Koridorlar rekabet ederken AUKUS İttifakı’nın sessiz yürüyüşü

15 Eylül 2021 günü Avustralya-İngiltere-ABD üçlüsü tarafından ilan edilen AUKUS İttifakı, tüm dünya için tam bir sürpriz olmuştu. 2023 yılı sonuna gelinirken, Avustralya için inşa edilecek denizaltıların alt yüklenicileri ile anlaşmalar tamamlanırken, teslimat takvimi de netleşti. 

1. resim

Covid-19 salgınının tedarik zincirine verdiği zararla küresel ekonomiyi altı üst etmesinin ardından kızışan jeopolitik rekabette, neredeyse her yıl büyük ölçekli en az iki sürpriz hamle ile karşılaşıyoruz. 9-10 Eylül tarihlerindeki G-20 Zirvesi’nin ardından gündeme gelen “Ticaret Koridorları Rekabeti” de bu hamlelerden biri.

Hindistan’dan Avrupa’ya uzanacak yeni ticaret koridoru projesi bazı kesimlerde heyecan yarattı. Türkiye’de fazla heyecanlanan kesimler, Türkiye’nin bu koridorun dışında olmasını, yeni bir “dışlanma” alameti olarak kamuoyuna sunuyor.

Aynı kesimler, 10 yıl kadar önce Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de izole etmek için icat ettikleri “Doğu Akdeniz Enerji Forumu” için de aynı argümanı kullanmışlar, Türkiye’nin izolasyondan kurtulması için bu ittifaka dahil olan ülkelerin talepleriyle “uzlaşması” gerektiğini öne sürmüşlerdi. Lakin gün oldu devran döndü, Ukrayna-Rusya Savaşı’nın değiştirdiği jeopolitik dengeler ve en başta ABD’nin “EastMed Boru Hattı” projesinin ekonomik açıdan uygulanabilir olmadığını kabul etmesi, Türkiye’nin izole edildiği iddiasında olanların fikirlerinin de buharlaşmasına yol açtı.

Günümüzde aynı söylemi “Hindistan-Avrupa Ekonomik Koridoru” için piyasaya sürmekteler. Oysa Türkiye, en yetkili isimler aracılığıyla önceliğinin Türkiye ile Basra arasında inşa edilecek “Kalkınma Yolu Projesi” ile “Zengezur Koridoru” olduğunu net bir şekilde ortaya koydu.

Her iki projenin ortak noktası, ekonomik olarak uygulanabilir ve jeopolitik gelişmelerin de yardımıyla sürdürülebilir olmaları. Görünen o ki; “Hindistan-Avrupa Ekonomik Koridoru”nun ne uygulanabilir ne de sürdürülebilir olmadığı anlaşılana kadar Türkiye’nin “izole edildiği” iddialarını bir süre daha dinlemek zorunda kalacağız. Aynı çevreler Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) G-20 Zirvesi’nin hemen ardından Anglo-Sakson istihbarat yapılanmasını da yanına alarak Hindistan’daki Narendra Modi hükümetinin üzerine çullanmasını nedense gözden kaçırıyorlar.

Ayrılıkçı Sih lider Hardeep Singh Nijjar’ın 18 Haziran’da Kanada’da öldürülmesiyle Hindistan’ın Batı ile gerilen ilişkileri, “Hindistan-Avrupa Ekonomik Koridoru”nun hayata geçmesi için yürütülecek çalışmaları nasıl etkileyecek, bunu da yakın zamanda göreceğiz.

Sessiz ve derinden ilerleyen AUKUS

Şimdi gelelim Hindistan’ı bunaltan Anglo-Sakson İttifakı’nın Hint-Pasifik bölgesinde sessizce ilerleyen diğer faaliyetlerinden biri olan AUKUS İttifakı’na ve onun çevresinde yaşanan gelişmelere.

15 Eylül 2021 günü Avustralya-İngiltere-ABD üçlüsü tarafından ilan edilen AUKUS İttifakı, tüm dünya için tam bir sürpriz olmuştu. Şüphesiz bu sürprizi en derinden yaşayan ise Fransa’ydı. Görünürde Avustralya’ya nükleer denizaltı teknolojisi transferini amaçlayan bu ittifak, Fransa’nın kazandığı Avustralya için üretilecek denizaltı ihalesini tam anlamıyla imha etti. Paris yönetimi, 56 milyar euroluk projenin avucunun içerisinden uçup gidişini çaresizce izlemekten başka bir şey yapamadı.

İttifak anlaşması ile Avustralya’nın yalnızca nükleer denizaltı almakla kalmayacağı, yapay zeka, siber teknolojiler, elektronik harp teknolojisi, hipersonik füzelere karşı savunma sistemleri, kuantum teknolojileri alanlarında da imkanlara kavuşacağı anlaşıldı.

2023 yılı sonuna gelinirken, Avustralya için inşa edilecek denizaltıların alt yüklenicileri ile anlaşmalar tamamlanırken, teslimat takvimi de netleşti. Ekim ayının ilk Pazar günü Manchester kentinde Muhafazakar Parti toplantısında konuşan İngiltere Savunma Bakanı Grant Schapps, AUKUS ittifakı adına üretilecek nükleer güçle çalışan saldırı denizaltılarının inşası için “BAE Systems” savunma şirketi ile 4 milyar 900 milyon dolarlık anlaşmanın netleştiğini duyurdu.

Schapps’ın açıklamalarındaki ifadelerden anlaşıldığı kadarıyla “AUKUS Denizaltı Programı” yalnızca Avustralya için denizaltı üretmekle kalmayacak. Bu program Hint-Pasifik bölgesinde Çin’in denizaltı filosunu avlayacak tipte saldırı denizaltıları üretilmesini hedefliyor. İttifakın iki üyesi, 2030’lu yılların başında kendi envanterlerindeki nükleer denizaltıları Avustralya’ya temin ederek süreci başlatacaklar.

AUKUS programının öngördüğü yeni sınıf denizaltıların inşasına ise 2020’li yılların ikinci yarısında başlanacak ve donanmalara teslimi 2030’ların sonunu bulacak. Bu takvim işlerken, Çin donanmasının bölgedeki etkinliğine karşı ABD ve İngiltere donanmalarına bağlı nükleer denizaltıların rotasyonla Avustralya limanlarında görev yapması sağlanacak. AUKUS ittifakının yeni denizaltı sınıfının ilk ürünleri İngiltere tersanelerinde imal edildikten sonra 2040’lı yıllarda denizaltıların inşası Avustralya’ya kaydırılacak.

Filipinler’in körfezleri ve geçitleri yine anahtar

Anglo-Sakson cephesinin girişimleri denizaltı inşa etmekle sınırlı değil. Geride bıraktığımız Mayıs ayında ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Filipinler’i ziyaret etmiş ve ülkesinin bölgede 5 yeni üs kurma talebini Filipinler Devlet Başkanı Ferdinand Marcos Jr’a kabul ettirmişti.

Bu sürece dair edinilen son bilgiler, ABD’nin yalnızca Filipinler’in Tayvan Adası’na bakan kısımlarında değil, adaların doğu sahillerinde de askeri varlığını artırmak istediği yönünde. Filipinler, bir adalar devleti. Luzon Boğazı, Leyte Körfezi, Masbate Geçidi gibi stratejik önemlerini İkinci Dünya Savaşı’ndaki deniz muharebelerinde ispat etmiş coğrafi unsurları sınırları içerisinde barındırıyor.

ABD’nin özellikle Filipinler’in orta kesimlerindeki Samar ve Leyte Adaları’na yerleşmeyi hedeflediği belirtiliyor. ABD ordusunun halihazırda kuzeydeki Luzon Adası’nda 7 ve batıdaki Palawan Adası’nda 2 ileri karakola erişim imkanı olduğu biliniyor.

Pasifik’e yeni nesil tank ve zırhlı araç sevkiyatı

ABD, Güney Çin Denizi’ni kuşatırken bölgeye donanma unsurlarını göndermekle de yetinmiyor. ABD Pasifik Ordusu Komutanı General Charles Flynn, geçtiğimiz Eylül ayında basına çok ilginç bir açıklama yaptı. General Flynn, Pasifik bölgesindeki adaların zorlu arazi koşullarında kullanılacak yeni nesil tank ve zırhlı araçların yolda olduğu bilgisini paylaştı.

Flynn’ın açıklamalarına göre, ABD savunma sanayisi hem yeni nesil tank ve zırhlı araçlar imal etmeye hazırlanıyor hem de Pasifik adalarında güç kaydırma operasyonlarını etkin hale getirmek için bu araçları taşıyacak amfibi unsurların da imalatına hız vermek istiyor.

ABD ordusunun halen hizmetteki Abrams tanklarının daha hafif, hızlı ve az yakıt tüketen modeli M1E3 Abrams’ın Pasifik bölgesindeki askeri harekatlar için tasarlandığı ifade ediliyor.

Pasifik Adaları’nda nüfuz mücadelesi

ABD, dallanıp budaklanan AUKUS İttifakı’na ek olarak, Eylül ayında Avustralya’nın yaklaşık 7 bin kilometre doğusundaki Cook ve Niue Adaları’nı egemen ve bağımsız devletler olarak tanıma ve ilişki kurma kararı aldı.

Hint Okyanusu ile Pasifik Okyanusu adalarında nüfuz alanı oluşturma konusunda Çin’in gerisinde kaldığı gözlenen ABD’nin bu kategoride de atağa kalktığı anlaşılıyor. Washington yönetiminin Tayvan’a yaptığı silah satışları, halihazırda tartışma konusu olurken, Vietnam’a F-16 satacağı yönündeki bilgilerin gerçeğe dönüşmesi halinde, bölgedeki silah trafiği önümüzdeki aylarda daha da çok konuşulacaktır.

Çin’de yumuşama arayışları

Bu gelişmeler karşısında ekonomik yavaşlamayı öncelikli tehdit olarak gören Çin ise Güney Kore ve Japonya ile ilişkilerini yumuşatmanın zeminini arıyor. Üç ülkenin diplomatları, 2019 yılında askıya alınan görüşmeleri yeniden başlatmak için 26 Eylül’de Seul’de biraraya geldiler. Süreç olumlu ilerlerse 2023 yılının Aralık ayında liderler düzeyinde bir görüşmenin hayata geçirilmesi umuluyor.

Pekin yönetimi, bu diyalog arayışıyla beraber Tayvan üzerindeki askeri baskısını da azaltmış değil. Çin savaş uçakları ve donanma unsurları Tayvan Adası’nı kuşatma provalarına aralıksız devam ediyor.

Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Yong Un ise Rusya’nın doğusuna yaptığı ziyarette Devlet Başkanı Putin ile görüştükten sonra, Çin Devlet Başkanı Şi Cingping’e bir mektup yazdı. Kim mektubunda, “yeni çağın gerekleri” doğrultusunda Pekin ile yürütülen yakın işbirliğinin ilerletilmeye ve güçlendirilmeye devam edileceği ifade edildi.

Maldivler’de Çin-Hindistan rekabeti canlanacak mı?

Bölgedeki kayda değer bir başka gelişmeyse Maldivler’de 30 Eylül’de ikinci turu yapılan devlet başkanlığı seçimini Çin ile yakın ilişkileri savunan Muhammed Muizzu’nun kazanması oldu. Çin’in Batı limanlarına ulaşmasını hedefleyen “Kuşak ve Yol İnisiyatifi”ne dahil olması, yakın geçmişte Maldivler’deki siyasi istikrarı zedelemişti. Seçimi kazanan Muizzu’nun Çin ile ilişkileri yeniden güçlendirip, Hindistan’a karşı tavır alması halinde Hint Okyanusu’nda hareketli günler yaşanacaktır.

Hindistan, 1988 yılında Maldivler’de desteklediği Devlet Başkanı Mamun Abdül Gayyum’a yönelik darbeyi engellemek için adaya askerlerini ve donanmasını yollamayı göze almıştı. 17 Kasım’da yemin ederek görevi devralacak Muizzu’nun Hindistan ile bir kriz yaratmak istemediği ama bu ülkenin Maldivler’deki askeri varlığını da sonlandırmak niyetinde olduğu ifade ediliyor. Maldivler’in bugünkü şartlarda bir Çin-Hindistan rekabetine sahne olması şüphesiz 1988 yılındakinden farklı sonuçlar verecektir.

Tartışma