gdh'de ara...

İznik: Tarihin Kalbinde Cevelan

Pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış İznik; Roma İmparatorluğu ve Hristiyanlık için büyük öneme sahip. Bir dönem Anadolu Selçukluları ve Bizans İmparatorluğu gibi devletlere de başkentlik yapmış olan bu güzel şehri tarihçi-yazar Samet Altıntaş anlatıyor.

1. resim

İznik için ‘dört kapı dört medeniyet’ denir. Bu; İstanbul, Yenişehir, Lefke ve Göl kapılarla çevrilen Roma-Bizans-Selçuklu-Osmanlı geçmişi imleyen bir terkip. Hâl böyle olunca Bursa’nın bu uzak ilçesi, her dönem ilgi çeken bir yüzük taşına dönüşüyor. Adını verdiği (adını aldığı?) gölün kıyısındaki eski zaman ülkesinin kapısını çalalım. Sizi içeri buyur ettiğinde, hikâyelerinin kudreti başınızı döndürecek, hazırlıklı olun...

Rahmetli babam bizi küçükken İznik’e götürdüğünde, ‘Nicea Şehir Merkezi’ tabelasını okuduğumda, bu yönlendirmenin o yaşlarda tanımlayamadığım; ama hissettiğim bir farklılığı olduğunu anlardım. Kale kapılarının, duvarlarının, burçların arkasındaki bu ‘şehir’, efsununu hâlâ muhafaza (müdafaa?) ediyor. Milattan önce hayat sürmüş; fakat efsanesiyle hâlen yaşayan Büyük İskender’i duymuşsunuzdur. İşte, bu Makedonyalı Kral’ın ölümünden sonra, komutanlarından Antigones, ‘Askania’nın yanına kendi adını verdiği bu küçük şehri inşa eder. Ancak hasmı Lysimakhos’la yaptığı savaşı kaybedince, kendi de ismiyle beraber silinir. Yeni komutan, karısı Nike’nin ilhamıyla burayı ‘Nikea’ yapar. İznik, bu kelimeden bozma, hatırlatalım.

Da Vinci Şifresi, İznik’te mi?

Romalıların, kabaca beden eğitimi sahası olarak tasarladığı yerlere ‘gymnasium’ deniyor. Jimnastik nerden geliyor, anladınız değil mi? İşte, İznik Ayasofya’sı, 7. asırda Romalıların inşa ettiği ‘gymnasium’ üzerine yapılan bir Bizans devri kilisesi. Orhan Gazi, 1326’da Bursa’yı alıp, devletine payitaht yaptıktan, beş sene sonra İznik’i de zapt eder ve burası camiye dönüştürülür. Muhteşem Süleyman döneminde, Mimar Sinan yenilemesiyle yoluna devam eden İznik Ayasofya’sı’nın bir özerkliği var: Hristiyan din adamlarının herhangi bir dinî konuyu konuşup tartıştıktan sonra bir mutabakata vardıkları yerlere ‘konsil’ denir. İznik Ayasofya’sı da konum hususu muğlak olsa da konseyin toplandığı yerlerden. Buradaki uzun münakaşalar sonunda, Hazret-i İsa’nın “Tanrı’nın oğlu” olduğu hususu netlik kazanır. Literatüre ‘İznik Amentüsü’ olarak geçen kurallar sonucunda Hrıstiyanlık kurumsallaşır. Amerikalı yazar Dan Brown’ın aynı adlı eserinden sinemaya uyarlanan Da Vinci Şifresi’nde Tom Hanks’in Sir Ian McKellen ile yaptığı konuşmayı dikkatlice dinleyin lütfen.

Yeşil Cami’nin Büyüsü...

Az önce 1331’de İznik’i Orhan Gazi’nin aldığını söyledim. Ama kentin Türklerle münasebeti Selçuklulara kadar gidiyor. Süleyman Şah devrinde, 1075 (1078?) yılında Anadolu Selçukîlerinin ilk başkenti İznik olur, not düşelim. Burası; Osmanlı’nın ilk devir nüfuzlu ailelerinden olan Çandarlıların gizli hükümet merkezi gibi. Şehri adımlarken; Fatih’in 1453 sonrası neredeyse devlet belleğinden sildiği Çandarlıların hatırasına rastlıyorsunuz. Yeşil Cami, Çandarlı Halil Hayrettin Paşa eliyle yapımına başlanır; ancak oğlu Ali Paşa tarafından 1379’da tamam edilir. Erken dönem Osmanlı eserlerinin incisi olan bu camide, başka hiçbir yerde görmeyeceğiniz “Allah, en yücelerin en yücesidir” manasına gelecek mihrap üstü yazısı yer alıyor. Son cemaat yerindeki ‘vav’ harfiyle bu yazıyı mutlaka fotoğraflayın.

Cami Minaresinde Menorah!

Yeşil Cami’nin komşusu Kutbeddin İznikî’nin cami ve türbesine uğrayalım. İznikli, 15. yüzyılda yaşamış önemli bir âlim. ‘Türkçe ilmihal’ yazması, Yıldırım Bayezid’i mağlup eden Emir Timur’u paylaması onu anlatırken kurulan cümlelerden. Burada ilginç bir detay söz konusu: minare kaidesinde Yahudilerin kutsal addettikleri ‘yedi kollu şamdan’, yani menorah çizimi var. Aslında Musevi bir tüccara ait olduğu söylenen bu mezartaşı, devşirme malzeme olarak cami minaresine monte edilmiş. Caminin yanında yer alan İznik Müzesi’nde sıra. Orhan Bey’in eşi, I. Murad’ın annesi Nilüfer Hatun adına yapılan bir imaret, yani bir hayır kurumu burası. Türk-İslam Eserleri Müzesi olarak açılan bu yerde, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait eserler yer alıyor. Sütun başlıkları, lahitler, kabartmalar, steller, yazıtlar arasında dolaşırken; kendinizi bir anda İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde hissedeceksiniz.

En Eski Osmanlı Kitabesiyle Göz Göze Gelmek!

Yolunuzun üstünde, devrin iş adamlarından Hacı Özbek adına, 1333’te inşa edilen bir cami var. Kare planlı, kubbe örtülü küçük yapının kitabesinde, bu dinî eserin, kim adına ne zaman yapıldığı yazılı. “Böylesi bir bilgi benim ne işime yarar ki...” demeyin; çünkü Osmanlı döneminden kalma en eski kitabeyi göreceksiniz. Genelde böylesi teknik levhalar, caminin son cemaat yerinde olur. Ama Hacı Özbek’te öyle değil. Burası zaten küçücük bir yer, arayın bulun bakalım... Nerede göz göze geleceksiniz tarihle?

Eşrefoğlu Rumî, Hâlâ Konuşuyor

15. asrın büyük adamlarından biri de Kadirilik tarikatını Anadolu’ya taşıyan ve yazdığı kitaplarla hâlâ konuşan Eşrefoğlu Rumî’dir. İznik, biraz da Eşrefoğlu demek. Türbesi, adına yaptırılan caminin yanında. Bu arada minare kaidesi, camiye bitişik değil. IV. Murad devrine tarihlendiği söylenen çini süslemelere dikkatle bakın. Sahi, köfteli çorbayı sever misiniz? Bu menkıbevi hikâyenin bir elinden tutan kişi Eşrefoğlu Rumî. Abdal Mehmed-Yeşil Medrese yazısında detayları anlatırız.

Çininin de Başkenti

İznik; hiç kuşkusuz çinileriyle meşhur, hatta dünya çapında şöhrete sahip bir ilçe. Hemen bütün bir Osmanlı coğrafyasını tezyin eden çini karoların yapıldığı fırınlarda, 1963’ten bu yana arkeolojik kazı ve çalışmalar, büyük bir emekle devam ediyor. Bu araştırmalarda, 14. ye 15. yüzyıla tarihlenen, efsanevî kırmızı hamurlu seramiklere ulaşıldı. Bu arada çini yapmak, satın almak isterseniz, çarşıda dükkânlar mevcut... Böylesi bir deneyim için yolunuzu düşürmeye değer. İznik çinisi, imparatorluğun son dönemlerinde yerini Kütahya çinisine bıraksa da kendine ait havasıyla hâlâ sürprizli bir geçmişe sahip.

İznikli Leylek, Mahmud Çelebi Cami’nde...

Haldun Taner, “Hacı Leyleği, biz kuşların en Müslüman’ı biliriz. Acaba öyle mi? Biri çıkıp da ‘Leyleklerin böyle dinle, ideoloji ile pek alışverişleri yoktur. Onlar sadece sanat meraklısı kuşlardır’ dese daha akla yatkın laf etmiş olur.. Neyse, ben onu bunu bilmem. Benim hikâyesini anlatacağım İznikli Leylek, hacı falan değildi. Çünkü ramazan günü alenen solucan yiyordu. Zaten duruşundan da bir Müslümandan çok, şüpheci ve kötümser bir filozofu andırıyordu. Bu leyleğin ermiş-lerle değil, herhalde Voltaire’ler, Schopenhaure’lerle bir akrabalığı olacaktı.” diye konuşur, İznikli Leylek öyküsünde. Ayasofya’nın hemen yakınında Mahmud Çelebi Cami var. 15. yüzyıl eseri olan bu yapı; Osmanlı’nın şehirdeki son cami aynı zamanda. Caminin kubbesinde bir leylek yuvasına tesadüf edeceksiniz. Bence diyorum, bu leylek Haldun Taner’in bahsettiği leyleğin torunu... Olamaz mı, olabilir...

Roma Yolunda Yürüdünüz mü?

İznik, Roma’nın da kenti. I. Murad dönemi hamamının Roma yolunu sakladığını biliyor muydunuz? Bu hatıra, restorasyon çalışmaları sonunda kendini ele verdi, hikâyesini görünür yaptı. Bu küçük, kısa Roma yolunda yürüyün, sizden önceki adımların sesini duyacaksınız. Yeri gelmişken; İznik-Roma antik tiyatrosunun onarımı sürüyor. Yine Elbeyli köyünde bulunan ve bir Roma eseri olan Dikilitaş’ı da mutlaka görün.

Yorulmadıysanız şayet, Abdülvahap Sancaktarî’nin türbesinden İznik panoramasını seyredin. Zeytin bahçeleri arasındaki Sarı Saltuk’un makam-kabrini ziyaret edin. Katalan edebiyatının kahramanlarından Yakup Çelebi zaviyesine uğrayın. Onarım bekleyen Böcekli Ayazma’yı görün. Kırgızlar türbesinin hikâyesini dinleyin. Gölün kenarında akşam güneşini batırmaya niyetlendiyseniz şayet, Nâzım’a kulak verin: “Bu göl İznik gölüdür/Durgundur/Karanlıktır/Derindir/Bir kuyu suyu gibi içindedir dağların...”

İznik; hem Müslümanlar hem de Hrıstiyanlar için kutsal bir belde. Türkiye’de böylesi yerler bir hayli fazla. Belki de ‘Küçük Asya’nın alametifarikası budur. İzmir-Selçuk’ta bulunan Hazreti Meryem Evi, Şanlıurfa’daki Balıklı Göl, İstanbul’daki Ayasofya, Kariye, Fethiye cami-müzesi, Konya’daki Mevlânâ türbesi akla gelen ilk ve önemli ziyaretgâhlardan...

Tartışma