gdh'de ara...

Geopolitical Monitor: Rusya'nın Afrika'daki askeri diplomasisi ve Batı için fırsatlar

Rusya, 20'den fazla Afrika ülkesiyle askeri, madencilik ve nükleer enerji sözleşmeleri imzaladı. Rusya'nın Ukrayna Savaşı ile yaşadığı güç kaybı, Batılı güçler için Afrika'da nasıl fırsatlar ortaya çıkaracak?

1. resim

Johannesburg merkezli bir dış politika düşünce kuruluşu olan The South African Institute of International Affairs, Rusya-Afrika ilişkilerine ilişkin özel bir rapor yayınladı.

Rapora göre Rusya, 20'den fazla Afrika ülkesiyle askeri-teknik anlaşmalar imzaladı ve kıtada "kazançlı" madencilik ve nükleer enerji sözleşmeleri imzaladı.

Rusya giderek, Afrika'yı Batı sonrası dış politikasının daha önemli bir vektörü olarak görmeye başladı ve Rusya'nın özellikle son dönemde Afrika'daki rejimlere verdiği destek, hemen göze çarpıyor.

Rapora göre; Rusya'nın Afrika'da iddiası arttıkça, Afrika'daki ülkelerdeki kleptokrasi ve otokrasi gibi zararlı uygulamaları da teşvik etmeye başlıyor.

Temmuz 2023'te St Petersburg'da gerçekleştirilmesi planlanan Rusya-Afrika Zirvesi yaklaşırken, Rusya, Avrupa, Amerika ve Çin nüfuzuna gerçek bir meydan okuma anlamında büyük bir reaksiyon ortaya koymaya çalışıyor.

Rusya'nın Afrika'daki askeri diplomasisi: "Yüksek risk, sınırlı etki"

Rapor, Rusya'nın Afrika'ya ilgisinin küresel güç statüsü arayışından kaynaklandığını savunuyor ve Rusya'nın "güvenlik angajmanının" bu ülkelere barış ve kalkınma yerine kaosu be otokrasiyi destelediğini iddia ediyor.

Rapora göre; Moskova'nın Afrika'da askeri diplomasiyi fırsatçı bir şekilde kullanması, başarılı bir şekilde stratejik bir yer edinmesine izin vermeye başladı. Ancak şeffaflığın olmaması, yüksek düzeyde ekonomik ve diplomatik maliyetler de ortaya çıkarıyor.

Rusya'nın bölgeye dair dış politikasına ilişkin mevcut literatür, büyük ölçüde Afrika'daki zayıf ve kırılgan devletlerdeki fırsatları istismar etme yaklaşımı üzerinden gerçekleşiyor.

Rapor, Afrika devletlerinin; güvenlik, diplomatik ve ekonomik kaygılar nedeniyle Rusya ile ilişki kurduklarını ancak bundan Afrika ülkelerinden ziyade Rusya'nın karlı çıktığını belirtiyor. Sudan, Somali, Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti gibi ülkeler, karşı karşıya oldukları çok boyutlu sorunların üstesinden gelmek için, Rusya ile ilişkiler kuruyor.

Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği ve birçok Afrika devletinin çıkarları pragmatik ve ideolojik çizgilerde uyumluydu. Birçok Afrika ülkesi, bağımsızlıktan sonra 1970'ler ve 1980'ler boyunca sömürgeciliğe, ırkçılığa ve kapitalizme karşı politikalar yürütmeye başladı.

Komünizm ile kapitalizm arasındaki çatışma; Sovyetler Birliği'ne Afrika ülkelerinde Avrupa ve ABD etkisine karşı pratik bir muhalefet sağlamak için bolca fırsat sağladı.

1991'de Sovyetlerin çöküşünden bu yana duraklayan gelişmeler, özellikle son 10 yıldır Rusya'nın kendisi Afrika ülkeleriyle yeniden angaje etmeye çalışan dış politika anlayışı ile tekrar hızlanmaya başladı.

Daha net ifade ile Rusya'nın Afrika devletleriyle olan etkileşimleri, ekonomi ve politikadan, kalkınma ve güvenlik konularına kadar çok sayıda başlıkta yeniden artmaya başladı.

Moskova'nın Eritre ve Sudan ile olan ilişkileri, Rusya'ya kritik Kızıldeniz bölgesinde etki ve hareket alanı sağladı ve aynı zamanda, bu bölgedeki ABD ve Çin'in etkisine de karşı koymasına olanak tanıdı. Ancak Rusya'nın Afrika politikasının ana özelliği, çoğunlukla 'seçkinlere dayalı' ve gayri meşru veya popüler olmayan liderlere destek verme eğiliminde olmasıdır.

Diğer yandan 2000'li yılların başından bu yana, bu ülkelerdeki güvensizliğin ve istikrarsızlığın yayılması, artık Sahel bölgesinde neredeyse normalleşme olarak algılanır hale geldi.

Ve istikrarsızlığı çözmek isteyen, kırılgan ve çatışmaların kol gezdiği Afrika ülkeleri, ekonomik çeşitlendirmeye ve daha geniş ekonomik kalkınmaya ulaşmak için dış ortaklar aramaya yöneldi. Rusya ise bu durumu fırsata çevirmek için yumuşak güç yaklaşımına, silah satışları ve Wagner gibi gruplar ile sert gücü de eklemekten çekinmedi.

Uluslararası Para Fonu'na (IMF) göre, bu kırılgan devletler, ekonomilerini çeşitlendirmek ve çeşitli ekonomik bölgeler ve sektörler arasında bağlantılar kurmak zorunda. Yıllarca süren kötü ekonomik koşulların neden olduğu yoksulluk, güvensizliğin de temel nedenlerinden biri olarak görülüyor.

Rusya, yeraltı kaynaklarını işletmek, ülkelerin altyapılarına yatırım yapmak gibi seçenekler ile Afrika ülkeleri ile işbirliğini artırmaya çalışıyor.

Ancak rapora göre; artık Rusya'nın gücü, Afrika ülkelerinin karşı karşıya olduğu sorunların karmaşıklığını çözmek için yetersiz gibi görünüyor.

Afrikalı liderler, Ukrayna savaşı ile güç kaybeden Rusya ile yapacağı anlaşmalardan ve zirvelerden artık somut sonuçlar beklememeli. Zira; 2019'da düzenlenen ilk Rusya-Afrika zirvesinden bu yana çok az şey başarıldı.

Bu noktada, Putin'in Ukrayna'yı işgalinin ardından Batı tarafından uygulanan katı yaptırımlar da göz önüne alındığında, Moskova'nın ekonomik sektörlere yatırım yapmak için mali kaynak ayırması daha artık olası değil.

Şimdi ise soru şu; Rusya'nın Ukrayna savaşı ile ortaya çıkan güçsüzlüğü ve Afrika ülkelerinin acil olan güvenlik ve ekonomik talepleri, Batı ülkeleri için Afrika'da yeni fırsatlar doğuracak mı? Ve daha önemlisi, Batı bu fırsatı kullanabilecek mi?

Tartışma