Instagram yasağı çıkarına dokununca…
Nush ile uslanmayanı tekdir, tekdir ile de uslanmayana kötek demine geldik. Bilgi güvenliğimizden ekonomimize, iç siyasetimizden diplomasimize dek sittin kalemde başımıza bela bir mecra olmuş META. Yola gelecek, riayet edecek, olur olmaz operasyon çekmeyecek.
Turnusol kağıtlarına bakarak geçiyor ömrümüz. Hakikiyi sahteden, kötüyü iyiden, ötekini bizden ayırabilmenin yolu bu turnusol kağıtlarından geçiyor.
Son turnusol kağıdımız Instagram yasağı oldu. Bilgi güvenliğimizden ekonomimize, iç siyasetimizden diplomasimize dek sittin kalemde başımıza bela bir mecra olmuş META.
Yola gelecek, riayet edecek, olur olmaz operasyon çekmeyecek. Günbegün gerçek hayattan daha fazla alan çalan sosyal mecralar, kendilerini devletin hiç var olamayacağı bir alan olarak teklif ettikçe; serkeşliğe teşneler, bu mecraya her geçen gün daha fazla rağbet etti.
Gizli hülyalarından açık pozlarına kadar hemen her şeyi bu mecrada faş ettiler. Buralarda para kazandılar, kendilerini pazarladılar, reklamlarını yaptılar… ben karışmam, dileyen dilediğini yapsın. Velakin karışması gerekenler karışıyorlar işte. Ki bizim de isyanımız, karışması gerekenlerin, nedendir bilinmez, bunca zamandır karışmıyor oluşu değil miydi?
Şimdi bir başka noktadayız. Nush ile uslanmayanı tekdir, tekdir ile de uslanmayana kötek demine geldik. Devlet dediğin munis görünümlü devin en çekinilesi demi, illallah kertesidir.
İllallah dedi mi devlet, iki adım geriye çekileceksin. Dilersen çekilme. O gulgulede arada kaynar gidersin. Sonra “ben kuru değilim, yaşım” diye feryad etmenin de bir faydası olmaz; zira devletin illallah dem de kurunun yanında yaş da yanar.
Hakikaten tahammül edilebilir bir mecra olmaktan çıktı sosyal medya nicedir. Her türlü mezbeleliğin hudutsuzca kol gezdiği; buna mukabil insan onuruna, haysiyetine yaraşır şeylerin keyfe keder şekilde sınırlandığı, o birilerinin kafasındaki dünyanın idealize edildiği, bizim dünyamızın ise yok farz edildiği bir aşağılıkistana dönüştü.
Şimdi bu mecralar sadece birer oyun ve eğlence yeri olsalar, hiç kimsenin bunları bu kadar dert edip üzerinde kavga yürüteceği yoktu. Hayatın yerini alır oldu bu mecralar ve bunun sınırını tanımadığımız kimseler, bilmediğimiz eller çizer oldu.
İnsanlar bilgiye burada erişir, burada alışveriş yapar, meramını burada arz eder, hatta burada tanışıp evlenir oldu. Demek, dingonun ahırından daha fazla ciddiye alınması gereken bir mecradır karşımızdaki.
Haydi bunu bir sigaya çekelim, kanunumuza kodeksimize uygun hale getirelim
dediğiniz anda da, büyük şımarıklıkla muhatap alınmadığınız bir aymazlıkistana dönüştü. İşin kötüsü kendi hegemonyal sistemini de tesis etmiş. “Dur hele, şu keratanın kulağını bir çekeyim” dediğin kertede, senin çocukların başlıyor bağırmaya “bu yasak insan hakları ihlalidir!” diye.
Kusura bakmayın ama bu hem kel hem fodulların maddi çıkarına halel gelmesin diye bir devlet bu serkeşliğe müsaade edecekse kapatalım dükkânı gidelim. Ne alakası var hadisenin insan haklarıyla?
Hasbelkader öğrendiğiniz üç kelimeyi cümle içinde kullanacaksınız diye, bir de sizinle mi laf yarıştırılacak bu kadar hayati bir mevzuda? Anladık, çıkarınızdan daha yüce hiçbir değeriniz, hiçbir ahlaki hududunuz, devlete-millete karşı hiçbir gönül borcunuz yok. Olmayabilir. Bize ne sizden? Anlamadığımız şey, siz ne ara çıkarınızı kovalamaktan başınızı kaldırdınız da biteviye hesap sorucu hale geldiniz?
Hakikaten, haricinizdeki insanların sizler için konforlu alan hazırlamaktan başka işi gücü yok mu zannediyorsunuz Allah aşkına? Temel insan hakkı olduğunu iddia ettiğiniz şeyin bedeli ne diye, elalemin ırzı namusu, devletin vergi kaybı; hukuk, siyaset hatta diplomatik sistemimizin sabote edilmesi olsun?
Sizin emek vermeden kolay para kazanma kapınız, ne diye bizim eşiğimizi aşındırıp duruyor? Hiç düşündünüz mü? Elbette düşünmediniz, zira böyle şeyleri düşünecek bir seciyeye sahip olmadınız hiçbir zaman.
O halde bu bahsi bence en söylenmesi gereken şeyi söyleyerek kapatalım: Size ait olmayan sermaye üzerinden kazanacağınız paranın tasasını topluca çekmek durumunda değiliz. Her isteyenin aklına eseni yaptığı bir memleket olduğu için ülkemiz paşamımızdan çamur, çatımızdan yağmur eksilmiyor. Biz de böylesine razı değiliz. Vesselam.