İşte İmamoğlu’nun gizli dış politika danışmanı

Bazı büyükelçiler ve yabancı heyetlerle görüşmeleri o ayarladı. Görüşmelere İmamoğlu’nun yanında katıldı. Ama onu kimse bilmiyor, görmüyor. Gizli görevi sır gibi saklanıyor.

1. resim
22.08.2022

Bazı büyükelçiler ve yabancı heyetlerle görüşmeleri o ayarladı. Görüşmelere İmamoğlu’nun yanında katıldı. Ama onu kimse bilmiyor, görmüyor. Gizli görevi sır gibi saklanıyor. 

Gazetecilik zor bir meslek. Zor olduğu kadar da keyifli. Gazeteciliğin belli başlı etik ilkeleri var. Bu etik ilkelere sadece haberinizi yazarken değil, mesleki kariyerinizi sürdürürken de dikkat etmeniz gerekiyor. İtibarınızı ve güvenilirliğinizi korumak için uymanız gereken bir kural bu. 

Bir gazeteci siyasete atılıp tekrar mesleğine dönebilir mi? Siyasete atılan gazeteci tarafsızlığını kaybeder mi? Ya da bir gazeteci bir siyasetçiye danışmanlık yapabilir mi? Mesleki hayatı boyunca oluşturduğu bilgi birikimini siyasetçiler ya da siyasi partilerin hizmetine sunabilir mi? Zor ve uzun bir tartışma gerektiren sorular.

Bunun için oluşturulmuş ya da varsa bile gazetecilerin kendilerini uymakla mükellef kıldıkları bir kurallar bütünü yok. Ancak olmalı. 

Altan Öymen gibi siyasete atılan, CHP genel başkanlığı yapan, daha sonra siyaseti bırakarak tekrar gazeteciliğe dönen, bu anlamda mesleki itibarı ya da tarafsızlık algısından hiçbir şey kaybetmeyen örnekler olduğu için normal geliyor bize bu durum. Şu anda Karar Gazetesi’nde yazan ve artık muhalif olan Mehmet Ocaktan da geçmiş dönemde AK Parti’den milletvekilliği yapmıştı. AK Parti MKYK üyesi Şamil Tayyar bir dönem Ankara’nın hızlı gazetecilerinden biriydi. O hala gazetecilik mesleğine dönmedi ancak şu anda yaptığı paylaşımları siyasetçi şapkasıyla mı yoksa gazeteci şapkasıyla mı yapıyor, doğrusu kafa karıştırıyor. Twitter profilinde hem gazeteci hem de MKYK üyesi ibareleri birlikte bulunuyor. Aynı durum CHP Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan için de geçerli. O da hala mesleğe dönmedi. Ancak bir gün siyaseti bırakırsa mesleğe dönmek isteyeceğini adım gibi biliyorum.

Bir gazetecinin siyasete girmesinde bence bir beis yok. Son tahlilde ikisi de kamu hizmeti. Burada önemli olan şeffaflığın sağlanmış olması. Siyaset şapkasını takan bir gazeteci ekranlarda bir gazeteci olarak değil siyasetin bir tarafı ve siyasetçi olarak ağırlanmalı. Diğer bir deyişle her şey yerli yerinde olmalı. Ekranlarda siyasetçiye gazetecilik, gazeteciye de siyaset yaptırılmamalı. 

Buraya kadar anlattıklarım siyasete giren gazetecilerle ilgili. 

Bir de siyasete girmeyen ama siyasetçilere danışmanlık yapan gazeteciler var. 

Hürriyet’in eski köşe yazarı Şükrü Küçükşahin, örneğin. 

Yerel seçimler öncesinde Küçükşahin bir TV kanalına yorumcu olarak katılmıştı. Ekrandaki titrinde gazeteci yazıyordu. Belediye seçimleriyle ilgili yorumlarda bulunuyordu. Oysa bu yanlıştı. Küçükşahin o sırada İBB adayı İmamoğlu’nun ekibindeydi. Danışmanıydı. Şimdi de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Ankara temsilciliğini yapıyor. Doğrusu ekrandaki titr bölümüne Küçükşahin için “İmamoğlu’nun danışmanı” ifadesinin konulmasıydı. Burada yanlış olan Küçükşahin’in İmamoğlu’na danışmanlık yapması değil. Bir danışmanın TV editörleri tarafından tarafsız bir gazeteci gibi kamuoyuna takdim edilmesi. 

Yazdıklarımdan anlamışsınızdır. Ben gazetecilerin danışmanlık yapmasına karşı çıkmıyorum. Sadece bunun şeffaf olması gerektiğini düşünüyorum. Her şey şeffaf olmalı ki kamuoyu o gazeteciyi dinlerken aslında neyi dinlediğini bilsin. Zihninin kenarına not düşsün. 

Bunları neden anlatıyorum?

Geçtiğimiz günlerde kulağıma yeni bir vaka daha takıldı. 

İddiayı ilk kez Tele1 ABD Temsilcisi Yılmaz Polat’tan duydum. Polat, ismi son günlerde tartışmaların odağında olan Aslı Aydıntaşbaş ile ilgili bir soru ortaya attı. Aydıntaşbaş’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu tarafından Kent Konseyi üyesi yapıldığını hatırlatan Polat, İmamoğlu’nun İngiltere Büyükelçisi ile tartışmalı akşam yemeğinde Aslı Aydıntaşbaş’ın da olduğunu ima etti. 

Tele1, CHP çizgisinde yayın yapan, muhalif bir kanal. Bu kanalda böylesine bir iddia ortaya atılınca taraflar ne diyecek diye merakla bekledim. Ancak ne Büyükşehir belediyesinden ne de Aydıntaşbaş’tan konuya ilişkin bir açıklama ya da yalanlama gelmedi. 

Bunun üzerine kaynaklarımı yokladım. Polat’ın ortaya attığı iddianın altının boş olmadığını öğrendim. İmamoğlu’nun bazı elçilerle görüşmesini Aydıntaşbaş ayarlamış. Hatta bu görüşmelere katılmış. Yani? Aydıntaşbaş İmamoğlu’nun gayrı resmi dışpolitika danışmanlığını yapmış. 

“Efendim, ne var bunda” dediğinizi duyar gibiyim. 

Aydıntaşbaş’ı geçtiğimiz günlerde Habertürk’te Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’a soru sorarken izledim. Aydıntaşbaş’ın titrinde yanılmıyorsam gazeteci yazıyordu. Oysa İmamoğlu’na gayrı resmi danışmanlık şapkası da varmış. 

Ben gazetecilerin danışmanlık yapmasına değil, tarafsızlık vurgusu yaparken şeffaf olmamalarına kızıyorum.