İstanbul'un büyük felaketi: 14 Aralık 557 Depremi
İstanbul'da 1466 sene önce bugün gerçekleşen deprem, şehre ve inşası henüz 20 sene önce tamamlanan Ayasofya'ya büyük zarar vermişti.
557 İstanbul Depremi, 14 Aralık gecesi gerçekleşmiştir. Agathias, İoannis Malalas ve Günah Çıkartıcı Theofanis’in eserlerinde anlatılan bu deprem, Bizans İmparatorluğu’nun başkenti Konstantinopolis’e ve depremlerle sık sık karşılaşılan bölgeye büyük zarar verdi.
Daha küçük depremler, sırasıyla, nisan ve ekim ayında olmak üzere, büyük olaydan önce gerçekleşmişti.
Aralık ayında ana deprem eşsiz bir gaddarlık ile şehri “neredeyse tamamen yıktı”. Ertesi yıl kubbesinin çöküşüne etkisi olacak şekilde Ayasofya’ya zarar verirken, Konstantinopolis surlarına verdiği zarar Hun işgalcilerin sonraki dönemler kolaylıkla nüfuz edebilmelerine neden oldu.
Öncesinde yaşanan olaylar
Konstantinopolis aktif bir sismik bölgenin parçasıdır. Depremler, I. Justinianus (527-565 arası hükümdar) nispeten daha sıktır. Kasım 533’teki bir deprem kalabalığın Konstantin Forumu’na sığınmasına neden olmuştu, ama gerçek bir kayıp yoktu.
Diğer küçük depremler de 540-541, 545, 547, 551 ve 554-555’te bildirilmiştir.[3]
557 büyük depreminin iki öncüsü vardır. 16 Nisan 557’de, yılın ilk depremi kenti sarstı. Gerçek bir hasara yol açmadı. 19 Ekim 557’de, ikinci deprem, benzer bir hasarsızlık ile vurdu.
Olaylar
Aralık ayında üçüncü ve büyük deprem vurdu. Agathias’a göre, Konstantinopolis deprem tarafından “neredeyse tamamen yerle bir oldu”.
Bunu, büyüklük ve süre bakımından benzersiz olarak tanımlar. Brumalia’nın (İsimler Festivali) kutlamaları sırasında, Kış gündönümünden ve Oğlak burcunun işaretine Güneş’in girişinden kısa bir süre önce gerçekleştiğini kaydeder.
Ayrıca şehrin, depremden önce şiddetli bir kıştan etkilendiğini anlatır.
Sarsıntılar, Konstantinopolis sakinlerinin çoğunun uyuduğu gece yarısına doğru başladı. Sarsıntılar vatandaşları uyandırdı ve binalar sallanıyordu, “çığlıklar ve sesler duyuluyordu”.
Ardışık sarsıntılar yere gök gürültüsü gibi sesler eşlik etti. Havanın “bilinmeyen bir kaynaktan yükselen dumanlı bir sisin buharlı bir gaz ile azaldığı ve donuk bir parlaklıkla parıldadığı” bildirildi.
Panikleyen vatandaşlar evlerini boşaltmaya, sokaklarda ve geçitlerde toplanmaya başladı. Agathias, şehirde çok az “tamamen engelsiz geniş açık alanların” olduğuna dikkat çeker, bu da bölge sakinlerinin dışarıda bile yıkıntılardan korunamadığı anlamına geliyordu. S
ulu kar dışarıda kalanları etkiledi ve herkes “soğuktan çok acı çekti”. Çoğu şehrin kiliselerinde sığındı.
Agathias, düzensizliğin hüküm sürdüğünü not eder. Hem sıradan hem de asil çok sayıda kadın sokaklardaydı. Erkekler ve kadınlar “serbestçe karışmış”, kendi içinde olağan dışı bir olaydı.
Yaralanmaktan kaçanlar rütbe ve ayrıcalığa çok az dikkati gösterdiler. Örneğin köleler, efendilerinin emirlerine hiç dikkate almadılar.
Konstantinopolis limanına yakın Rhegium bölgesi, evlerin en büyük kaybına uğradı. Diğer birçok bina yıkıldı veya yapısal hasar gördü.
Agathias, “sıradan insanların çoğunun” öldüğünü, ancak Küratör Anatolius’un toplumun üst katmanından tek kazazede oluşturduğuna dikkat çeker.
Şafak vakti, deprem sona ermişti. Sevinen insanlar yakınlarını ve sevdiklerini aramaya başladılar; “öpmek ve kucaklamak ve sevinçle ve sürprizle ağlamak” için.
Deprem sonrası yaşananlar
Depremde Ayasofya’nın kubbesi zayıflamış ve 558 yılında tamamen çökmüştür. Konstantinopolis surları ciddi şekilde tahrip olmuştur. 559’un başlarında, saldırgan Hun, Duvarların hasarlı bölgelerinden geçmeyi başarmışlardır. Diğer çeşitli kiliseler ve binalar hasar gördü.
I. Justinianus, kısa bir yas dönemine başlattı. Depremini takip eden kırk gün boyunca tacını takmadı. Deprem daha sonra yıllık yalvarışın liturjisinde anıldı.
Agathias ayrıca nüfusun tutumu üzerinde kısa süreli bir etki yarattığını iddia eder: zenginler yardımseverliğe yöneldi, şüpheliler dua etmeye yöneldi ve kötülük görünür bir çabası içinde erdeme yönlendirildi. Agathias, kısa sürede herkesin eski tutumlarına döndüğünü bildirir.