Kosova’da sınır tedbirleri artırılmazsa şiddet olaylarının önüne geçilemeyebilir

Kosova uzmanı Dr. Ditar Kabashi, Kosova ile Sırbistan arasındaki anlaşmazlıkları gdh.digital'e değerlendirdi.

1. resim

Sırbistan’ın bağımsızlığını tanımadığı bir ülke olan Kosova, bilhassa Kuzey Mitroviça bölgesinde çoğunluğu oluşturan Sırpların Sırbistan’a olan ilgisi ve Belgrad’ın “Büyük Sırbistan” ideali nedeniyle ciddi krizlerle karşı karşıya.

Son dönemde Sırbistan Cumhurbaşkanı Alexandr Vucic’ten gelen açıklamalar da krizi tırmandıracak mahiyette. Avrupa Birliği’nin (AB) arabuluculuğunda gerçekleşen görüşmelerde uzlaşı çıkmazken; Vucic, önce Kosova’nın kuzeyini ziyaret edeceğini açıkladı ve daha sonra da Kosovalı yetkililer, böylesi bir girişimin yaşanması durumunda Sırp liderin tutuklanacağını duyurdu. Son olarak Vuciv, Kosova’nın bağımsızlığının Sırbistan tarafından hiçbir zaman tanınmayacağını dile getirdi. 24 Eylül’de Kuzey Mitroviça’nın Banjska köyünde Sırp teröristlern açtığı ateş sonucu bir Kosova polisinin hayatını kaybetmesi ise sıcak çatışma riskini gündeme taşıdı.

Kosova’da yerel dinamiklerin etkisiyle tırmanan gerilim küresel güç mücadelesinden de bağımsız değil. Ukrayna’da istediğini elde edemeyen Rusya, Batı’ya Balkanlar üzerinden istikrarsızlık çıkarabileceği mesajını verirken, pan-Slavizm aracılığıyla Sırbistan’ı kışkırtıyor.

gdh.digital Özel Haberler ekibi, Kosova-Sırbistan hattında tırmanan gerilimi, Kosova uzmanı Dr. Ditar Kabashi ile konuştu.

1. Kosova ile Sırbistan liderlerinin Brüksel'deki görüşmesinden sonuç çıkmadı. Taraflar arasındaki gerilimin geleceğine bu uzlaşmazlık nasıl etki edecek?

Aslında Brüksel müzakereleri, tabiri caizse ölü doğan bir bebek niteliğinde. On yılı aşkın süredir devam eden müzakerelerde Kosova kanadında değişen hükümetlerden ötürü birkaç defa müzakerecilerin değişmesine karşılık Sırbistan tarafını her zaman mevcut Cumhurbaşkanı Vucic temsil etti. Siyasi ve teknik olmak üzere onlarca anlaşma imzalanırken, bunların hayata geçirilmesi pek mümkün olmadı. Burada arabuluculuk görevini üstlenen AB yetkililerin ihmalkâr tavrı yadsınamaz.

Gerek AB Yüksek Temsilcisi Josep Borell, gerekse müzakerelerin baş aktörü Miroslav Lajčák, özellikle de Sırbistan’a karşı sergiledikleri müsamahakâr davranışlarla hem Sırbistan’ı cesaretlendirdi hem de AB’nin caydırıcılığını zayıflattı.

Son aylarda Kosova’yı sorumlu tutan bu yetkililerin demeçleri de Kosova’da hayal kırıklığı yaratıyor. Zira Kosova, her zaman AB ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) politikalarının çizgisine uygun hareket etti. 2013 ve 2015’te Sırp Belediyeler Birliği’nin kurulmasına yönelik anlaşmalar, 2016’da Savaş Suçları ile ilgili Özel Mahkeme’nin kurulması, 2018’de Karadağ ile çizilen sınırda 8 bin hektarlık bir alandan vazgeçilmesi gibi Kosova tarafından verilen tavizler bile Kosova’nın vize muafiyeti dahi elde etmesine yeterli olmadı.

Öte yandan Sırbistan, vize muafiyetinin yanı sıra birçok Avrupa şirketlerinin yatırım yaptığı bir ülke haline geldi. Böylesine konforlu bir alanda diplomasi yürüten Belgrad, gerilim yaratmaktan da çekinmiyor. Unutulmamalı ki; son yıllarda hem Karadağ’da hem de Bosna Hersek’te siyasal krizlerin arkasında Belgrad vardı. Bu tür gerilimler, bölgedeki barış ortamının kalıcı hale gelmesine mani oluyor. Ancak şu da var ki; müzakereler somut neticeler doğurmuyor ve süreç yerinde sayıyor.

2. Albin Kurti neden Sırp Belediyeler Birliği önerisine karşı çıkıyor?

Sırp Belediyeler Birliği’nin kurulmasına ilişkin Brüksel’deki anlaşma, Kosova Anayasa Mahkemesi tarafından 2015 yılındaki verilen karara göre, birçok bakımdan Anayasa’yı ihlal ediyordu. Mahkeme, anlaşmanın bağlayıcı olduğunu ama aykırılık teşkil eden noktaların düzeltilmesi gerektiğini ifade etmişti. Önerilen taslakta Sırp Belediyeler Birliği, yapısal olarak bir özerk oluşum teşkil etmekteydi ve bu da ülkenin üniter yapısını bozmaktaydı. Ayrıca bu nitelikte bir yapıyla topluluklar, entegre olmak yerine ayrılıklarını pekiştirecek ve bu da çok uluslu topluma uygun düşmeyecektir.

Başbakan Kurti’ye gelince, kendileri muhalefetteyken de tek bir topluluğu temsil eden monoetnik bir birliğin kurulmasına karşı çıkmıştı ve şimdi aynı politikayı güdüyor. Tabii mevcut konumu farklı olduğundan bir birliğin kurulmasına tamamen karşı çıkmıyor, sadece birliğin yetkilerinin hukuki ve siyasi yönden özerkliği çağrıştırmayacak şekilde olmasını savunuyor.

En nihayetinde Kosova, yüzölçümü olarak küçük bir ülkedir ve ayrılıkçı oluşumlar her durumda devlete zarar verecektir. Kaldı ki bu oluşumun Sırbistan’ın elinde bir koz olacağı su götürmez bir gerçektir. Bunun en acı tecrübesi de Bosna’daki Sırp Cumhuriyeti örneğidir. Bu bağlamda Kosova hukukçuları da Sırp Belediyeler Birliği’nin bir sivil toplum kuruluşu dışında görev gütmesinin ciddi sakıncalara yol açacağını inanmaktadır.

3. Kuzey Mitrovica'da ne oluyor? Son olarak dün bir köy yolunu kapatan Sırpların saldırısı gerçekleşti. Bölgede silahlı şiddet olayları tırmnıyor mu?

24 Eylül’de Kosova’nın kuzeyinde Zveçan ilçesine bağlı Banjska köyünde saldırıda bir Kosova polisi şehit düştü. Akabinde yapılan operasyonda birkaç silahlı terörist etkisiz hale getirildi ve çok sayıda mühimmat ele geçirildi. Silahlı teröristler bir Sırp manastırında sığındı. Bu da Sırp Ortodoks Kilisesi’nin tehlikeli siyasi oyunlara alet olduğunu gözler önüne seriyor. Burada bir sorun daha belirginleşiyor. Kosova’nın Sırbistan ile sınırının güvenliği Kosova ordusu tarafından değil, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgüt-Kosova Görev Gücü (NATO-KFOR) tarafından sağlanmaktadır. Onlarca kişinin silahlanabilecek ve eylem yapabilecek mühimmatının Kosova topraklarında girebilmesi durumun vahametini ortaya koymakta. Şayet sınırlar daha sıkı bir kontrole tabi tutulmazsa, şiddet olaylarının sonu gelmeyebilir.

4. Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic, Kosova'yı tanımayacaklarını belirtti. Ayrıca Kosova’nın kuzeyini ziyaret edeceğini söyledi. Kosova yetkililer ise böylesi bir girişimde Vucic'in tutuklanacağını ifade ediyor. Bu yönde bir gelişme bekliyor musunuz?

Brüksel’deki müzakereler, iki ülke arasında ihtilafları sonlandırmak için başlatılmıştı. Ancak her defasında Sırbistan, günün sonunda Kosova’yı devlet olarak tanımayacağını belirtiyor. Bu da müzakereleri bir bakıma anlamsızlaştırıyor. Savaşı başlatan, katliam yapan, yakıp yıkan taraf Sırbistan olduğu halde, bırakın özür dileyip tazminat ödemeyi, Kosova’ya karşı hala kargaşa yaratacak eylemleri destekliyorlar.

Geçtiğimiz yıllarda Vucic, birkaç defa Kosova’yı ziyaret etmiş ve milliyetçi söylemlerde bulunarak Kosova’ya ve Kosova’yı tanıyan ülkelere adeta meydan okumuştur. Ancak mevcut Kosova hükümeti, artık buna müsaade edilmeyeceğini duyurdu. Dolayısıyla Kosova yetkililerinin izni olmadan Vucic’in Kosova’ya gelmesi pek gerçekçi gözükmüyor. Muhtemelen bu ziyaret meselesi, Sırbistan’daki iç siyaseti ilgilendiren bir gelişme.

5. Süreç, Kosova ile Sırbistan'ın savaşacağı bir noktaya evrilir mi?

Yasal olarak Kosova’nın sınırlarını KFOR mükelleftir. Sırp ordusunun Kosova’ya saldırması NATO ile savaşmayı göze alması demektir. Sırbistan’ın buna istekli olması düşünülemez; çünkü 1999 yılında bunun bedelini ağır şekilde ödediler. Ancak bir varsayım olarak NATO, Kosova’yı korumak istemezse savaş kaçınılmaz hale gelebilir. Kosova’nın askeri ve silah gücü, Sırbistan’ın gücüyle orantılı değil. Böylesi bir senaryoda hem siviller zarar görecek hem de Balkanlar’da diğer ülkelerin ateş hattında atılmasının ve sonu gelmeyen istikrarsızlıkların kapısı aralanacaktır. Dolayısıyla AB ve NATO, burada kararlı bir duruş sergilemek ve barışı muhafaza etmek için çaba göstermek zorundadır. Aksi takdirde herkes olumsuz etkilenecektir.

6. Sırbistan'ın eylemlerinin Rusya-Ukrayna Savaşı ile ilişkisinin olduğunu düşünüyor musunuz?

Sırbistan’ın eylemlerde bulunması veya Kosovalı Sırpları örtülü olarak destekleme cüretinde bulunması, Rusya’nın desteği neticesinde oluyorsa, o zaman bu adımlar sadece Kosova’yı ve hatta Balkanları değil, Batı’nın kendisini tehdit eder. Sonuçta Balkanlar ya Batı güçlerinin ya da Rusya’nın etkisinde kalacak.

Batı’nın güçlü ülkelerinin Rusya-Ukrayna Savaşı’nda çaba sarf etmeleri ve Ukrayna’ya ciddi miktarda para ve silah yardımında bulunmaları savaşın uzamasına vesile olsa da arzu edilen sonuçlara ulaşılmasını sağlamadı. Kimi önemli Batı ülkeleri, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü konusunda taviz vermeye hazır olması gerektiğini dile getiriyor. Bu, nadir çıkar yollardan biri olarak lanse edilmeye başlandı. 45 milyon nüfuslu Ukrayna’ya bu yaptırılırsa, 2 milyon civarı nüfuslu Kosova’ya bazı politikaların dayatılması daha kolay olsa gerek.

Kuşkusuz Sırbistan, Batı ülkelerinin dış siyasette tek ses olmadıklarının bilincinde. Bu yüzden de Batı ile Rusya arasında ikili siyaset güderek kendi çapında Balkanları tasarlamaya çalışıyor. Bosna-Hersek’i Federe Sırp Cumhuriyeti aracılığıyla, Karadağ’ı Sırp Kilisesi ve azınlık nüfusuyla ve Kosova’yı kurulmasını istediği Sırp Belediyeler Birliği ile etkisi altında tutmayı hedefleyen bir Belgrad var.

Tartışma