Kiliseye paratoner takıldığı gün

Başımıza bir twitter bilimperestliği peyda oldu. Cehaletin bilime cahilane hayranlığı ve serfürû edişi... Hem kel hem fodul bir misyonerlikle karşı karşıyayız.

1. resim

Malumunuz insanlar çok meraklı internette gördükleri sözleri hiç çekinmeden bir meşhur zatın ağzından çıkmış gibi paylaşmaya. Muhtemelen bir Twitter heveslisinin o an uydurduğu ve altına “Mevlana” yazdığı bir sözdür bu.

Syon günlerde Tesla hazretlerinden mervi bir söz çıkıyor karşımıza sürekli:

"Kiliseye paratoner takıldığında din ile bilim arasındaki tartışma sona ermiştir”

yazıyor hevesliler. Şöyle kısaca bir literatüre göz atın bakalım Nikola Tesla’dan bugüne ulaşan kaç vecize var? İspatı da mümkün değil madem, Tesla yazalım.

Din ile bilim arasındaki gerilimin teknik ve teknolojik bir zeminde ilerlediğini zannedenler, mevzuyu hiç anlamamışlar demektir. Her iki kurumun da yetkisini aşması halinde başımıza iyi şeyler gelmediği muhakkak.

Din adamları, herhangi bir selâhiyetleri olmayan teknik konularda ahkam kesmeye başladıklarında işler karışıyor burası muhakkak. Buna karşın, Paul Fayetabend’in “Modern Çağın Engisizyonu” olarak olarak gördüğü bilim de sınırını sık sık aşıyor.

Hele ikinci Dünya Savaşı’na kadar radikal pozitivizmin hüküm ferma olduğu dünyada, bilim dinin yerini alma iddiasıyla ortaya çıkınca, öldükten sonra ne oluyor sorusuna dahi bilimsel cevap arama saçmalığına duçar olmuştu bazı bilim adamları. Oysa bilimin yetki alanı burası değil. Bilim pozitif bir şeyden yola çıkmadıktan sonra bir şeyler söylemeye yetkisi olmayan bir kurum.

Öz, anlam, izah gibi konularda bilim sık sık haddini aşıyor, bilim adamları bilimin söz söyleyemeyeceği yerde izahlarda bulunuyor. İşte asıl gerilim sanki buradan çıkmıyormuş gibi, Salem’in cadı avcılarının hikayelerini anlatarak bizlere bilimseverliklerini ispat etmeye çalışanlar mevzuyu teknik bir yerden yakalayarak üste çıktıklarını zannediyor.

İki gözüm orası zaten bilimin yetki sahası. Orası ile ilgili yorum yapabilecek bir din bilmiyorum ben. Dinin sahasını işgal etmeye heves ettikçe bilim kavga büyüyor. Buna mukabil bilimi dinin yerine koymamak ve bilime mutlak hakikat gözüyle bakmamak sanki bilim düşmanlığıymış gibi sunuluyor. Külliyen saçma ve cahilce bir yaklaşımdır.

İşin “Techne” yi alakadar eden taraflarında sürmeyen bir tartışmayı bu zaviyeye çekmek ve böylece başka bir zaviyede de başarı elde edeceğini zannetmekse büyük küstahlık.

Şimdi fazla uzatmayalım bahsi. Zira blasfemik damarları sebebiyle dine bir şekilde hücum edecek olanlar zaten hücum ediyorlar. Sizlerin ve bizlerin izahlarının herhangi bir kıymeti harbiyesi yok. Öyleyse üzerinde konuştuğumuz şey nedir?

Üzerinde konuştuğumuz şey tam olarak şudur: hem kel hem fodul bir misyonerlik var karşımızda. Bilimden yana behresi olup olmadığı çok da umurunda değil ama kocakarı imanıyla iman ediyor bilime. “Ne diyor anlamıyorum ama çok doğru söylüyor” tarzı bir saçmalık. Bunun adı bilimseverlik de değil. Kendince dinin karşısındaki en güçlü aktöre sığınma hali. Acınası bir tutum.

Bilimle meşgul olmak da bir emek ve gayret istediği için sermayesi buna yetmeyecek insanların hevesleri, Rapunzel’in kuleden sarkan saçlarına bakıp iç çeken cücelerin aşkına benziyor. E yüzünü görmedin ki kızın? Adını bilmiyorsun, huyundan suyundan mizacından bihabersin… Gerek yok. Güzel görünüyor saçlar…

Böyle bir twitter bilimperestliği peyda oldu başımıza. Cehaletin bilime cahilane hayranlığı ve serfürû edişi… Hiç görmedikleri ama çok sevdikleri İsa’yı tanrı ilan eden İseviler gibi, ne olduğunu hiç anlamadıkları bilimi dine olan mesafeleri sebebiyle hiç olmadığı bir şeye çevirme heveslileri ile çepeçevreyiz. Vaziyet bundan ibarettir.

Siz yine de cami inşaa ettirirken paratoneri ihmal etmeyin. Paratoner iyidir.

Tartışma