Kosova Zaferi'ne gölge düşüren suikast
Osmanlı'nın bir Avrupa devleti olduğunu kesinleştiren I.Kosova Savaşı kesin bir zaferle sona erse de Hüdâvendigâr ünvanlı Sultan I.Murad'ın şehadeti devletin kaderini etkilemişti.
Sultan I. Murad Hüdâvendigâr babasından devraldığı mirası aynı misyon ve gayeyle devam ettirmek arzusundaydı. Bu sebeple 1387’deki Frenkyazısı Savaşı’nda Karamanoğullarının üzerine gitmek mecburiyetinde kalmasının haricinde yönünü hep Balkanlara çevirmişti. Rumeli’nde elden çıkan Keşan, Çorlu, Burgaz gibi yerleri tekrar almış, Sazlıdere’de düşmanı bozguna uğratıp Edirne’yi fethetmişti.
Bir taraftan kumandanlarından Lala Şahin Paşa Meriç Nehri boyunca ilerleyip Filibe ve Zağra’yı, Evrenos Bey de Serez, Gümülcine ve Vardar’ı Türk toprakları yapmıştı. Ardından Sırplar mağlup edilip Bulgaristan içlerine girilmiş, Sırp kralı Stefan Duşan’ın ölüp devletinin zayıflamasıyla Osmanlıların Balkanlardaki hâmilik rolü de başlamıştı.
Zira kuzeyde Macaristan, batı ve güneyde Venedik Balkanlarda yayılma politikası güdüyor ve bu iki devlet, aynı zamanda Katolikliği de temsil ediyordu. Osmanlıların Balkanlara hâkim olması Ortodoksluğun da yaşamasına sebep olacaktı.
Osmanlıların Rumeli’de ilerleyişlerinin en büyük sebebi Balkan Devletleri’nin siyasî istikrardan mahrum olup ittifak edememelerindendi. O devirde Balkanlar, birçok devletçik ve feodal senyörlükler hâlindeydi. Aralarındaki rekabet ve çekişmeler de Osmanlı’nın işine geliyordu.
Türk orduları orta kol komutanı Kara Timurtaş Paşa Samakov’dan başlayarak 1382’de Manastır ve Pirlepe’yi alıp Arnavutluk’a akınlar yaptı ve 1385’te Ohri ile Sofya teslim alındı.
Ancak 1385’de Niş’in fethi, ertesi yıl Bulgaristan’ın tamamen Osmanlı’ya geçmesi ve Kral Şişman’ın kızı Tamar’ın da Sultan I. Murad ile evlenmesi Balkanlarda korkuya müncer oldu. Yine 1385’de Raguza Cumhuriyeti’nin Osmanlı hâkimiyetine girip Sırpların da boyun eğmesi Slav asıllı Boşnakları tahrik etmişti.
Kralları Tvartko, Dalmaçya Sahilleri’nden bazı yerleri ele geçirerek Bosna ve Sırbistan Kralı olarak ittifak arayışına başlamış, Karamanoğulları da bu isyana destek vermişti. Bu büyük Türk yayılmasını engelleme vaktinin geldiğini düşünüyorlardı. Bosna Kralı Tvartko ile Sırp Kralı Lazar otuz bin kişi toplamış ve Ploşnik mevkiinde Timurtaş Paşa’yı ağır bir mağlubiyete uğratmışlardı.
Timurtaş Paşa’nın ordusunun dörtte üçünü kaybederek aldığı bu yenilgiyle umutlanan düşman ittifakı büyütmeye başladı. Ulahlar, Arnavut beyleri, Sırp prenslikleri ve Eflak Beyliği’nin desteğini kısa zamanda sağlamışlardı. Bu sırada Bulgar Prensi İvanko ile Bulgar lider Şişman da Sultan I. Murad’a tâbi olmuşken sadakatsizlik göstermişti.
Sultan I. Murad hemen harekete geçip Çandarlı Ali Paşa’yı otuz bin kişiyle Bulgaristan’a yolladı. Ali Paşa, Pravadi ve Şumnu’yu aldı. Varna’yı da ele geçirdi fakat Cenevizlilerin ricası üzerine çekilip Tırnova’yı yerleşti ve Tuna istikametinde kuzeye yöneldi.
I. Murad ise erzak toplamaya gelen Şişmanla Niğbolu’da karşılaşınca Şişman aman dilemek zorunda kalmıştı. Ancak Şişman bir defa daha sadâkatsizlik gösterdi ve Ali Paşa onun üzerine yürüyüp Silistre, Rusçuk ve Niğbolu’yu aldı; Şişman’ı çocuklarıyla birlikte I. Murad’a getirdi.
Şişman Osmanlı valisi olmayı kabul ettiğinden affedildi. Böylelikle saf dışı bırakılarak Osmanlı ordusunun arkası teminat altına alındı.
Diğer taraftan Ali Paşa, Kosova Tekfuru’na Osmanlı himayesine girmeyi teklif etmişti. Teklif reddedince Doğan Bey üzerine gönderilip bölgeye bir akın tertip etti ve pek çok esir elde etti. Tekfur esirleri kale ile takas edeceğini söylediyse de sözünde durmadı.
I. Murad ise buna cevap vermedi. Çünkü Hüdâvendigâr, karşı tarafta ittifakın netleştiğini görüyor; ordusunu kalabalık tutmak istiyor, mevzii hareketlere müsaade etmiyordu.
Sevinç ve hüzün
Kış mevsimini Filibe’de geçiren I. Murad, Kütahya ve Kayseri’deki sancakbeyi olan oğulları Bayezid ve Yakup Çelebi’yi yanına çağırmıştı. İki şehzadeden başka İsfendiyaroğulları, Saruhan, Aydın, Menteşe, Hamidoğulları, Germiyan Beyliği, Köstendil Prensi Konstantin, Serez kendisine tımar olarak verilen Dragus ve Dobruca Tatarları Beyi Sarac da Osmanlı’ya katılmıştı.
Diğer taraftan müttefikler Çandarlı Ali Paşa’nın Bulgaristan’ı tekrar almasından sonra daha hızlı hareket etmeye karar verdiler. Sultan I. Murad altmış bin kişiyi bulup da İhtiman’a varınca düşmanın da Kosova’da yerleştiği haberini aldı (1389). Sultan Murad derhâl harp meclisi kurdu.
Yapılan müzakerede Hac’dan yeni gelen Evrenos Bey’in fikri kabul görüp öncü kuvvetle Kosova’ya varıldı. Asıl ordu ise Üsküp’ün kuzeydoğusundan Kosova’ya yaklaşıp altı kola ayrıldı. Sitnitza Çayı’na dökülen Lab Suyu’nun güneyinde yerleşildi. Müttefikler ise 100.000 kişilik ordusuyla Osmanlı’yı beklemekteydiler.
Osmanlı sağ cenahındaki Rumeli kuvvetlerine Şehzade Bayezid, soldaki Anadolu kuvvetlerine Yakup Çelebi kumanda etmekteydi. Sultan Murad ise Ali Paşa ve Timurtaş Paşa ile merkezde yerini almıştı. Haçlı ordusunda ise sağ cenahta Brankoviç, solda Tvartko ve merkezde Lazar…
O gün kesif bir toz bulutundan göz gözü görmez hâldeydi. Sultan Murad bunu teşe’üm sayıp ellerini açmıştı Rabbi’ne ve niyazda bulunmuştu. Cenab-ı Hakk bu büyük gazinin duasını kabul buyurmuş ve ertesi gün yağmur yağmaya başlamış, bulutlar izâle olmuştu.
Muharebe Türk okçularının atışlarıyla başladı. Sırplar buna mukabele edip Osmanlı ordusunun sol cenahına yüklendi. Sultan Murad, Bayezid’e hızlıca kardeşine yardım etmesini söyledi. Frenkyazısı Muharebesi’nde “Yıldırım” lakabını alan Şehzade Bayezid, unvanına yakışır bir şekilde koskoca cepheyi yarıp, 20.000 civarındaki Boşnak askerini kıra kıra geçti ve Yakup Çelebi’yi takviye etmeyi başardı.
Anadolu askerinin moralleri yükselmişti artık. Evrenos Bey, Yahşi Bey ve Saruca Paşa var gücüyle düşmana yüklenmeye başladı. Brankoviç bu kararlı Türk gazileri karşısında tutunamayacağını anlayarak on bin kişiyle ric’at etmeye karar verdi. Ardından Tvarko çekildi.
Lazar ise o kadar şanslı değildi; harp sahasında yakalanmış ve başı kesilmişti. Böylelikle Müttefik Haçlı Kuvvetleri bir günde imhâ edilmiş ve Osmanlıların Balkanlardaki ilerleyişi tescillenmişti. 20. yüzyılın başlarına kadar Balkanlardaki Osmanlı hâkimiyetinin temellerinde bu zafer yatacaktır.
Artık Tuna Nehri’nin güneyindeki Balkan bölgesinde Osmanlılara direnebilecek bir kuvvet kalmamış ve Kuzey Sırbistan yolu Türklere açılmıştı. Bundan böyle Macarlardan başka Osmanlılara karşı koyabilecek bir güç yoktu bölgede. Fetret Devri, Balkanlardaki hâkimiyete sekte vursa da XV. yüzyılda bütün Balkanların Osmanlı hâkimiyetine girmesi zor olmayacaktı.
Osmanlıların bu büyük zaferi, dünya planında padişaha yapılan suikastle gölgelenecekti. Hakk Teâlâ şehadet nasip etmişti bir kere; şimdi sebeplerin zuhuru bekleniyordu. Keza Solakzâde ve Hoca Saadeddin Efendi harbin arefesi gecesi Sultan Murad’ın Cenâb-ı Hakk’a şehitlik için niyaz ve tazarruda bulunduklarını ifade edeceklerdi.
Zaferden sonra kendisine sevinçli bir haber vermek bahanesiyle Sultan Murad’ın yanına gelen Sırp despotunun damadı Miloş Kobiliç (Obiliç) Müslüman olacağını ve kendisine mühim bilgiler vereceğini söyleyerek yanına yaklaştı ve padişahı hançeriyle yaraladı. Kobiliç hükümdarı kalbinden vurup attan düşürmüştü. Sultan Murad son nefesini verirken saldırgan da hemen öldürüldü. Sultan Murad’ın ahşâ (iç organları) kısmı Kosova’ya, cesedi Bursa Çekirge’ye defnedilmiştir. Ayrıca Rumeli’ndeki yere “Meşhed” yani şehitlik denilmektedir ki hâlâ ziyaretgâhlardandır.
Bu acı tecrübe Osmanlıları tedbir almaya icbar etmişti. Bundan böyle ecnebiler Padişah huzuruna silahlı çıkamaz oldu. Artık padişah huzuruna çıkacakları zaman, devlet görevlileri iki kollarına girip etek öpecekler ve maruzatlarını öylece arz edeceklerdi.
- Çayırlı, Necati, “Osmanlıların Rumeli’yi Fethi ve İskânı”, Vardar, Makedonya / Vardar 1997.
- Hoca Sadettin Efendi, Tacü’t-Tevârih I, haz. İsmet Parmaksızoğlu, Ankara 1979.
- İnalcık, Halil, “Türkler ve Balkanlar”, Bal-tam Türklük Bilgisi 3, Prizren 2005.
- “Murad I”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), XXXI, İstanbul 2020.
- Karpat, Kemal, “Balkanlar”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), V, İstanbul 1992.
- Mehmed Neşrî, Kitâb-ı Cihânnümâ, haz. Necdet Öztürk, İstanbul 2014.
- Solakzâde Hemdemi Mehmed, Solakzâde Târihi I, Haz. Vâhit Çubuk, Ankara 1989
- Şimşirgil, Ahmet, Kayı I, Timaş Yayınları, İstanbul 2008.
- Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Büyük Osmanlı Tarihi, C. I, TTK Yayınları, Ankara trsz.