Kedilerden ineklere Antik Mısırlıların hayvan tanrıları
3.000 yıllık sanat eserlerinin ortaya koyduğu gibi, antik Mısır’ın ‘kutsal hayvanları’, Nil Vadisi’nin zengin yaratıklarını yansıtıyor.
Nil’in timsah başlı tanrısı Sobek; aslan savaş tanrıçası Sekhmet; yeraltı dünyasının çakal tanrısı Anubis; ve inek boynuzlu ana tanrıça Hathor: Antik Mısır tanrı panteonu kutsal hayvanlarla doluydu.
Hayvan kültlerinin, Mısır tarihinde dikkate değer ölçüde geçmişe dayanan son derece derin kökleri vardı.
Bereketli Nil Vadisi topraklarında yaşayan eski Mısırlılar, orada yaşayan hayvanlar hakkında derinlemesine bilgi edinmişlerdi.
Daha sonra bu hayvanları ve özelliklerini ilahi dünyaya aktarmışlar, böylece MÖ 3100’de Mısır’ın hanedanlık döneminin şafağında, tanrılar hayvan biçimlerini almışlardı.
Antik Mısır inancı, akrep tanrıça Selket; su aygırı, timsah ve aslan melezi olan ve ölülerin kalbiyle beslenen Ammit; babun (ya da bazen İbis) başlı öğrenme tanrısı Thoth; ve genellikle komik bir şekilde çirkin, kanatlı ve hayvan nitelikleriyle tasvir edilen ve ev halkının ve günlük zevklerin tanrısı Bes gibi böylesine coşkulu yaratımlar üretti.
Mısır panteonu şaşırtıcı görünüyor olabilir, ancak Mısır kozmolojisinin bin yıl sürdüğünü akılda tutmak önemli. Mısır krallıkları zamanla değiştikçe, tanrıları da değişiyor, gelişiyor ve bazen birbirine karışıyordu.
Şahin başlı Horus’un bir güneş tanrısı olarak oldukça erken rolü, aynı zamanda yine sıklıkla bir şahin olarak tasvir edilen Re ile birleştiriliyordu.
Re daha sonra, kendisi de şahin başlı olan Re-Horus bileşik tanrısı Re-Harakhty’yi yaratmak için Horus’un kendisi de dahil olmak üzere diğer tanrılarla birleşmişti.
Dönüşümler
Gize’deki Büyük Khufu Piramidi MÖ 3. binyılın ortalarında inşa edilirken, tanrılar ve tanrıçalar bir dizi hayvan formuna bürünüyordu.
En eskilerinden biri Yaşlı Horus’du. Horus, şahin başlı bir erkek vücudu olarak temsil ediliyordu.
Gökyüzüyle ilişkilendirilmesine rağmen, çok erken ikonografide bir güneş gemisinde de gösterilmişti.
Şafakta yeniden yükselmek üzere gökyüzüne ve yeraltı dünyasına yelken açan bu gemi, Mısır teolojisinin temel ilkelerinden biriydi; tanrılar ve onların yeryüzündeki temsilcileri olan firavunlar tarafından sürdürülen kozmik düzeni doğruluyordu.
Horus’un çok sayıda eski kuş ve şahin tanrısından türediği biliniyor: Horus adı, yüksekten uçan ve böylece kuşlar, uçuş ve dini huşu arasındaki bağlantıyı kuran niteliği ile “uzak olan” anlamına geliyor.
Firavun gücünün Memphis’ten Thebes’e taşındığı Yeni Krallık döneminde (MÖ 1539-1075) olduğu gibi, güç kaymaları genellikle coğrafi bir kaymaya da yol açıyordu.
Bu değişimin teolojik bir etkisi oldu ve tanrı Amun’u Karnak gibi Thebes tapınaklarında tapılan devlet tanrısı konumuna yükseltti.
Genellikle Re ile birleştirilmiş formunda temsil edilen Amun-Re, bir koç olarak gösteriliyordu.
Amun’un koç çağrışımı, insanların yaratıcısı olan eski Mısır tanrısı Khnum’a kadar uzanıyor. Amun genellikle “iki boynuzlu tanrı” olarak anılıyordu.
Koçlar doğurganlık ve savaşla bağlantılıydı, bu da onu Yeni Krallık firavunları için güçlü bir koruyucu figür yapıyordu.
Kutsal inekler
İlk tanrıçalar genellikle doğum, doğurganlık ve beslenme dahil olmak üzere yaşam ve üreme ile ilgili şeylerden sorumluydu. En eski tanrıçalardan bazıları inek başlı veya boynuzlu olarak gösteriliyordu.
Örneğin Bat, Mısır’ın bir ülke olarak birleşmesinin anısına yapılan ve MÖ 3100 civarına tarihlenen önemli bir eser olan Narmer Paleti’nde bir ineğin boynuzlarıyla tasvir ediliyor.
Zaman içinde Bat; annelik, müzik, tarım, zevk ve hatta ölüm dahil olmak üzere yaşamın birçok alanında etkili olan bir başka çok güçlü antik Mısır tanrıçası Hathor’a dönüşmüş görünüyor.
“Altın olan” olarak bilinmesine ve yüzyıllar boyunca yıldızının parlamasına rağmen Hathor’un rolü, İsis’in öneminin artmasıyla daralacaktı.
Genellikle hayvana benzeyen bariz özellikleri olmayan bir kadın olarak tasvir edilen İsis, hayvan bağlarını daha ince bir şekilde gösteriyordu: Hathor’a görsel bir selam olarak, genellikle başının üzerinde inek boynuzlarıyla tasvir ediliyordu.
İsis, zamanla Hathor’un sorumluluklarını, özellikle de yeraltı dünyasının efendisi Osiris’in eşi ve koruyucusu rolündeki Mısırlı anne ve eşinin evrensel bir sembolü olarak devralacaktı.
Kediler ve köpekler
Dünyanın en popüler evcil hayvanları arasında yer alan köpekler ve kediler Mısır mitolojisinde de Mısır panteonunda görünen önemli roller oynadılar.
Yeraltı dünyasında tanrı Osiris’e hizmet eden önemli bir tanrı, rolü çakal tanrı Wepwawet ile örtüşen ve daha sonra onu gölgede bırakan çakal başlı mumyalama tanrısı Anubis’ti.
Tarihçiler, ölülerin çıkarları için hareket eden güçlü köpeklerin, yakın zamanda gömülmüş olanları kazma alışkanlığından dolayı Mısırlıların kalbine korku salan doğal dünyanın çakallarına karşı en iyi koruma olduğuna inanıyorlar.
Kedi tanrıçalar bugün birçok müzede popüler bir cazibe noktası. Bazı kültleri önce belirli şehirlerle ilişkilendirilse de, ünleri yayıldıkça benzer yerel tanrılarla ilişkilendirilmeye başlandılar.
Örneğin Memphis’te önemli bir kedi tanrıça, bir savaş tanrıçası olan Sekhmet’ti. Çöl ve vahşet ile olan ilişkisi nedeniyle bir dişi aslan başı ile tasvir edilmişti.
Sekhmet, MÖ 14. yüzyılda Thebes’te inşa edilen devasa cenaze tapınağı için tanrıçanın 730 kadar taş heykelini yaptıran firavun III. Amenhotep’in gözdesiydi. Mısırbilimciler, firavunun hem tanrıçanın korkunç niteliklerini yatıştırmak hem de koruyucu doğasını çekmek için yaptırdığı pek çok sanat eseri olduğunu ileri sürüyorlar.
Bazen Sekhmet ile karıştırılan başka bir kedi tanrıça, kültünün merkezi aşağı Mısır’daki Bubastis’te olan Bastet’ti.
Bazen Re’nin ilahi bir kedi tezahürü olan Mau olarak tasvir edilen tanrıça, pençesinde bıçak, kötü bir yılan olan Apophis’i öldürürken gösteriliyor. Biri hiddetli biri arkadaş canlısı olan bu iki kedi tanrıça, kedilerin kişiliklerinin çelişkilerini somutlaştırarak birbirleriyle ilişkilendirildiler.
Zamanla Sekhmet’in öfkesini telafi eden Bastet, nazik, şefkatli tarafını temsil ederek onun zıttı haline geldi.
İlahi lütuf
Eski Mısırlılar, hayvanlarla ilişkili tanrılarının beğenisini kazanmak için genellikle ölümlü suretlerine yönelirlerdi.
Mumyalanmış kuşlar ve çeşitli hayvanlar, Mısır’daki arkeolojik alanların birçoğunda ortaya çıkarıldı. Birçoğunun dini etkinlikler sırasında adak olarak yerel tapınaklarda sunulduğu düşünülüyor.
2018’de arkeologlar, Sakkara’daki 4.500 yıllık bir mezarda düzinelerce kedi mumyası ve 100 Bastet heykeli buldu. Mısır’ın ilk hükümdarlarının mezarlığı olan Abydos’ta ise çok sayıda bilgelik ve yazı tanrısı Thoth ile ilişkilendirilen mumyalanmış ibis bulundu.
Arkeologlar hala Mısır’daki yerleşim yerlerinde bu mumyalanmış kuşlardan çok sayıda buluyorlar.
MÖ 1. yüzyılda Ptolemaios döneminin sonunda, hayvan kültlerinin popülaritesi gözden düşmeye başladı.
Roma yönetiminde ve Hıristiyanlığın Mısır’a yayılması sırasında eski tanrılar bir bir terk edildi. Bugün, eski Mısır’ın yeni keşifleri ve ikonik eserleri, bir hayvanın gücüne, zarafetine ve kudretine tapılan üç bin yıl süren bir zamanın hatırlatıcısı.