girişimde bulunmaması üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur.