Hükümetten emekli maaşına ek zam için yeni açıklama
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, milyonlarca emeklinin beklediği ek zamla ilgili olarak, "Emeklileri enflasyona ezdirmeme prensibimizden uzaklaşmış değiliz ve tüm gayreti sarf ediyoruz" dedi.
TÜİK tarafından 3 Ocak'ta yüzde 64,77 olarak açıklanan 2023 yılı enflasyon rakamıyla memur ve emeklilerin maaş artış oranı da netleşmişti. Memur ve memur emeklisinin yüzde 49,25'lik maaş artışına karşın, işçi ve Bağ-Kur emeklisinin zam oranının 37,57'de kalması kamuoyunda beklentilere yol açmıştı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, ekonomi gazetecileri ile bir araya geldi. Yılmaz, işçi emeklisine ek zam çalışmları, konut kirasına yüzde 25 zam sınırı, yastık altı için çalışma olup olmadığı ve kademeli emeklilik iddialarına yönelik açıklamalar yaptı.
İşçi ve Bağ-Kur emeklilerine ek zam çalışmalarında son durum hakkında bilgi veren Yılmaz şunları kaydetti:
"Bir defa Cumhurbaşkanımızın bir genel prensibi var o prensip çerçevesinde bu 20 yıl hep hareket edildi. O da şu; hiçbir zaman çalışanları, emeklileri enflasyona ezdirmemek, bu ana prensibimiz. 20 yılımıza baktığınızda da bunu fiilen uyguladığımızı görürsünüz. İmkanlar oluştukça da bunun üzerinde olabildiğince çalışanlara, emeklilere destek olmak ana prensibimiz hiçbir zaman değişmedi. Enflasyona çalışanlarımızı, emeklilerimizi de ezdirmemek ve çalışanlardan, emeklilerden yana bir bakış açısıyla her zaman bu meselelere yaklaşımımız bu bizim ana felsefemiz, politikamız. Bunu yaparken tabii ki gerçekçi bir şekilde imkanlarımıza da bakmak durumundayız. Bunu derken sadece kamunun imkanlarından bahsetmiyorum, kamu artı özel. Bütçe imkanları ve ekonominin genel imkanlarıyla toplumsal talepler arasında bir denge oluşturmak durumundasınız.
Rahat bir dünya ekonomisi konjonktüründe değiliz. Bölgemizde son derece olumsuz jeopolitik gelişmelerin yaşandığı bir dönemdeyiz. Tarihimizin en büyük deprem afetini yaşamış durumdayız ve onun yaralarını sardığımız bir dönemdeyiz. Bütün bunları düşündüğünüzde karşı karşıya kaldığımız meselenin ne olduğu daha iyi anlaşılır diye düşünüyorum. Ama tüm bu şartlara rağmen yani bu sorunlara rağmen bu genel prensiplerimizden uzaklaşmış değiliz ve elimizden gelen tüm gayreti bu yönde sarf ediyoruz.
Memurların artışı ve memur emeklilerinin artışı zaten belli biliyorsunuz. Ocakta enflasyonun belli olmasıyla birlikte enflasyon farkı ve toplu sözleşmeden gelen rakamla birlikte işte yüzde 50’lere yakın bir rakam gerçekleşmiş oldu. Bu niye bu dönem biraz daha farklılaştı? Bu dönem SSK, Bağ-Kur’la emekli aylıklarının biraz daha fazla farklılaşmasının sebebi şu: Geçen yıl en düşük memur maaşını belli bir seviyeye çekerken, seyyanen bir artış yapıldı biliyorsunuz. Seyyanen artışlar da enflasyona yansımıyor dolayısıyla, enflasyon farkı biraz daha bu seneye özgü bir şekilde yüksek olmuş oldu memurlar için böyle bir durum söz konusu, yani oradaki artışın seyyanen yapılmasından kaynaklı bir durum olduğunu söyleyebilirim.
Yıl ortasında daha farklı bir tablo var. Yıl ortasında SSK, Temmuz yıl ortası dediğimiz biliyorsunuz, emekliler, çalışanlar bir yılbaşında artış alıyorlar, bir de yıl ortasında artış alıyorlar. Yıl ortasında artış hesaplanırken yine toplu sözleşme ve enflasyon farkları dikkate alınarak hesaplamalar yapılıyor. Oralarda Temmuz ayında SSK ve Bağ-Kur daha yüksek görünüyor, yani SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin temmuz ayındaki bu sistemden kaynaklanan şeyler. Bunlar bizim karar verip yaptığımız düzenlemeler anlamında söylemiyorum. Bugünkü uygulanan sistemin sonuçları, toplu sözleşme ve enflasyon farkları. Dolayısıyla, temmuz ayında SSK ve Bağ-Kur emeklileri daha yüksek alacaklar memur emeklilerine göre. İkisine birden baktığınızda önemli olan işte bu toplu dengeyi sağlamak. Yani yılbaşı ve temmuz artışlarını birlikte değerlendirip ikisini yıl bazında aşağı yukarı aynı seviyeye getirmek. Ana yaklaşım nedir diyecek olursanız temel yaklaşımımız aslında bu şekilde. Gerek emeklilerimizi gerek SSK, Bağ-Kur emeklilerini yılbaşı ve yıl ortası bütün bu yapılanları dikkate alarak, etkilerine bakarak bir dengeye taşımak. Gerek memur emeklilerimizi, gerek SSK ve Bağ-Kur emeklilerimizi yılbaşı ve yıl ortası bütün bu yapılanları dikkate alarak, etkilerine bakarak bir dengeye taşımak, yaklaşımımız bu şekilde diyebilirim."
Yılmaz 7 bin lira olan en düşük emekli aylığı alanlarla ilgili olarak şunları söyledi:
"2019 yılında yanlış hatırlamıyorsam başladı, asgari emekli diye bir kavram yoktu, 2018 ve 2019’larda ilk defa hukukumuza girdi Meclis’te bir kanuni düzenlemeyle. O tarihten bu yana da çeşitli zamanlarda artışlar yapılarak bugün işte 7 bin 500 gibi bir kanuni ücret söz konusu. Burada da şöyle bir ayrım oluyor, normalde primle maaş dengesi, sosyal güvenliğin özü bu. Ne kadar çok prim, ne kadar uzun süre prim öderseniz maaşınızın o kadar yüksek olması gerekiyor, sistemin mantığı bu. Ama bazı emekli aylıklarının şu veya bu sebeple, düşük prim ödeme olabilir, az süre çalışma olabilir, burada bu işi daha iyi bilen uzman arkadaşlarımız da var. Ücreti düşük olanlar var, bunları 7 bin 500’e kanunla getirdiğinizde kök ücret düşük kaldığı için bir sonraki oransal artışlarda sorun yaşanabiliyor, böyle bir durumla karşı karşıyayız doğrusu.
Bir taraftan da normal primiyle bu civarda yine maaş alanlar var, şimdi ikisini birbirinden ayırmak lazım. Yani kök ücreti de 7 bin 500 civarında olan bir topluluk da var, dolayısıyla o sayıların hepsini kök ücreti 7 bin 500’den düşük diye görmemek lazım, 7 bin 400 vardır, 7 bin 300 vardır, en düşük 5 bin-5 bin 500’ler civarında diye biliyorum, ama burada bir skala var. Ona yakın olan kök ücreti olan var, daha uzak olan var, buralarda da bir anlamda bir sosyal denge anlamında kanuni düzenlemeyle oluyor bunlar biliyorsunuz, idari kararla gerçekleşen şeyler değil, bir kanun gerekiyor.
Dolayısıyla burada bir sosyal adaleti sağlama, daha düşük gelirli olanları destekleme politikası söz konusu. Bu yaklaşımımız devam ediyor elbette, en düşük emekli alanlara dönük olarak da ne yapabiliriz diye çalışıyoruz. Bunları hükümetimiz Kabine'de tartışacaktır önümüzdeki günlerde, Kabine'de bir ele alınacaktır diye düşünüyorum, ardından da Meclis’imizin takdirine sunulacaktır. Henüz bir tarih bilmiyorum doğrusu ama uygun bir zamanlamayla yapılacaktır elbette. Kabine'de bu konular ele alınabilir, dolayısıyla bir şekilde bu karar verilir Hükümet tarafından ve daha sonra asıl Meclis’te tabii bu düzenlemeler söz konusu olacak, orada da Çalışma Bakanlığımızın bir paketi var. Yani bu konular dışında da kurumsal ihtiyaçlarından kaynaklanan, yine işgücü piyasalarına ilişkin bazı tedbirler içeren paket de söz konusu. Bu paketle birleştirilerek Meclis’imizin gündemine gelir diye düşünüyorum, gerisi tabii Meclis’imizin takdiri, o konuda bizim yorum yapmamız doğru olmaz. Dolayısıyla bugüne kadar nasıl çalışanların, emeklilerin yanında olduysak bundan sonra da olmaya devam edeceğiz."